English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ P ] / Paranın

Paranın Çeviri İspanyolca

9,713 parallel translation
Yurduna dönemedikten sonra bu kadar paranın olması neye yarar?
¿ De qué sirve toda la plata del mundo si no podemos estar en casa?
Bu paranın hafta sonu ofiste kalmasını istemiyorum.
" No quiero ni tenerlo en mi oficina durante el fin de semana.
Anlaşılan jimnastik sınıfları aldığı paranın karşılığını veriyor.
Parece que esas clases de gimnasia están dando sus frutos.
Bu gece kazanacağım paranın haddi hesabı yok.
Oh, voy a hacer una torta de dinero esta noche.
Bu sabah, Gibbs güvenlik kamyonundan çalınan paranın 800.000 dolardan biraz fazla olduğunu öğrendik.
Hemos sabido que fueron unos 800.000 dólares... los robados del camión de Gibbs Security esta mañana.
Pekala, eğer eğlenemeyeceksen paranın olmasının anlamı ne, değil mi?
Bueno, ¿ qué sentido tiene tener dinero... si no puedes divertirte con él? , ¿ verdad?
Paranın böyle bir özelliği var.
El dinero logra hacer eso.
Şu an paranın benim için hiçbir önemi yok.
Medios de Dinero nada para mí en este momento.
Ben derim ki bizi beslemeye devam etsin ta ki paranın musluğu kesilene kadar.
Digo que le dejemos que siga alimentándonos hasta exprimir lo que le quede.
Normalde gezi için harcadığınız paranın bir kısmıyla Donna vakfımızdaki bir programa bağış yapacak.
Donna tomará parte del dinero que suelen usar para sus viajes, y creará un programa educativo a través de la Fundación en la que trabajo.
Bildiğin gibi bahşişle işim olmaz. O yüzden paranın üstünü karından alacağım.
Como sabes, no me gustan las propinas, así que me lo cobraré de las vueltas que me dé tu mujer.
Paranın nereden geldiği bile hatırlanmayacak.
Ni siquiera recuerdas de dónde viene el dinero.
Angie, kulübün kapanması demek, paranın yok olması demek.
- Por todo. Angie, que el club cierre significa que me quedo con poco dinero.
Paranın olanları asla yoluna sokmayacağını biliyorum ama torunumun annesine herhangi bir yolla yardımcı olmak istiyorum.
Bueno... sé que el dinero no podría borrar eso, pero por supuesto que querría ayudar a la madre de mi nieto de cualquier forma posible.
Uyuşturucunun mu, paranın mı?
¿ De las drogas o del dinero?
Daha önceden almamız gereken paranın 10 katı gibi.
Es 10 veces más que antes.
Çoğu insan paranın içlerindeki duygusal boşluğu dolduracağını ümit ediyor.
Muchas personas esperan que llene un vacío emocional,
Onu gerçekten seviyorsan paranın bir önemi olmamalı.
Si realmente la amo, el dinero no debería importar.
Bugünlerde her şey o kadar pahalı ki paranın nereye kadar yeteceğini merak ediyorum.
Aun así, me pregunto hasta donde llegará nuestro dinero con todo tan caro estos días.
Paranın bunu sizin için yaptığını duymuştum.
He oído sobre el dinero que hizo.
Paranın karşılığında, Cassie'yi sana teslim edeceğini söyledi.
Dice que te dará a Cassie... a cambio del dinero.
Bildiğimiz paranın ömrünün dolduğunu okudum.
Acabo de leer que el dinero que conocemos ha muerto.
Ve de, eğer senin uyuşturucu paranın peşinde olduğunu sanıyorsan, para umrunda değilmiş.
Y, um, que si piensas que ella se preocupa acerca de su dinero de la droga, sh-no lo hace.
Bu paranın suyu nereden geliyor?
¿ De dónde sacas esa cantidad de dinero?
Paranın alabileceği en iyi avukat.
El mejor que el dinero pueda comprar.
Yüzüğe harcadığı paranın benim için bir önemi yok.
En realidad no me importa cuánto gastó en el anillo.
- Paranın suyunu nasıl çektirttin?
¿ Ya estás sin dinero?
Paranın tamamı EFT ile gönderildi.
Toda la cantidad fue depositada ayer mediante un giro.
İşe olan heyecanımın eve götürdüğüm paranın azlığını kapamayacağını biliyordum.
Sabía que mi entusiasmo por el trabajo no compensaría mi sueldo.
İlk haberimiz, South Beach'de şehvetin paranın ve cinayetin yaşandığı başrolünde ise tehlikeli bir dulun olduğu iddia edilen gerçek bir suç hikayesi.
En primer lugar, un verdadero cuento de delito de glamour, dinero y asesinato que se ha apoderado de South Beach.
Stace, bu paranın sana ve Kaylee'ye bir hayrı dokunacaksa ufacık da olsa bir faydası olacaksa sonuna kadar harca.
Stace, si este dinero os ayuda a ti y a Kaylee, si sirve para hacer algo bueno en este mundo, entonces gasta cada centavo.
Ama güzel bir paravan lazım böylece paranın büyük kısmını geri alacaksın.
- Créate una buena pantalla. Para tener los más altos rendimientos.
Kimsenin o paranın bizde olduğundan haberi yoktu.
Nadie en el mundo sabía que los teníamos.
Ande muhtemelen onun restoranına giren paranın çok daha fazlasını bir günde kazanacaksın.
Y probablemente te pago a tí más en un sólo día que lo que invierto en su negocio.
İkimiz de fazla paranın nereye gittiğini biliyoıruz.
Supongamos que los dos sabemos adónde fue el dinero extra.
- Her ay ödediğin paranın yarısını.
La mitad cada mes.
Fakir bir ülkenin fakir bir şehrinde fakir bir ailede doğduğunuzu ve 28 yaşına gelmeden sayamayacağınız kadar paranızın olduğunu hayal edin.
Imaginen haber nacido en una familia pobre, en una ciudad pobre, en un país pobre, y encontrarse a los 28 años de edad, con más dinero del que podrían contar.
Hadi ama çocuklar. Paranızı başka neye harcayacaksınız?
Oh, vamos, chicos. ¿ En qué más tienen que gastar su dinero?
Paranı üstü kalsın.
Puedes quedarte con el cambio.
Tüm mal varlığınız bankadaki paranıza birlikte 6 milyon yen ediyor.
Contando todos su bienes personales, más los depósitos bancarios, suman seis millones de yenes.
Paranı israf etmek yerine... harcamalarını kontrol altına alsan nasıl olur?
Si Uds desperdician su dinero...
Paranı israf etmek yerine... harcamalarını kontrol altına alsan nasıl olur?
Sé que Uds. desperdician el dinero...
Paranı alacaksın.
Conseguirás tu dinero.
İnkar edersen, tutuklanıp, ceza yiyip suçlu bulunursun tüm zamanını ve paranı bize harcar ve idam edilirsin.
Lo niega, eres arrestado con cargos, encontrado culpable, nos haces gastar todo este tiempo y dinero, nos insultas.
Yani, ev sahibin mi yoksa paranı alan adamın teki mi?
Digo, ¿ es el propietario o... el tío que se lleva tu dinero?
Boşandığımızı ona söylemen gerekmezdi ya da çocuklar küçükken paran olmadığını.
Sabes... no tenías que decirle que estábamos divorciados o que no tenías dinero cuando los muchachos eran chicos.
Paranı geri alacağını düşünmemiştin, değil mi?
No creíste que te devolvería el dinero, ¿ no?
Yani maaşınız ve sosyal güvenlik paranız direkt Sandpiper'dakilere mi gidiyor?
Entonces ¿ su pensión y seguridad social va directamente a la gente de Sandpiper?
Bütün paranı ilaçlara harcadın.
Gastas todo tu dinero en mi medicina.
Sikik kanlı paran sende kalsın.
Quédate con tu dinero sangriento.
Paran olmadığını biliyorum.
Sé que no tienes dinero.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]