Zaten Çeviri İspanyolca
108,335 parallel translation
- Sizde bir tane zaten var.
Ya tienes uno de los huesos.
Sonuçta, ganimetiniz zaten bana ait.
Después de todo, vuestro premio ya pertenece a mí.
En güzel tarafı o zaten, sürtük.
Tía, el moquillo es lo mejor.
Piscatella zaten yok yere cezama beş yıl daha ekledi, tamam mı?
Piscatella ya me ha añadido cinco años sin razón, ¿ vale?
Alışılmadık bir durum olduğunu biliyorum ve zaten ona hesaba katarak fiyat çektim.
Comprendo que es una condición poco usual, y a eso se debe el precio de la casa.
Para zaten yasaldı.
Era dinero limpio.
- Senden yanayım zaten.
Uh, yo, estoy de tu lado.
Burada tapas tarzı yapıyorlar. Her şey ortak zaten.
Bueno, es en plan tapeo, así que podemos compartirlo todo.
Kız bir sanatçı zaten.
Es artista.
Bu gürültüde okuyamıyorum zaten.
No puedo leer con este ruido.
Ben de çalmaya bayılmıyordum zaten.
Bueno, no me gusta tocar más que a ti escuchar.
Ben baronum zaten!
Bueno, yo soy un barón!
- Zaten bunu olmasaydı ezberledi?
- Ya lo habías memorizado, ¿ no?
Hep oradaydı zaten.
Siempre ha estado ahí.
- Cevabı biliyoruz zaten.
Ya sabemos las respuestas.
Zaten onun parası da değil.
No es su dinero de todos modos.
Baktım zaten, normal.
- Ya lo hice. Es normal.
Evet, hadi ama, duydum seni. Geç kaldım zaten.
- Huevos, sí, por favor, te escuché, se me hace tarde.
Ben sordum zaten.
- Yo ya se lo pregunté.
-... zaten. - Öyle mi? Neden?
No esperaría que tú lo entendieras.
California Teknoloji Enstitüsü'nde bir dizi ders vereceğim ve Princeton'daki Gelişmiş Araştırma Enstitüsü'nün açılışına katılacağım. Ama bunu zaten biliyordunuz.
Voy a dar una serie de conferencias en el Instituto de Tecnología de California, luego en el Instituto de Estudios Avanzados en Princeton, pero usted ya sabe todo eso.
Hali hazırda Birch'ün olması gereken payı üstlendim zaten.
Ya compré lo que iba a ser de Birch.
Bunun nasıl sonuçlanacağını zaten bilmiyor musunuz?
¿ No sabe ya cómo resultará esto?
- Dışarı çıktım zaten.
- Salgo bastante.
Hayat zaten çuvallamanın seriye bağlanmış hâli.
La vida no es mà ¡ s que una serie de fracasos. Asà que...
Evlilik zaten çağ dışı bir sosyal yapı.
De todos modos, el matrimonio es anticuado.
Zaten bir gecemi burada geçirdim, hatırladın mı?
Ya pasà © una noche aquà ,  ¿ recuerdas?
Banyonun rezil ötesi iğrenç olduğunu zaten biliyorum.
Ya sà © que tu baà ± o es de lo mà ¡ s asqueroso.
Zaten bir ilişkimiz vardı.
Ya tenà amos una relacià ³ n.
Anne babanız eğitiminiz için yeterli parayı ayırabilmek için bir süredir zaten kemer sıkmış durumda.
Y sus padres han estado intentando ahorrar para poder pagar sus estudios universitarios.
Zaten o olduğunuzu biliyordum.
Sabà a que era usted.
Zaten denedim, 20 defa.
Ya lo he estado haciendo 20 veces.
– Acayip karmaşık zaten!
Es ridículamente complicado.
Onun için yer ayırmıştık zaten ama adamları için yerimiz yok.
Pero, aunque tenemos un sitio para él, no lo tenemos para sus secuaces.
Zaten saat gece iki buçuk.
Ya son las 2 : 30 de la madrugada.
Artık olmayacağı kesin zaten.
Sin dudas no lo será ahora.
Sen beni kurtarmaya koşarken ben de zaten kurtulmaya çalışıyordum.
Intentaba salvarme sola cuando llegaste a rescatarme.
Kusura bakma ama hayat kurtaran kahramanlığım kendi başına konuşuyor zaten.
Disculpa. Creí que mis acciones heroicas para salvarte la vida hablaban por sí solas.
Durum yeterince zor değil mi zaten?
¿ No es lo bastante duro?
- Pişman olmuş zaten, sonrasında konuştuk.
Reconsideró su decisión. Hablamos de eso después.
Oğlun, babası öldüğünden beri evinden kurtulmaya çalışıyor zaten.
Ese hijo tuyo ha tratado de irse de tu casa desde que su padre murió.
- Psikoloji okudum zaten, konuya hâkimim.
Tengo una licenciatura en psiquiatría, conozco la rutina.
- Ayrılmadı zaten.
No lo hizo.
Zaten çok az evdesin.
Me voy mañana para Essen. Me iré varios días.
Bugünden itibaren yaşlı bir kadınım zaten.
Desde hoy soy una vieja.
Olay da bu zaten.
Ese es el tema.
Akrilikler için bana borçlu zaten.
De todas formas me debe unas uñas.
Hayatın tek amacı gelecekte neler olacağını beklemek ama ben hayatımın nasıl geçeceğini zaten biliyorum.
El objetivo de la vida es esperar a ver qué pasa después pero yo ya sé exactamente cómo va a ir la mía.
Hayatım öyle geçti zaten.
La historia de mi vida.
Ailenin yükü şimdiden omuzlarına yük olmaya başladı zaten.
Ya tienes demasiados familiares enterrados aquí.
En önemli kısmını biliyor zaten.
Ya él sabe lo más importante.