Kazanan Çeviri İspanyolca
5,899 parallel translation
O iş görüşmesini sallayacağım, sonra iş festivalinin kazananı olacağım ve bana gerçek bir iş ayarlayacaklar.
Haré una buena entrevista, y después voy a ganar la feria de trabajo y me van a enganchar a un trabajo de verdad.
Bu yılın kazananı, 69 model kırmızı Chevy Camarosuyla avukat Nils Ole Klem.
El ganador de este año es el abogado Nils Ole Klem, en su Chevy Camaro rojo del 69.
Kazanan benim.
Soy el ganador.
Bu seneki kazananımız :
La ganadora de este año del concurso es :
İkinci mi olmak istiyorsun, yoksa kazanan mı?
¿ Quieres se segunda o quieres ser la ganadora?
Kazanan biz olacağız, Noni.
Aquí ganamos todos, Noni.
Her maçın kazananı önceden seçiliyor.
Ganador es recogido antes de cada pelea
Kazanan gibi düşünmek zorundasın.
Debes pensar como un ganador.
Kazanan gibi hissetmek zorundasın.
Debes sentir como un ganador.
Evdeki ekmek parası kazanan tek kişi olmak çok zor.
Es una gran responsabilidad ser el único sostén de la familia.
Hayatta kalmamızı sağlayacak şey insanlar ve Traglar arasındaki savaşı engellemek değil. Kazanan tarafın yanında olmaktır.
La mejor manera de asegurar nuestra supervivencia es no detener la guerra entre los trags y los humanos, pero siempre estar seguros de que estamos en el bando ganador.
Belirli bir kazananı yok.
No hay un ganador rotundo.
Kazanan tacı alır.
El ganador se lleva la corona.
Bir grup ezikten oluşan ortadoğunun, tek kazananı benmişim gibi davrandım. Tahmin edin ne oldu?
He estado actuando como si fuera el único ganador en medio de un montón de perdedores.
- Ve bir kazananımız var!
¡ Y tenemos un ganador!
Ve bu at... kısa süreli "ödünç aldığım" Springfield Yarışının geçen yıl ki kazananı...
Y éste caballo, el que tomé prestado brevemente es el campeón del año pasado de las Carreras de Springfield
Kimse kazananı bilemez.
Nadie sabe quién ganará.
Eğer ortada bir savaş varsa kazanan tarafta olmayı isterim.
Si hay una guerra en marcha, quiero estar del lado ganador.
Bu, kazanan için.
Eso es para el ganador.
Bu, kazanan için,
Eso es para el ganador,
Sonrasında tek bir maç bile kaybetmeden o turnuvayı kazanan EHOME ile oynadık.
Y entonces jugamos contra EHOME, que ganaron ese campeonato sin perder ni una sola partida.
KAZANAN BÜYÜK FİNALE İLERLEYECEK
LOS GANADORES AVANZAN A LA GRAN FINAL
Kazanan takım, Büyük Finale adını yazdıracak.
El ganador obtendrá un hueco en la gran final.
Kaybedenler Grubunun kazananına karşı oynayacaklar.
Se enfrentarán al ganador del grupo de perdedores.
KAZANAN 6.LIĞA VE $ 35,000'E TUTUNUR
EL GANADOR SE ASEGURA EL SEXTO PUESTO Y 35.000 DÓLARES
KAZANAN BÜYÜK FİNALE YÜKSELİYOR
EL GANADOR AVANZA A LA GRAN FINAL
Ben sadece yeteneklerinden para kazanan bir kadınım.
Soy sólo una mujer que tiene un talento y vive de ello.
12 yaşında, Mahler genç şefler ödülünü kazanan en genç insan oldu.
Con 12 años fue la persona más joven en ganar el premio Mahler para jóvenes directores.
Yine de... bunun olacağını biliyordum. Kazanan!
de todas maneras, sabía que pasaría. - ¿ Qué?
Ve günün kazanan talihlisi belli oldu.
Así es, sí señor.
Kazananı olmayan durum.
Una situación irresoluble.
Yeni bir kazananımız var!
Y tenemos nuevo ganador.
Bana deli diyebilirsin ama belki de Tommy bu gecenin kazananı, belki de.
Dirás que estoy loco pero Tommy puede salirse con la suya esta noche.
- Ve kazananımız belli.
Y tenemos un ganador.
- Pardon ama aptal bir makale değil ödül kazanan bir makalen.
Y discúlpame, no es una redacción tonta, es tu discurso premiado...
Ama sen "kazanan seçer" dedin.
Oye, dijiste que... el ganador elegía.
Bir kazanan!
¡ Un ganador!
Ödülü kazanan anne kız ikilisi de Dallas ve Dalia Royce!
al dúo madre e hija, ¡ Dallas y Dalia Royce!
Ama nakavt olmasa bile belli bir kazanan oluyor değil mi?
¿ Pero siempre hay un ganador, aunque no haya un K.O?
Kazanan tarafa oynadığını bildiği müddetçe sadık kalır.
Será leal mientras sepa que está jugando para el equipo ganador.
- Ama kazanan ile devam edeceksin.
- Pero te quedarás con el ganador.
BlueBell Yetenek Yarışması'nda büyük ödülü kazanan kişi oybirliği ile herkesin beklediği gibi Shelby Sinclair.
Por decisión unánime, la ganadora del primer premio del concurso de talentos BlueBell... Para sorpresa de nadie... Shelby Sinclair.
Buradaki tek kazanan eğlence.
El único ganador es divertido.
Cesaretinizin kırıldığını biliyorum. Ama ben bu noktada bile durumu istikrar kazanan hastalar gördüm. Umudunuzu yitirmeyin.
Lo sé, están desesperanzados, pero he visto pacientes salir... incluso desde este punto, no pierdan la esperanza.
Bak, Shelley'nin seni kazanan olarak görmesi gerekiyor.
Mira, Shelley necesita verte como un ganador.
- Evlilik, çoğunlukla bize söylendiği gibi bir piyango. Ama ben kazanan bileti almış bir adamım.
El matrimonio es una lotería, como muchos dicen, pero soy un hombre que se ganó el premio mayor.
Şey... herkes kazananı sever, öyle değil mi?
Bueno... Ya sabe, todo el mundo ama a un ganador. ¿ Verdad?
Ben kazanan tarafı seçtim. Eğer savaş çıkartacaksanız bana karşı savaşacaksınız.
Yo escogí el lado ganador, así que si quieren comenzar una guerra van a luchar contra mí.
Kazanan çıkar gider.
Si las dos nos negamos, no puede... Ahora termínalo. La ganadora puede marcharse.
Şu TV programının kahvaltı bölümünü kazanan kişisin.
Es verdad.
Para kazanan tek kişi ben olmama gerek yok.
No tengo que ser el único.
kazan 69
kazanacağız 59
kazanacağım 25
kazandım 241
kazanmak 22
kazandın 147
kazandık 165
kazandı 52
kazanacak 20
kazandınız 29
kazanacağız 59
kazanacağım 25
kazandım 241
kazanmak 22
kazandın 147
kazandık 165
kazandı 52
kazanacak 20
kazandınız 29
kazandın mı 31
kazanırsan 21
kazanacaksın 22
kazanıyorum 16
kazanırsam 20
kazanamazsın 48
kazandım mı 18
kazandık mı 21
kazanırsan 21
kazanacaksın 22
kazanıyorum 16
kazanırsam 20
kazanamazsın 48
kazandım mı 18
kazandık mı 21