English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ G ] / Geldiğim yerde

Geldiğim yerde Çeviri İspanyolca

715 parallel translation
Dinle. Benim geldiğim yerde herkes eşittir, tamam mı?
Mira, de donde yo vengo, todos somos iguales.
Geldiğim yerde bana pek mahcup demezler ben evimde olsaydım ve sen de Lizzie Smith veya Susie Brown veya Mary Jones olsaydın...
Mire, de donde yo vengo, no me consideran precisamente tímido... y si yo estuviera en casa y usted fuera... Lizzie Smith, o Susie Brown, o Mary Jones...
Benim geldiğim yerde daha yeni başlıyor.
En el lugar de donde vengo recién empieza.
Şimdi size, geldiğim yerde, Leyden'de bunu nasıl içtiğimizi göstereceğim.
Les mostraré cómo se toma en Leyden, mi pueblo natal.
Bana geldiğim yerde ne diyorlar biliyor musun?
¿ Sabes cómo me dicen en el pueblo?
Sizin dilinize değil. Benim geldiğim yerde kullanırız.
No es inglesa, la usan donde nací.
- Geldiğim yerde pek fazla haber yok.
- No hay noticias de donde vengo.
Benim geldiğim yerde üniversiteler var. Büyük eğitim yerleri. Oraya büyük düşünür olmak için gidilir.
En mi tierra hay universidades templos del saber de donde los hombres salen eruditos.
Benim geldiğim yerde, "kahraman" denen erkekler vardır.
En mi tierra, a estos hombres les llamamos héroes.
Benim geldiğim yerde, bütün gün iyilik yapan insanlar var.
En mi tierra, hay hombres que sólo hacen buenas acciones.
Hayır. Geldiğim yerde herkes böyle konuşur.
No, todos hablan así de donde yo soy.
Onlar - - Benim geldiğim yerde değil.
- No allá de donde vengo.
Geldiğim yerde sabahları kalkardık!
En mi pueblo nos levantamos temprano.
2,600 papel, geldiğim yerde baya hamur eder.
Dos mil seiscientos dólares es mucho dinero.
Geldiğim yerde karar vermeden önce iyice düşünürüz.
Allí no sacamos conclusiones precipitadas.
Benim geldiğim yerde çalıların içinden sinsice ilerlemeyiz, anlıyor musun?
En el sitio de donde yo vengo no nos escondemos detrás de los árboles ¿ me entiendes?
- Benim geldiğim yerde de yasak.
También es ilegal en el sitio de donde vengo.
Benim geldiğim yerde, kayan bir yıldıza dilekte bulunursan, dileğin gerçek olur.
En mi país, si pides un deseo a una estrella fugaz, se cumple.
Geldiğim yerde bunlardan çok yok.
En mi pueblo, no se ven tantas.
Geldiğim yerde yaralı köpeği öldürürler.
Le disparan a un perro al que pisó un camión.
Benim geldiğim yerde bütün kadınlar kömür tozu kaplı.
De donde vengo... las damas están cubiertas de carbón.
- Geldiğim yerde hanımların yeri ayrıdır.
En mi tierra, solemos permitirselo todo a las damas.
Sevgili bayan Antonini geldiğim yerde, bir adamın parası kendisine aittir.
Mi querida señora Antonini en mi país el dinero de un hombre es sólo suyo.
Benim geldiğim yerde, salonlarda kadınlarımızdan söz etmeyiz.
Allí de donde vengo no es de buena educación hablar de nuestras mujeres en las tabernas.
- Benim geldiğim yerde dini toplantılarda ya da saçma oyunlarda böyle olurdu.
En mi ciudad sería una reunión de iglesia o una partida de dados.
Bilmen gerekir, geldiğim yerde, bir erkeğin ancak bir karısı olur.
De donde vengo, a un hombre sólo se le permite una esposa.
Benim geldiğim yerde kanun adamları kendi cenaze paralarını kendileri saklarlar. Bölgesel bir adet. Peki ya o kurşun deliğine ihtiyacın olursa?
Donde yo nací los agentes de la ley llevan dinero para su funeral.
Yüzbaşı, geldiğim yerde viski en sevdiğimiz şeydir.
Capitán, en mi pueblo, amamos mucho nuestro güisqui.
Geldiğim yerde, hiçbir şerif silahsız bir adamı sırtından vurmazdı ve her verdiği söze de, itimat edebilirdi.
Allí de donde vengo, un hombre de la ley no dispara a alguien por la espalda y cuando da su palabra, se puede confiar en ella.
Benim geldiğim yerde, birisi kendinden beklenildiği gibi davrandığında bunu oradakiler ya hiç kutlamazlar ya da büyük bir kutlama yaparlar.
Allá de donde vengo, la gente no lo celebra ni arma un jaleo cuando un hombre actúa como se supone que debe actuar.
Geldiğim yerde, adam çok ciddi duruyorsa saatinizi aşırmaya çalıştığını düşünürüz.
Si en mi pueblo vemos a un tipo demasiado digno creemos que nos robará el reloj. Yo moveré su mercadería.
Benim geldiğim yerde, barında çok komik... bir tabela asılı olan küçük bir kafe vardı.
En mi pueblo natal había un cafecito... con un cartel muy gracioso sobre la barra.
Eskiden, geldiğim yerde bana saygı ile bakılırdı.
Sí, hubo un tiempo en que me miraba con respeto en mi pueblo.
Geldiğim yerde sürüyle pınar kaynağı vardı.
En mi país hay muchas fuentes.
Benim geldiğim yerde bu gezegene Mars deniyor.
De donde vengo este planeta es llamado Marte.
Benim geldiğim yerde sizin gibi yüzüne bakmaya değecek hoş biriyle karşılaşmak imkânsız.
¿ Qué quiere? Es tan difícil cuando uno es un simple soldado... encontrar a una persona fina como Ud., que no te muestra el desdoro que mereces...
Bana bak Lelia, benim geldiğim yerde teklifi erkekler yapar.
Ahora, mira, Lelia, de donde vengo, los hombres hacen las preguntas.
Benim geldiğim yerde biz onunla 30 adamı donatabilirdik.
De donde vengo, basta para vestir a 30 hombres.
Benim geldiğim yerde kimse Yankileri sevmez.
Es antiyanqui... y de donde yo vengo, todos están en contra de los yanquis.
Geldiğim yerde, kadınlar yerini bilir.
En nuestro país las mujeres saben cuál es su lugar.
Geldiğim yerde, gençler savaş kurulu yapmazlar.
allí los chicos no hacen asambleas de guerra.
Evet, geldiğim yerde işler biraz farklı yürütülüyor.
Sí. En mi país es un tanto diferente.
Benim geldiğim yerde ortada bir namus meselesi olmadıkça biz düelloya başvurmayız.
Los hombres de mi clase sólo nos batimos en duelo cuando está en juego nuestro honor. ¿ Y mi honor?
Geldiğim yerde biraz olay çıkmıştı ve bende burda, Patronun mekânında ortalığın sakinleşmesini bekliyordum.
Había habido disturbios, y vine de parte del jefe a calmar las cosas.
Geldiğim yerde bunlarla başetmek için bir yol var.
Tenemos formas de defendernos de eso en mi país.
Bakın, benim geldiğim yerde böyle teşhisler bir dizi insan içinden yapılır.
Sabe, de donde vengo... Tengo el derecho de ser identificado en una linea.
Geldiğim yerde elle seçtiğimiz tek şey küçük sarı nergizlerdir.
De donde yo vengo, la única cosa que nosotros escogemos a mano es los narcisos amarillos pequeños.
Benim geldiğim yerde, çürük elmaları seçip domuzlara verirdik.
De donde venimos, escogemos las manzanas podridas del barril y se las damos a los cerdos.
Bayım, benim geldiğim yerde bunu dar ağacı halleder.
Señor, de donde vengo, esto significa la soga.
Geldiğim yerde, Henry Caddesi'nde iki insan birbirine, bir nevi aşıksa...
Bueno, en mi ambiente en... la calle Henry, cuando dos personas se enamoran...
Biliyor musun benim geldiğim yerde de bu böyledir.
Es que pasa... lo mismo en mi ambiente.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]