English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ Y ] / Yeşil ışık

Yeşil ışık Çeviri İspanyolca

737 parallel translation
Beyler, nihayet bize yeşil ışık yaktılar. Japon kruvazörlerinden birini Subic Körfezi'ne batıracağız.
Chicos por fin nos han dado luz verde para hundir un crucero japonés en la bahía de Subic.
Hız düşüyor, kilitlendi, yakıt pompası açık, basınç azaldı, yeşil ışık.
Tren de aterrizaje bajado y bloqueado, la mezcla es buena, subo la presión, luz verde.
Yeşil ışıklı karanlık bir odada... gizemli sıcak su şişeleri... lastik eldivenler... işler!
Las misteriosas botellas de agua caliente, el cuarto oscuro con la luz verde, los globos de caucho, el taller.
Sana yeşil ışık yakıyormuş gibime geldi.
Suena como si te estuviera dando luz verde.
Nasıl olduğunu söyleyeyim, sen güvenli olduğunu söyledin, yeşil ışık yaktın.
Porque les dijiste que era seguro y tu diste luz verde.
- Yeşil ışık mı?
- ¿ La luz verde?
Ne istiyorsun? Yeşil ışık mı?
¿ Te firmo un permiso o qué?
Yeşil ışık! Hazır ol!
luz verde, en espera!
5. birim, yeşil ışık ver.
Cubierta 5, solicito luz verde.
Yeşil ışık!
¡ Luz verde!
Yol boyunca yeşil ışık yanarsa her şey mümkün.
Haríamos maravillas con semáforos verdes únicamente.
Bana yeşil ışık yak yeter.
Basta que me de luz verde.
Birisi yanıma gelip beni sarstı ve "Kaptan, ışık görüyoruz, yeşil ışıklar." dedi.
Me dijeron : "Capitán, hay algunas luces verdes!"
Yeşil ışık geldi.
Luz verde.
Yeşil ışık aldık.
Tenemos luz verde.
Korsanlar, elektriği tamir etmemizi ve yolu açmamızı, Güney Ferry'e kadar yeşil ışık ve etrafta polis olmamasını istediler.
Quieren restablecer la electricidad, que se vacíen las vías, señales verdes hasta South Ferry, y ningún poli a la vista.
Lakehurst'taki meteoroloji bize ne zaman yeşil ışık yakarsa.
Cuando la base naval de Lakerhurst nos de luz verde.
- Orada, yeşil ışık ve açık yeşil.
¿ Seguro? - Ahí, la luz verde oscura y verde clara.
Ama 3 dakika dolduktan sonra yeşil ışık gücünü kaybedecek. Zaman bir kez daha akmaya başlayacak. Ve herşey patlayıp yok olacak.
Pero después de tres minutos, los rayos verdes se agotarán, el tiempo volverá a fluir y todo explotará.
Kediler, yeşil ışık yandı.
Tienen luz verde, Tomcats.
Yakala Operasyonu'na yeşil ışık.
Tienes luz verde, "Operación Atrápalos".
Dışı yeşil, içi kırmızı.
La cocina debería ser blanca.
Yeşil kırlar göz önüne serilmişti. Sağa sola dağılmış sarı kolzalar etrafa bir masa örtüsü gibi yayılmış güçlü kokusuyla havaya sinmişti. Rüzgarla taşınan tatlı bir koku.
A ambos lados de la carretera se extendía el verde campo, las colzas en flor ponían de trecho en trecho... una gran mancha amarilla, ondulante, de la que se desprendía un olor sano e intenso, un olor penetrante, dulce, que el viento transportaba lejos.
Bazı zamanlar araba, büyük ağaçların arkasında kayboluyor sonraysa kırmızı ve mavi renk ile beneklenmiş yeşil ve sarı kırların içinde ortaya çıkıyor bu büyüleyici kadınları gün ışığında taşıyordu.
Desapareció entre los árboles... para reaparecer muy pronto entre el follaje... y proseguir su camino a través de los campos amarillos y verdes... salpicados de rojo y azul. Esa carreta llena de mujeres embellecía aún más el hermoso paisaje.
Kan kırmızısı ve koyu sarı boyadım ve tam ortada yeşil bir bilardo masası.
Lo pinté de rojo sangre y amarillo oscuro con una mesa de billar verde en medio.
Yanıp sönen garip yeşil ışık.
Mis manos se vuelven más débiles.
Yeşil yapraklardan yansıyan ışık yüzünden.
¿ Es culpa de las hojas verdes?
Yukarı, Nil'in yukarsına, yeşil toprakları ve Mısır'ı gerimizde bırakıp, Sudan'a girin - 2.600.000 km kare çöl ve çalılık alan.
Vayan Nilo arriba, dejen atrás Egipto y las tierras fértiles y entren en Sudán : 2,5 millones de kilómetros cuadrados de desierto.
Neredeyse bir yıldır yeni kıyafet almadınız. Yeşil elbisenizin de dirsekleri aşınmış. Hayır kurumuna gideceği günü bekliyor.
Hace más de un año que no se compra ropa... y el vestido verde está muy gastado en los codos... y listo para donar al Ejército de Salvación.
Bütün sistemler için yeşil ışık yanıyor.
Todo parece estar bien.
Kısım "C," mavi yola geçin ve "A" ve "B" kısımları kırmızı yol Yeşil Berenin yeteneklerine daha fazla uyum sağlamak için.
Que la sección C tome el sendero azul y las A y B el rojo para mayor orientación en la capacidad de Las Boinas Verdes.
Kıza eli bıçaklı bir çocuk yanaşıp, zorla arabasına sokmaya çalışmış. Yeşil iki kapılı sedan.
Un chico con un cuchillo la abordó y la obligó a entrar en su coche, un sedán de dos puertas.
- Ne kırmızısı Yeşil yandı!
¡ No está en rojo, está en verde!
Bize ışıklar yeşil, şehrin gerisi kırmızı.
Semáforos en verde. El resto en rojo.
Bin Ada soslu küçük kase yeşil salata. Kızarmış peynirli sandviç, yarım kase yoğurt ve kahve.
Ensalada verde, varias entradas, jamón y bocadillo de queso, yogur y café.
Holland, arabasıyla giden bir kadını takip ediyormuş. Araç kırmızı ışıkta durmuş,... yeşil yandığında kadın hareket etmemiş. Hiç hareket etmemiş.
Holland, estaba siguiendo una de las mujeres en auto, paró en un semáforo, cuando se puso en verde, no se movió... no se movió más, la encontraron muerta con el interior de su cuerpo completamente destrozado,
"Tabii Avrupa'da titreyen milyonlarca evsiz Hollywood yıldızları tarafından kibarca özveride bulunarak bağışlanmış 25 poundluk bu ipek sutyen açık yeşil kombinezon ve uyumlu külotlarla, yeni bir ümit buldu."
"Seguramente los millones de ateridos sin hogar en Europa... " encontraron una nueva esperanza en los 12 kilos de sujetadores de seda, "slips verde pálido y las resistentes medias a juego... aportados por el generoso sacrificio de las estrellas de Hollywood."
Kış gelince yine yeşil.
Y muchos juguetes... a los niños ha regalado.
# Önce kırmızı araba gelir # # Sonrasında yeşil çayır # # En son aptallık, kör inanış #
Primero la carreta roja después la verde hierba y después la ciega locura...
Derken yeşil ışığın üstünde kırmızı bir ışık gördüm.
Poco después vi una luz roja sobre el verde.
Yazın o ağır sessizliğinde kapanmış kepenkler, boş sokaklar yapışkan asfalt siyaha çalan yeşil renkli kıpırdamayan yapraklar dükkan vitrinlerinin, sokak lambalarının soğuk ışıklarındaki kış, kafe kapılarında nefeslerden çıkan buğular ölen güdük, kara ağaçlar.
el verano en el silencio espeso, postigos cerrados, calles desiertas, asfalto pegajoso, verde casi negro de las hojas inmóviles ; el invierno en la luz fría de los escaparates, de las farolas, vaho en las puertas de los cafés, muñones negros de los árboles muertos.
Daisyler'in rıhtımındaki yeşil ışığı ilk gördüğünde, Gatsby'nin hissettiği hayranlık geldi aklıma.
Pensé en la fascinación que sentiría Gatsby al ver la luz verde al final del embarcadero de Daisy.
Daha açık söyleyecek olursak, bütün ışıklar yeşil yanacak şekilde ayarlanacak.
Todos los interruptores en su sitio, todas las señales verdes.
Sadece yeşil bir ışık.
Excepto la luz verde.
Daha önceki uzay gemisi gibi yeşil bir ışık yanıp sönüyor.
Emite luz verde intermitente, como las naves anteriores.
Ve şimdi ona bir hayranlık göstergesi olarak... Yeşil Departmanın saygısını sunmak istiyorum,... hak ettiğiniz saygıyı göstermek için.
Y ahora los Departamentos Green desean obsequiarle, como muestra de la admiración y del respeto que se merece, este estuche.
Adamın biri bir UFO görüyor. Bir de bakmışsın herkes yeşil adamların elini sıkıyor.
Un loco ve un OVNI e inmediatamente, todos están saludando a los alienígenas. ¿ Quien lo imaginaría?
Bu çobanpüskülü arkadaşlık gibidir, tüm kış yeşil kalacak...
El acebo es como una amistad, que va a durar todo el invierno...
Onlara minyatür golf sahası... bir kulüp veya yeşil bir alan... ya da sıcacık bir banyo mu vermeli?
¿ Por qué no les construimos un club de campo? O un minigolf con un jacuzzi y agua caliente.
Yeşil ışık.
Luz verde.
İki lider son defa görüşüyorlardı. Bir kelimesiyle elektriği salmak için hazır kıta bekleyen, bir milyon silahlı yıldız savaş gemisi varken, kırmızı mücevherli savaş şortu giyen VI'hurgların kumandanı, yeşil, tatlı bir buhar bulutu içinde, karşısında çömelmekte olan G'Gugvunt liderine dik dik bakarken,
Los dos líderes se reunían por última vez y un silencio atroz se extendía por la mesa de conferencias cuando el comandante de los VI'hurgs, en sus rojas y enjoyadas bermudas de batalla, miró desafiantemente al líder G'Gugvunt, acuclillado frente a él

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]