Rüzgâr Çeviri İspanyolca
2,514 parallel translation
Bu servet neden rüzgâr gibi biter?
# ¿ Por qué esa fortuna se convierte en aire? #
Oradaki dağlar rüzgârı engelleyebilir.
Están las montañas que bloquearán el viento.
Rüzgâr güçleniyor! Aç şu kapıyı!
¡ El viento se hace más fuerte!
Yıllarca rüzgâr ve kum erozyonuna maruz kaldıkları için sadece dört kelime okunabiliyor.
Después de años de erosión por el viento y la arena sólo estas palabras son legibles :
Dövüş sanatçıları onu "Rüzgâr Bıçak" olarak tanıyor.
Feng Li Tau, "La Espada del Viento", nuestro espadachín.
"Rüzgâr Bıçak", sen bu konuda ne biliyorsun?
Feng Li Tau, infórmanos.
Askerler, Rüzgâr Bıçak'tan korkmuş gibiydi.
Esos oficiales y soldados se asombraron al ver a Feng Li Tau.
Bay Rüzgâr, korkarım tek başına gitmek zorunda kalacaksın.
Amigo Feng, vas a tener que ir solo.
"Rüzgâr Bıçak" gibi bir lakapla dövüş sanatlarında iyi olman gerekir.
Te llaman "La Espada del Viento" seguro que sabes defenderte.
Bir şey daha var, Bay Rüzgâr. Senin yüksek rütbeli bir subay olduğunu sanıyorlar.
Otra cosa, amigo Feng creen que eres un oficial de alto rango.
Rüzgâr Bıçak!
¡ Feng Li Tau!
Sen Rüzgâr Bıçak'sın.
Eres Feng Li Tau...
"Rüzgâr Bıçak" ile karşılaşacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu.
Me encontré con Feng Li Tau de casualidad.
Daha da kötüsü, "Rüzgâr Bıçak", Yu'ymuş gibi davrandı ve astlarını kandırdı.
Además, Feng Li Tau se hizo pasar por él y engañó a sus subordinados.
Ejder Kapısı Hanına yaklaşmak için bölgeyi ve rüzgârı potansiyel şaşırtmaca olarak kullanıp dört gruba ayrılacağız.
Aprovechemos el terreno y la dirección del viento para acercarnos. Divídanse en cuatro grupos. El primer grupo, Laochai.
Will, seni hangi rüzgâr attı buraya?
Will ¿ Qué es lo que te trae por aquí?
Değişimin işareti çoğu zaman hafif rüzgârın çimenleri okşamasıyla gelir,... ya da o rüzgâr dişi aslana iğrenç haberler taşır.
A menudo vienen señales de cambios en el ligero movimiento de la hierba con el viento o un atisbo de olor que provoca inquietantes novedades a Ma di Tau.
- Rüzgâr.
- El viento.
Ama bazı geceler, rüzgâr şiddetle estiğinde hâlâ kanın kokusunu alabiliyorum.
Pero algunas noches, cuando el viento ruge aún siento el olor de la sangre en mis fosas nasales.
Hangi rüzgâr attı seni buraya Joe?
Entonces, ¿ qué le trae a la ciudad, Joe?
İşte ben, o rüzgârım.
Así es... yo soy ese viento.
Pencereden dışarı sarkarım, rüzgâr saçlarımı dalgalandırır...
Bajar la ventana, dejar que el aire agite mi pelo...
Rüzgâr değişene kadar.
Hasta que el viento cambie.
Rüzgâr başladığında biz de gideceğiz.
Cuando el viento sople, levaremos anclas.
İskelede rüzgâr vardı. Bir ara düşüyordum.
Hay mucho viento en el puerto.
Rüzgâr çıkmaya başladı.
Bueno, se está levantando un poco de viento.
Rüzgâr hız kesiyor. Yapıyor muyuz ha, söylesene?
El viento está amainando. ¿ Estamos haciendo esto o qué?
Buna kulağına rüzgârın değebilmesi deniyor ahbap.
Es el aire en tus orejas, tío.
Rüzgâr esip haçı devirmiş ve kırılmış.
El viento tiró la cruz y se rompió.
Rüzgâr her estiğinde, Sally sana bir şeyler fısıldıyor sanıyorsun.
Cada vez que el viento sopla, crees que Sally te está susurrando algo.
Rüzgâr yönünde kalmaya çalış.
Intenta permanecer en la dirección del viento.
Birden esecek soğuk rüzgâr bile insanın tüylerini bu kadar diken diken etmez.
Alimenta el espíritu. Más que un cambio de clima podría ofrecerme.
Şu rüzgâr çanını almak için uğramıştım.
Hola. Solo... he venido a coger el móvil.
- Rüzgâr çanı mı lazımdı yani?
¿ Necesitabas un móvil?
Biraz şansla, biraz da rüzgârı ardımıza alırsak Çarşamba günkü Sheffield maçına bir takım çıkarabiliriz.
Con un poco de suerte y buen viento de cola, creo que podremos armar un equipo para el partido contra Sheffield Wednesday.
Günümüz kuğu ve kazları da bazen havadaki rüzgârı yakalamak için kanatlarını kaldırırlar.
Cisnes y patos hoy en día a veces levantan sus alas, para atrapar ráfagas de aire.
- Rüzgâr fırıldağı.
- En la veleta. - Gran problema.
Şu rüzgâr fırıldağı var ya, guk guk öten horoz?
¿ Vieron la veleta, el gallo?
Bu ses rüzgârın sesi ya da yağmurun sesi ya da dostunun sesi ya da kendi iç sesin olacak ya da kuşların veya dalgaların sesi ya da arka plandaki anlamsız bir mırıldanma olacak.
Y todo ello a través de la voz del viento de la lluvia de un amigo cercano o de tu propio ser interior del zumbido de las aves del sonido de las olas o de un murmuro a lo lejos...
* Keşke girsen rüzgâr gibi içeri * * Eskiden yaptığın gibi *
Deseando que vinieras arrasando, de la manera en que lo hiciste antes.
Propan gazı, rüzgâr ve güneş varken doğalgazın ne kadar kullanılacağını kim bilebilir.
Entre el propano y la energía eólica y solar ¿ quién sabe por cuánto tiempo habrá gas natural?
# Eski bir mabet, rüzgâr güllerine hükmeden bir meltem # # Yaz renklerine bürünmüş bir şehir görebilecek miyim #
¿ Puede una veleta de una vieja capilla ver los colores de una ciudad en verano?
Jonas, hangi rüzgâr attı seni buraya?
Jonas, ¿ qué te trae aquí?
Ferrari arabayı şimdiye kadar ki en aerodinamik araç yapmak için rüzgâr tünellerinde binlerce saat harcadı.
Ferrari invirtió 1000 horas en el túnel de viento para hacer de éste, el auto más aerodinámico.
Seni Toronto'ya hangi rüzgâr attı?
¿ Qué te trae a Toronto?
Es rüzgâr!
¡ Sopla, viento!
Ne zaman dışarı çıksan, ne zaman bir siren sesi ya da rüzgârın estiğini duysan bil ki geliyorum.
Cada vez que salga, cada vez que oiga una sirena cada vez que oiga el viento sepa que llegaré.
Seni buraya hangi rüzgâr attı?
Entonces ¿ qué os ha traído aquí?
Otele geri döneceğiz... Yediğim rüzgâr yüzünden, Archer. Ellerim soğuktan yanıyor.
- Te llevaremos de vuelta al hotel y- - - ¡ Con todo el viento al conducir, Archer, me arden mucho las manos!
- Dedem herhalde rüzgâr değirmeni gibiydi.
Sip.
Seni buraya hangi rüzgâr attı? Kahvaltı.
El desayuno.