Rüzgar Çeviri İspanyolca
7,092 parallel translation
Bay Burnett, rüzgarı arkamıza almamız için hazırlan.
Sr. Burnett, prepárese para virar y ponernos a favor de viento.
Rüzgarı kaybetmeden sancak pozisyonuna getir bizi!
¡ Vire a estribor antes de quedarnos sin viento!
Rüzgarı kaybettik kaptan.
Hemos perdido el viento, capitán.
Rüzgar yüzüne karşı esmesine rağmen, muhteşem görünüyorsun kızım.
Te ves exquisita, niña. El viento te favorece.
Sığlıklar doğu kıyısında ama rüzgar tarafından yaklaşırsak güçlü bir açılış pozisyonu elde ederiz.
Hay rocas por la costa este, pero si aprovechamos los vientos podremos conseguir una fuerte posición inicial.
" Rüzgar daha da şiddetlenmediği sürece, biz... yaşayacağız.
" siempre y cuando el viento no llegue a ser más fuerte, entonces... lograremos vivir.
Ama rüzgar şiddetlenirse, diyeceğim ki Üzgünüm, çünkü hepimiz burada öleceğiz. "
Pero si el viento crece, vendré decirles que lo siento porque seguro todos vamos a morir aquí ".
Yıldızımızdan gelen enerji rüzgarı, dalgaları ve çevremizdeki yaşamı yönlendirir.
La energía de nuestra estrella dirige el viento y las olas y la vida que nos rodea.
Rüzgar sesi?
¿ Campanas de viento?
Rüzgar sesi çok güzel.
Son buenas las campanas de viento, Están bien por el momento.
Rüzgar Gibi Geçti başlamak üzere.
Lo que el viento se llevó está por comenzar.
Tetikçi rüzgar olup kaçmış.
Sospechoso en fuga.
Yıllar önce Brighton'a gelirdim, en çok hatırladığım şey daima soğuk ve daima yağmurlu olduğuydu. Sokaklarda buz gibi bir rüzgar eser ve insanı iliklerine kadar dondururdu.
Yo solía venir a Brighton hace años, y lo que más recuerdo es que era siempre frío y siempre llovía... con un viento glacial que soplaba por las calles... y te congelaba los huesos,
Alex Longshadow. Seni buraya hangi rüzgar attı? Söylemek istediğin ne varsa onun önünde de söyleyebilirsin.
Alex Longshadow. ¿ Qué te trae por aquí? Cualquier cosa que quieras decir, puedes decirla delante de ella.
Sabahın köründe sizi buraya hangi rüzgar attı?
¿ Qué lo trae por aquí esta mañana?
Rüzgarı duysa havlardı.
Le ladraría al viento si pudiera oírlo.
Sadece güneşin ve rüzgarın tadını çıkar.
Simplemente disfrutar del sol en su piel, la brisa en tu cara.
Rüzgar seni sağa doğru çaldı.
Te dejó sin aliento.
Fakat gerçek şu ki rüzgarın seni çalması muhtemelen yaşamını kurtardı.
Pero haberte desmayado probablemente te salvó la vida.
Rüzgar yok. Pist iki-yedi kalkışa hazır.
El viento es suave, la pista 27 está libre para el despegue.
Rüzgar beş hızında iki-yedi-sıfır yönünde.
Viento dos siete cero en cinco.
40 dönümlük bir alanda, kuzey rüzgarı etkisinde.
40.500 m2, viento del norte.
Rüzgar hızı ve yönü.
La velocidad del viento y la dirección.
Rüzgar güneybatıdan esiyor, yangın orta hızda yayılıyor.
Los vientos vienen del sudoeste, propagación moderada.
Rüzgar yön değiştirdi. Yangın hattı aştı.
Cambió la dirección del viento, el fuego pasó la línea.
Ama beklenmedik bir yan rüzgar çıktı.
Había un viento cruzado muy fuerte.
"Kış rüzgarı gibiyim."
"Soy como la brisa de invierno."
Saçlarına biraz rüzgar değsin.
Que te de el aire en el pelo.
"'Rüzgar sesine bayılırım,'dedi Patty.
`Me encanta oír el viento ´, dice Patty.
İyileşmeye şimdi mi başlayalım, bu korkunç rüzgar tünelinde?
¿ Empezamos la sanación ahora en este túnel con viento?
"Rüzgarın yönünü bile sen belirlemelisin."
Hoy debemos cambiar la dirección de estos vientos.
"Bu rüzgar, senin destekçindir.."
Como si fueras amigo de estos vientos.
O kayalık fezalara Narince çuhaçiçeğinin uyuduğu Ve hafifçe esen rüzgarın olduğu
# Donde en espacios rocosos # suavemente duermen las prímulas # y barren delicadamente el viento.
Bu rüzgar sayesinde döllenir.
El viento los poliniza.
Seni buraya hangi rüzgar attı?
¿ Qué te trae por aquí?
- Bu sabahın rüzgar yönüne bakıyorum.
Revisaré la dirección del viento de esta mañana.
Ağaçların arasından fısıldıyor rüzgar Sarıyor etrafımızı yıldızlar
Los vientos susurran a través de los árboles y las estrellas distantes nos rodean.
Güneyden esen bu köpekbalığı rüzgarı, bütün suyu kuzey sınırına doğru itecek yani kıyıdaki evlerin büyük hasar görmesi bekleniyor ve endişelenmemiz gereken diğer...
Se avecina una tormenta de tiburones pero debería empujar toda el agua al límite Norte para que pudiéramos ver un daño significativo a las casas que están justo en la costa y luego tenemos que preocuparnos...
Aynı zamanda büyük bir alçak basınç sistemi gelişiyor. Rüzgar getirecek.
A la misma hora, un desarrollo del sistema de baja presión masivo va a empujar el viento.
Ayrıca şiddetli bir rüzgar da olacak.
También habrá viento significativo.
Rüzgar doğudan batıya doğru, üç kademe.
Viento, tres nudos de este a oeste.
Doğudan batıya doğru üç kademe rüzgar.
El viento... tres nudos de este a oeste.
Sonrasında tektonik kuvvetler iskelet resifleri deniz seviyesinin üzerine çıkardı ve o da çağlar boyunca rüzgar ve yağmur tarafından şekillendirildi.
Después, las fuerzas tectónicas levantaron el esqueleto del arrecife por encima del nivel del mar, donde fue erosionado y esculpido por el viento y la lluvia durante eones.
Rüzgarlar bizzat güneş enerjisiyle çalışır çünkü rüzgarı ve dalgaları yaratan bizim yıldızımızdır.
Los vientos en sí son con energía solar porque nuestra estrella impulsa los vientos y las olas.
Güneş enerjisi toplayıcılarının aksine rüzgar santralleri çok az yer kaplar. Hatta açık denizde, yani rüzgarın en güçlü olduğu yerlerde hiç yer kaplamazlar.
A diferencia de los colectores solares los parques eólicos ocupan muy poca tierra y nada en alta mar, donde los vientos son más fuertes.
Mevcut güneş ve rüzgar enerjilerinin ufacık bir kısmından yararlanabilseydik sonsuza kadar bütün enerji ihtiyacımızı karşılayabilirdik. Üstelik de atmosfere hiç karbon salmadan.
Si pudiéramos aprovechar una pequeña fracción de la energía solar y eólica disponible podríamos suministrar toda nuestra energía necesaria para siempre y sin la adición de cualquier carbono a la atmósfera.
Haklıymışsınız, herhalde rüzgarın sesiydi.
Tenía razón, debió ser el viento.
Rüzgar olmadığı kesin, rüzgar kapıları kapatmaz özellikle esmediği zamanlarda.
Ese no era el viento. El viento no cierran las puertas, sobre todo cuando no sopla.
"Hayallerde yüzmeli, dalga gibi yükselmeli" "Rüzgar gibi özgürce esmeli."
"Hay belleza en la mezcla de la clase con un poco de masa, miel."
Senin rüzgar şarkın değil ki aklımda kalsın.
No es como si tu canción del viento siguiera en mi cabeza.
Rüzgar gülü var.
Si.