Zararlı Çeviri İspanyolca
1,837 parallel translation
Yabani otlar ağaçlar için zararlı.
Esas hierbas son malas para los árboles.
Madem zararlılar, neden o otlar var?
¿ Por qué existen si son malas?
Bazıları onları zararlı buluyordu. Bense onları çok güzel, etkileyici vahşi ve hayat dolu buluyordum.
muchas personas los consideraban dañinos, pero para mí eran tan bellos fascinantes, salvajes e imprescindibles.
Kimyasallar ve aşırı zararlı şeyler içerir.
Tiene químicos y otras cosas muy nocivas.
Eğer tıbbi anlamda uygunsuz olarak tanımlanmışsan yada bir şekilde zararlıysan.
Si eres declarado físicamente incapaz... o discapacitado de alguna manera.
Sağlığın için çok zararlı.
Hace mal para tu salud!
Bu arada eski bir personelim de benim için son derece zararlı şeylerden bahsetmeye hazır durumda.
la fundación y las clínicas... y hay un ex miembro de mi personal... que está dispuesto a hablar de ciertas cosas increíblemente perjudiciales para mí.
Oldukça zararlı.
- Increíblemente.
"Doğumda Zararlı" almayalım!
"Defectos de nacimiento". Ni que lo digas.
Sosyal ve kültürel parklar tamamen Helenlerin elinde. Bu çocuklar, ses telleri için zararlı olan soğuk ve nemli bodrumlarda prova yapmaya mecbur kalıyorlar. Evet!
El paisaje social y cultural está dominado por las hermandades, y el grupo está obligado a practicar en un sótano húmedo que es malo para sus cuerdas vocales.
- Bu sana çok zararlı.
- Es muy malo para ti.
Ayrıca, sağlığa zararlı. Kanser yapar.
Por otra parte, hace mal, provoca cáncer.
Hayır Jerry. Sigara senin için zararlı. Çok zararlı.
No, Jerry, los cigarrillos son muy malos para ti, muy malos.
Şişmanlık hayvanlar için zararlı!
La grasa es mala. Está enorme.
Bebekler için zararlı.
No es bueno para el bebe.
Ruhlar iblise dönüştüğünde daha zararlı olurlar.
Los espíritus enojados se convierten en demonios
Soluduğun havada ya da içtiğin suda çok daha fazla zararlı şey var.
Hay más problemas en el aire que respiras. - Y en el agua que bebes.
Hayatın boyunca sayılara gömülüp kalmayı istemezsin, miden için zararlı.
No quieres estar sacando cálculos toda tu vida es malo para el estómago.
Bilinmeyen zararlı madde.
Material peligroso desconocido.
Ne yazık ki, zararlı haşereler bu arıları öldürdü.
Tragicamente, los pesticidad mataron a las abejas.
Bu arada... Araştırdım, zararlıymış. Öyle yapmayın
Lo busqué-Por cierto, te puede arruinar la polla así que no lo hagan, no lo hagan, es -
Bu karar, sağlığı için ne kadar zararlı olursa olsun, kendimden eminim ki bugünkü hareketleri ışığında, bunu desteklemeye devam ederdi.
A pesar de que esa decisión iba en contra de su salud soy consciente de que a la luz de los acontecimientos de hoy él lo hubiese apoyado.
En zararlılar benim olmalı.
- Eso es mío. - Sí.
Binbaşı Maguire ve hastanedeki altı kişi için zararlıydı ama.
No fue inofensivo para Maguire y esas seis personas.
- Sadece Senatörü zararlı yollardan uzak tutmaya çalışıyordum.
Sólo quería proteger a la senadora.
Bu oyun "Herkes İçin Zararlı" olarak sınıflandırıldı.
Tiene censura "Malo para todos".
- Cilde zararlıdır.
- Es malo para la piel.
Aptallaşma, bu senin sağlığın için zararlı.
No seas tonto, sólo es malo para tu salud.
Gidip hakikaten zararlı bir şeyler yiyip pisboğazlık edelim.
Pidamos algo muy malo para nosotros y comamos excesivamente.
İş yerinde, elektikçiler için en zararlı katagori nedir?
¿ Cuál es la clasificación más peligrosa para un electricista?
O büyük ihtimalle sağlığa zararlı maddelerle yüklü, pençeli bir vahşi hayvan.
Es un animal salvaje cubierto con potencial material peligroso con garras.
Bunlar benim için çok zararlı.
Estas cosas son muy malas para mí.
Senin için zararlı olduklarını biliyorsun ama ağzını onlarla dolduruyorsun.
Sabes que esas cosas son malas para ti, pero no paras de llenarte la boca con ellas.
Zararlı şeyler yemek yerine düzgün beslenmem gerektiğini biliyorum.
Sé que debería prepararme buenas comidas, en vez de comer comida chatarra.
- Ne demek o kelime? - "Zararlılar".
- ¿ Qué significa esa palabra?
Sağlığa da zararlıdır.
También es malo para la salud.
İyilik politikada zararlıdır.
La simpatía es un defecto en política.
Donna doğal yollarla hamile kalan bir annenin bütün haklarına sahiptir. Bu haklar çocuğunu zararlı gördüğü etkenlerden ve kişilerden korumayı içerir.
Donna tiene todos los derechos que naturalmente recaen en la madre biológica de una criatura, incluyendo el derecho de proteger a esa criatura de cualquier influencia que considere perjudicial.
- Ben zararlı bir etken miyim?
¿ Soy una influencia perjudicial ahora?
Sevginizin zararlı olduğu ortaya çıktı.
Tu amor resulto ser dañino...
Zararlı olduklarını biliyorum ama... Spora gidecek param yok.
Sé que hacen mal, pero no tengo dinero para el gimnasio
Ama zararlı olduğunu bilmiyorduk.
Decíamos que era bueno para la salud, no sabíamos la diferencia.
Kokain ile aynı. Ama tabii onunda zararlı olduğunu bilmiyorduk.
Lo mismo con esa cocaína no sabíamos, pensábamos que era un estimulante.
- Kafein zararlıdır.
- El café no es bueno.
Size küçük bir şey söyleyeyim. Bokunun zararlı olacağından emin.
Lo único que puedo decirles es que no acabará bien.
Ancak görünmez bir kalkan bizi bu zararlı parçacıklardan korur.
Este escudo invisible que nos protege de las partículas que emanan...
- Elindeki yeterince zararlı.
- Se resentirá.
Zararlı ve sistemimizi koruyacak bir yapı Bu silahı kaybetmememiz mantıklı
Conversión de frecuencia establecida. Ultra azul enfrenta posible compromiso. Aplazando a ultra rojo.
Sağlığına zararlı.
No es bueno.
- Çok zararlı bir madde.
Es una sustancia desagradable.
O şey sağlığına zararlı değil mi?
¿ No es todo eso malo para ti?