Elinde Çeviri İspanyolca
20,858 parallel translation
Elinde hiçbir koz yok.
No tienes ninguna ventaja.
Tabii onun elinde sana karşı bir şey yoksa.
Quiero decir, a menos que... a menos que tenga algo sobre ti.
Oğlun onun elinde.
Tiene a tu hijo.
En parlak zekalarımızın düşmanlarımızın elinde bize karşı komplo hazırladığını bu ülkeye zarar vermenin yollarını aradığını düşünün.
Imaginen a nuestros enemigos con un grupo de nuestros mejores mentes trabajando día y noche, buscando maneras de dañar a este país.
Eğer dediğin şeyler elinde olsaydı çoktan tutuklanmış olurdum.
Si tuvieses lo que dices, ya estaría arrestado.
Gudmund Friedrich'i cinayete bağlayan üç iddia var elinde.
Tienen a Gudmund Friedrich por tres cargos de homicidio de primer grado.
Naz'a aşağı inip deforme para çetesiyle ilgili elinde bir şey olup olmadığına bakacağımı söyledim.
Le dije a Naz había venido abajo, comprobar para ver si tenía alguna pista en la banda de dinero mutilado.
Ne var elinde?
¿ Qué tienes?
Elinde hâlâ bu Adi adamının bilgileri var mı?
¿ Aún tiene los datos de este sujeto Adi?
Piper Sands'in elinde, o da sana göre bu da demektir ki, bağışıklık aşısı onun elinde.
Sands tiene a Piper, que de acuerdo contigo, significa que tiene la inyección de inmunidad.
Çiviler iki elinde de, yüzünde de yumuşak dokuya saplanmış.
El... la uña se pasó por el tejido blando Tanto en las manos y la cara.
Bu işte olup olmamak senin elinde değil.
Sí, lo siento. No es tu decisión quedarte en el juego o no.
Tüm kontrol bunun elinde.
Ella tiene todo el control ahora.
Elinde başka var mı?
¿ Tienes más?
Will'in elinde silah tuttuğunu görüp duruyorum.
No dejo de ver a Will con una pistola en su mano.
Elinde tutacağını söylemişti, oradaki adam tam bir pislik.
Dijo que lo conservaría, el tío que trabaja ahí es un puto capullo.
Elinde bir çanta vardı.
Él tenía un... Tenía un bolso con él.
Gecenin bir yarısıydı. Elinde bir tüfek vardı.
En el medio de la noche, la celebración de un rifle.
Ve Binbaşı elinde silahla orada duruyordu.
El comandante estaba ahí con su pistola en la mano
10 yaşında bir kız, iki gündür bir tecavüzcünün elinde.
Una niña de diez años ha estado al cuidado de un violador por dos días.
Eğer en başta bu kararı çıkartabildiyse elinde bir şey olmalı.
Si obtuvo las citaciones, debe tener algo.
Elinde ne olduğunu bilmemiz gerek.
Necesitamos saber qué tiene.
Çünkü sokakta elinde konuşmamızın geçersiz olacağına dair bir belgeyle beni sıkıştırdı.
Porque me acorraló en la calle, con un documento que decía que nuestra conversación sería inadmisible.
Her şey onun elinde.
Está en sus manos.
Onun elinde mi?
¿ En sus manos?
Gördüğüm şey kaderimin jürinin elinde olması ve bu hiç hoşuma gitmiyor.
Lo que veo es mi fe en las manos de un jurado - y no me agrada.
Dur tahmin edeyim. Elinde suç içeren evraklar mevcut ve Mike Ross'u kodesten kurtarmak için bu insanlarla takas etmek istiyorsun.
Tienes documentos incriminatorios y quieres que enjuicie a esta gente a cambio de no encarcelar a Mike Ross.
Artık her kimse, elinde istihabarat var. Bay Reddington'un bize getirdiği neredeyse her karaliste üyesini biliyor.
Sea quien sea, él tiene Intel en casi todos los blacklister Sr. Reddington nos ha traído.
Ama bu artık her kimse, elinde bizim hakkımızda çok fazla gizli bilgi var. Bunu ciddiye almalıyız.
Pero quienquiera que sea, ha demasiado clasificada datos para nosotros no tomarlo en serio.
Elinde sınıflandırılmış çok gizli veriler var.
Usted estaba en posesión de información clasificada.
Onu buraya getirdiğimizde elinde zaten sınıflandırılmış gizli veriler vardı.
Cuando lo trajimos, él estaba en posesión de información clasificada.
Narkotiğin elinde hiçbir şey yok.
La DEA no tiene nada.
Waffle dahi yapamadığım için adamlarından biri elinde silahla mutfağıma dalarken.
Ni siquiera puedo hacer unos gofres sin que uno de tus hombres irrumpa en mi casa con un arma.
Shuster'a ihtiyacımız var ancak Reddington'ın elinde.
Necesitamos a Shuster, pero lo tiene Reddington.
Brenner'ın telefonu elinde tutarken bulundu.
Colocó el teléfono de Brenner es sus manos.
Caretaker'ın elinde cinayet, yolsuzluk, şantaj kayıtları bulunuyor ve kayıtlar sadece hükümetle alâkalı değil şirketlerle, milyarderlerle alâkalı.
Él dice que El Cuidador tiene evidencia de asesinato, corrupción, chantaje, y no sólo de gobiernos... de corporaciones, multimillonarios.
Pazarlık edebileceğin bir şey yok elinde.
No tiene nada con lo que negociar.
Her gün elinde bir laptop ile aynı kafeye gidiyor.
Va a la misma cafetería a almorzar todos los días, con su portátil en mano.
Bayan Palmer'ı ve elinde tuttuğun 8 işçiyi de aldılar. Yani hikayenin adam kaçırma kısmı bitti ve iş konuşma kısmı başladı.
Se llevaron a la Srta. Palmer, junto con los otros ocho trabajadores que retenías, así que la parte del secuestro en esta historia se ha terminado, lo que nos deja con el negocio actual.
- Böyle olmamalıydı. Müvekkilinizin elinde gerçekten bir isim varsa bu ulusal güvenlik için hayati önem taşır.
Si su cliente realmente tiene ese nombre, es de vital importancia para la seguridad nacional.
Elinde öyle bir şey olsaydı burada oturuyor olmazdık.
Si realmente tuvieras algo, no estaríamos aquí sentados.
Elinde sadece fotoğraf var.
todo lo que tiene es una foto.
Elinde bütün doğru parçalar yoktu ama elindekiler yanlış da değildi ve neden olduğunu bilmek ister misin?
No tenía todas las piezas bien, pero tampoco las tenía todas mal, - ¿ y quieres saber por qué? - Espera...
- Tabii, elinde silahla.
- Sí, con una pistola en la mano.
Jane'in elinde buluşma ayarlaması için sahte bir numara var. "Joey's Pizza."
Jane tiene un número de un negocio falso al que llama para pedir una reunión... "Pizzas de Joey".
Neden elinde mayonez kavanozu var?
¿ Qué haces con la mayonesa?
Senin elinde neden mayonez kavanozu var?
¿ Por qué tienes mayonesa?
Elinde şişle çocuğun üzerine yürüdü.
Ella vino directo a él, tenía una cuchilla.
Evet ama bunu yapmadan önce, bana elinde neler olduğunu gösterdi.
Si, bueno, antes de que tuviera la oportunidad de hacer eso,
Gerçekten elinde bir isim mi var?
¿ En serio tienes un nombre?
Bunlar senin elinde olan şeyler değil mi?
Ocúpate en ello, depende de ti, ¿ no crees?