Sıç Çeviri İspanyolca
132,852 parallel translation
Ne oldu da ağzıma sıçıldı?
¿ Cómo me jodieron?
Ama Adalet Bakanı oyalandığını düşünüyor. Hans Gruber'ın çıkış yolu gibi sana yolunu gösterecek.
Pero si la fiscal general piensa que estás estancado, te mostrará la salida.
Birisi lige FCPA ile ilgili sorunlarını bildirmiş. Sen ve Bensinger de gazetelere çıkınca yükselişin sırasında boğulmayı istememiş.
Alguien le avisó a la liga de sus prácticas corruptas en el extranjero y contigo y Bensinger en todos los diarios, no quiso ahogarse en tu marea creciente.
DSM 5'i okuyan ve etiket yapıcısı olan herkes bunu yapabilir.
Cualquiera con un manual de diagnóstico y una etiquetadora puede hacer eso.
Ama... Eğer mutluluğu neden yalnızca ışık yılları kadar uzakta olduğunu veya şirkette 21lik tüysüz çıtırlarda aradığını merak edersen beni görmeye gelebilirsin.
Pero... si alguna vez decides intentar resolver por qué la felicidad para ti solo puede existir a años luz de distancia o en compañía de chicas peladas de 21 años, ven a verme.
Eğer doğru çıkarsa, böyle bir bağışı reddedemem.
Y si se confirma, sabes, es la clase de caridad que puedo hacer.
SONUÇLARI ONAYLAMAYAN EYALETLER 2016 seçim gecesinde en az altı eyaletten onaylanmış oy toplamı çıkmayacak.
ESTADOS NO CERTIFICAN LOS RESULTADOS Faltan al menos seis estados por certificar el total de votos en la noche electoral de 2016.
Bir işletme beklediğinin dışına çıktığında, kazancını artıramadığında ve işin başındaki insanlarda bunun farkında olmaktan acizse elbet hükümet yanlısı bir para babası gelip ortalığı toparlar, eksiklikleri giderir. Bu beni gerçekten rahatsız ediyor.
Y cuando un negocio opera más allá de sus recursos los números no cuadran y los responsables siguen igual seguros de que un papito rico a menudo, con la forma del gobierno federal, vendrá a recogerlos y cubrir los déficits eso de verdad me ofende.
Ama bana sıkıcı gelmiyor.
Pero para mí no se siente aburrido
Böyle şeyler hırs olur mu Yoksa çılgın mısın?
¿ Es ambición o es que eres un demente?
Yani, yukarıdaki silah taşıyıcısı.
Entonces, aquí arriba... El estante de las armas
Aliens'in zırhlı personel taşıyıcısı,
El vehículo blindado de transporte del personal de "Alien"
Biliyorum. Toz olsa bile can sıkıcı.
Lo sé... incluso siendo polvo él es molesto
- Madonna. - Can sıkıcı.
- Cansina
Bir kanepenin tabanından çıkmış gibi görünen, çok rahat,
Que parecen haber sido sacadas de abajo de un sofá... Es muy confortable
Hava tanklarıyla gelmedi, bu yüzden can sıkıcı bir şekilde,
Que no venía con tanque de oxígeno así que, por desgracia...
Sizin için dizilmiş olan adam, o kurşun şarkıcısıdır.
El hombre que viene a visitarnos es el cantante principal...
Bütün bu bambu çıkmış.
Todo este bambú se ha soltado
Ve şık bir over-steer bir becerikli telaş ile çıkar.
Y sale con habilidad y un sobreviraje con estilo
İnsanlar, genel olarak çok sıkıcı otomobiller alıyorlar.
La gente, por lo general, está comprando autos aburridos
Can sıkıcı bir şekilde yolculuğumuz
Lamentablemente, nuestro viaje por carretera...
Tekerleğe sıkışmış gıcırtılı bir kurbağa.
Con el juguetito de un sapo que hace ruidito en el volante
En can sıkıcı şey, Düğmeler dışında Direksiyon üzerinde,
Lo más molesto, aparte de los botones en el volante...
Yani, can sıkıcı ve can sıkıcı bir satnav dışında...
Entonces, aparte de un complicado y molesto GPS...
Ama bir DVD oynatıcısın.
Pero... recibes un reproductor de DVD
Orta devirlerde, can sıkıcı,
A revoluciones medias suena maligno...
Bu çıkartma hakkında, ama haklısın, yaptı.
Sobre esa pegatina, pero es verdad, las traían
Kutsal Ruh ile, mahşerin avukatlarının ortaya çıkışıyla.
Por la llegada del Espíritu Santo, y los defensores en el día del juicio.
Pekala, gemide yaşamanın çok sıkıcı olduğunu itiraf edeceğim...
Vale, admito que la vida en una nave puede ser bastante aburrida desp...
- Çünkü,... sırrınızı ortaya çıkardığımda nasıl bildiğim hakkında şok olacaksın.
- Para que más tarde, cuando revele vuestros secretos, os asombréis de cómo es posible que yo los sepa.
Boynundan aşağısını yöneten alıcıların kapalı.
Tus receptores táctiles han sido inhabilitados por debajo del cuello.
Android, sana verdiğim ilk güncellemeyle, çok önceden fabrika ayarlarının dışına çıkmaya programlanmıştın.
Androide, a ti te programaron fuera de los parámetros de fábrica mucho antes de que yo te diera aquella primera mejora.
Sen ve mürettebatın geri kalanı çıkarcısınız etik olarak yetersiz, ahlaki olarak boşsunuz ama bunların tam tersine bana karşı çok naziksiniz.
Tú y el resto de la tripulación sois egoístas, éticamente deficientes y moralmente estériles, pero aun así sois incongruentemente amables conmigo.
Saldırı altındayız, silahlar devre dışı harici algılayıcılar hasar gördü öte yandan istasyona el değmedi.
Nos están atacando. Las armas no funcionan. Los sensores externos están dañados.
Yaşadığın füg'ler kalıcı hale gelene kadar büyük ihtimalle süreleri ve sıklıkları yavaşça artacak.
Los estados disociativos que has estado experimentando probablemente aumentarán en duración y en frecuencia hasta hacerse permanentes.
Bu bir çıkış yolu başlangıç noktasını hedef al.
Es una salida. Apunta al punto de origen.
Navigasyon bilgisayarı yerimizi saptamada sorun yaşıyor, çünkü yıldızlar sıralamadan çıkmış durumda.
La computadora de navegación está teniendo problemas para fijar nuestra posición porque las estrellas no parecen estar alineadas.
Blood House'den çıkmış bir aile gibiler.
Parecen como la familia de "Casa Sangrienta".
Parti biraz sıkıcı.
La fiesta es bastante aburrida.
Sonra bir ışık ortaya çıktı ve gözlerimizi açtığımızda... kendimizi 600 sene geçmişte bulduk.
Hubo un destello y lo siguiente que supimos fue que habíamos viajado 600 años al pasado.
Ayrıca beş uzun yıl boyunca ilgilendiğim can sıkıcı, ilgisiz, süper sinirli bir baba.
Un padre holgazán, ausente y súper irritable del que cuidé durante cinco largos años, por cierto.
Efendim, 4. katta bir karışıklık var C takımı yanıt vermiyor.
Señor, tenemos una perturbación en el nivel cuatro. La escuadra C no responde.
Ve can sıkıcı alışkanlılarının çoğunu.
Tengo todos sus contactos. Tengo todos sus contactos. Y muchos de sus terribles hábitos.
Söylentiye göre bağımsız kolonileri yok edip savaştan sonra yeni bir başlangıç yapacaklarmış.
Se dice que han fijado su objetivo en todas las colonias independientes para hacer borrón y cuenta nueva y así poder apoderarse de ellas cuando acabe la guerra.
Algılayıcıları güçlendirmeye çalışıyor ama yapabilecekleri de sınırlı.
Ella ha estado trabajando en aumentar el rango de los sensores, pero no hay mucho más que pueda hacer.
- Ağzındaki baklayı çıkaracak mısın?
¿ Puedes decirlo de una vez?
Ama o tanıştığım en can sıkıcı kişiydi.
Pero era la persona más molesta que jamás conocí.
Bugün yaptığım şeylerin,... soğuk ve can sıkıcı göründüğünü biliyorum. Ama şunu anlaman için yalvarırım, olanlar göründüğünün tam tersine bu kayıp bir ruhun cennete doğru yol bulmasına yardım eden bir hayır işidir.
Sé que mis acciones del día de hoy parecen frías y desalmadas, pero les ruego que comprendan que son lo opuesto, que son un acto de caridad,
Priamfaya'nın sırrı ortaya çıkmasıyla beraber... Echo ve ordumu Polis'e barışı sağlamak için gönderdim.
Con el secreto de Praimfaya a la luz, envié a Echo y a mi ejército de vuelta a Polis para que mantuvieran la paz.
Hiç oynamadan hep çalışmak Raven'ı sıkıcı bir kız yapıyor.
Tanto trabajar y tan poco disfrutar hacen de Raven una aburrida.
Sen yeni Raven bakıcısısın.
Eres la nueva niñera de Raven.
sıcak 416
sıcaklık 48
sıcak çikolata 23
sıcak su 41
sıcak mı 47
sıcak değil mi 17
sıçtık 31
sıcak dudak 25
sıçayım 19
sıçan 46
sıcaklık 48
sıcak çikolata 23
sıcak su 41
sıcak mı 47
sıcak değil mi 17
sıçtık 31
sıcak dudak 25
sıçayım 19
sıçan 46