Ordu Çeviri İspanyolca
8,029 parallel translation
Ordu şehri almadan önce Özgürlüğün Çocukları'nın kimi üyeleri oradaki meyhânede pansiyonerdiler.
Miembros de Los hijos de la Libertad se alojaban allí en esa taberna antes que el ejército tomara la ciudad.
Hastane yetkilileri onu, açıklama bulmak isteyen bir ordu dolusu araştırmacı ve doktorun eline bırakacak.
El personal médico cuenta con un equipo de investigadores y doctores que buscarán una explicación.
- Norveç ordu formasıyla.
- Sí, con uniforme noruego.
Sekiz top, köşe kısmı. Orada bir ordu var yahu.
Eso es un ejército que hay.
- Bu yeni bir dava. Herifin biri 7 aylık bebeğini öldürene kadar tekmelemiş. Ordu botlarıyla.
- No, mañana comenzamos con un tipo que mató a su hija de 7 meses con sus botas.
Ordu botlarına dikkat ettiniz mi?
¿ Se dio cuenta que lleva botas?
Ordu botları, hani şu sanığın Liane Kanalı'na attığını söylediği botlar.
El par de botas, las que el acusado dice haber tirado en el canal del Liane,
Pardon ama.. Nisan'ın 24-25'i gecesi adamın biri çıkıp bebeğini botlarıyla tekmeleyerek öldürdüğünü söylüyor. Ordu botları giyiyor.
Disculpe, teniente, pero... la noche del 24 al 25 de abril 2013, reciben a un hombre que se acusa de haber matado a su hija de 7 meses, a golpes de botas, ese hombre lleva botas,
Kaç çift ordu botunuz var?
Gracias. ¿ Cuántos pares de botas posee?
Kocanızın bir çift ordu botu var.
Su compañero pretende haber tenido un solo par de botas.
De'Medici ittifaklarımı, ordu komutanımı aldı ve her fırsatta beni maskara ediyor!
De Médici se lleva a mis cruzados, a mi general y se burla de mí a cada paso. Si alguna de mis ejércitos sobrevive a Otranto,
Normandiya'da Birinci Ordu'nun komutanıydı.
Fue el comandante del Primer Ejército en Normandía.
Hem de yalnızca şunu duymak için... Üzgünüm bayım ordu toparlanıp Tanrı'nın unuttuğu bu çukurdan Tanrı'nın unuttuğu başka bir çukura taşındı.
Solo para escuchar, "Lo siento, señor, el ejército recogió y se ha trasladó de este agujero olvidado de Dios a otro agujero olvidado de Dios".
Görünüşe göre Castor Mark ordu için gizli görevdeymiş.
Resulta que el Castor Mark estaba infiltrado para el ejército.
Ordu Korucularının eski bir keskin nişancısı.
28 años. Ex franco tirador de los Rangers del Ejército.
- Bize bir ordu lazım.
Necesitamos un ejército.
Bol eski bir şey. Çok cebi vardı. Ordu montları falan gibi.
Una vieja cosa holgada, tenía muchos bolsillos, como una chaqueta del ejército o algo así.
Dış Halka'yı tanıyan büyük bir ordu komutanı.
Un gran comandante militar con un vasto conocimiento del Borde Exterior.
Ordu, biyolojik savaşa, düşündüğümüzden daha hazırlıklı.
Los militares están mejor preparados para la guerra biológica... de lo que nos gustaría pensar.
Evet, bazı kazalar oldu ama ordu büyük bir ekip görevlendirdi.
Sí, quiero decir, hemos tenido algunos incidentes... pero el ejército ha desplegado recursos enormes.
Bu endüstriyel mülkleri aldığını ve Stoneheart'ın eskiden ordu için bilinmeyen bölgede inşa ettiği hapishaneyi yapan aynı ekibi tuttuğunu biliyorum.
Sí sé que compró estas propiedades industriales, y el equipo que las reconstruye es el mismo equipo que Stoneheart usa para construir prisiones secretas por contrato para el ejército estadounidense.
Üç hafta falan sonra ordu onları aşılamayıp hasta ettiğimizi söyleyerek tesisi kapattı ve beni de hapse attı.
Más o menos en la tercera semana, el ejército decidió que estábamos infectando a los niños, no inoculándolos. Nos cerraron, - y me metieron a la cárcel.
Ordu içinde muhalif görüşler var.
Algunos de ellos son disidentes.
- Çamurdan bir ordu kurdum.
Construí un ejército de ese barro.
- Şimdi ordu sizi...
Ahora puedes entrar al ejército.
Düşman tüm ordu / donanma kuvvetlerini sildi. İlk işgalde buraya konuşlandık.
Eliminamos al enemigo con la unión de fuerzas de la armada y la marina estacionadas aquí durante la invasión inicial.
Sadece şunu anlamaya çalışıyorum sizin hiç haberiniz olmadan, o ve arkadaşı iki tane yarı otomatik tabanca iki tane 100 mermilik tam otomatik AR-15 marka silah 15'lik ve 30'luk şarjörler, ordu menşeli flaş bombaları ve 3.000'den fazla mermiyi nasıl satın alabiliyor?
Está bien, porque yo sólo estoy tratando de averiguar cómo él y su amigo logró comprar dos pistolas semiautomáticas, dos rifles AR-15 totalmente automáticos con tambores de 100 redondos, 15 clips 30-redondas, granadas de flash ejército de grado, y más de 3.000 cartuchos de guerra y sin ninguno de los dos saber nada de ella.
Tarihi istediği gibi değiştirecek bir ordu kurarak daha izole olabilir.
Más asilado, que construya y controle un ejército que moldee la historia a su manera.
Piron'un ordu ve Ar-Ge ile bağlantıları sağlam ve cinayet en basit işleri.
Piron es profunda en la I y D militar y el asesinato es lo de menos.
- Eski ordu arkadaşı ona zaten sahip olduğu... tabloyu çalmakta yardım etmiş olabilir..
- Quizá no le financie. - Él recluta a su antiguo colega del ejército para ayudarle a robar un cuadro que ya posee su mujer.
- Dik bir şekilde ayakta durdum... ve şok olmuş ordu kumandanını selamladım ve...
- Entonces, ¿ qué hiciste? - Me puse de pie en firme y saludé al sorprendido capitán del ejército y dije :
Ordu onlarla iletişime geçiyordu.
El oficial al cargo se comunicaba con ellos.
Ordu Duncan'ların deneyini sonlandırdığı zaman DYAD onları işe aldı.
Cuando el ejército canceló la operación de los Duncan, DYAD los reclutó.
Ordu tarafından gönderildi.
Él fue enviado por el ejército.
Ordu... Sadece başka bir aile, Sarah.
El ejército... es simplemente otra familia, Sarah.
Tepedekiler kâr peşindeydi. Ordu silah peşinde koştu.
Topside persigue sus beneficios, los militares persiguen sus armas.
İnsanlar hasta ve ölüyorlar. Çare ve hiç ordu mensubum olmaksızın.
La gente está enferma y muriendo, sin cura, incluyendo alguno de mis soldados de allí.
Ordu'nun güvenini böyle mi kazanıyorsun?
¿ Es así como te ganas la confianza del ejército?
Ordu ilk önce ona sadakat gösterir.
La primera lealtad del ejército es hacia él.
İlerleyecek sonraki ordu bizimki olacak.
El próximo ejército que avance será el nuestro.
Hiç bir ordu mensubu orayı gezemez ve hiç bir adamda suyu nerede bulacaklarını bilmedikçe oraya giremez.
Ningún ejército puede recorrerlo, ni ningún hombre a menos que sepan dónde encontrar agua.
İlerleyecek sonraki ordu bizimki olacaktır.
El próximo ejército que avance será el nuestro.
Ordu dağıldı ama düşmanımız dağılmadı.
Los hombres están divididos.
Ordu yok olduktan sonra mı?
¿ El ejército totalmente diezmado?
Bir tarikat kurmuşlar. Arkalarında da bir ordu var.
Sí Tienes un culto... con un ejército detrás de ellos.
Bu kolay olmaz, yerel ordu bile bulamıyor yerlerini.
No será fácil. Ni siquiera puede encontrarles el ejército local.
En az bir düzine YÖC savaşçısı, bir ordu tarafından öldürülmüş, komutanı...
Al menos una docena de soldados SRU fueron asesinados por una unidad militar dirigida por...
Muhafızlar'daki herkesin ordu eğitimi aldığı söylenemez.
La Guardia no tiene ningún entrenamiento.
O zamanki nişanlım Kanadalı bir ordu subayıydı.
Mi prometido en aquella época era un oficial del ejército canadiense.
Beraberinde şeytani bir ordu getirdi.
Abre los ojos y verás la oscuridad apoderándose de la ciudad.
Ordu işte.
Es el ejercito.