Çıkıyor Çeviri İspanyolca
18,638 parallel translation
İkisi de aşırı şekilde morötesi ışına marus kalınınca ortaya çıkıyor.
La causa de ambas es una excesiva exposición a la luz ultravioleta.
Sigaralar X-Ray'de çıkıyor. Diğer tarafta seni bekliyorlar.
Están pasando los cigarrillos por Rayos X. Lo esperan cuando vuelva.
Kasaba yoldan çıkıyor.
Está ciudad va a irse a la puta mierda.
Ali bir yıllığına tura çıkıyor ve benim de onunla gitmemi istiyor.
Ali va de gira por un año... y quiere que vaya con él.
Beyin dalgaları çizgiden çıkıyor.
Las ondas cerebrales están por las nubes.
Gizli bölmesinden 245 bin dolar çıkıyor. Federaller telefonunu dinliyor. Terörizmle ilgili kurulan birim takip ediyor... ama adam'önemsiz'öyle mi?
245.000 dólares en una trampilla secreta, un pinchazo federal en su teléfono, una fuerza especial anti-terrorista, y un asesinato que "no importa".
Sürekli aynı isim karşıma çıkıyor. Görgü tanığı olabilir.
Un nombre sigue apareciendo como un posible testigo.
İşten tanıdığım ve arkadaşım sayılan bir kızla çıkıyor.
Conozco del trabajo y considero una amiga.
- Ciddi ciddi çıkıyor musunuz yani?
¿ Entonces sois oficialmente una pareja?
Ne zaman koşsa, arkasından Kızılderili yağmur çubukları gibi bir ses çıkıyor.
Cada vez que corre esa cosa suena como palos de lluvia indios.
Zindandan o kafalarla çıkıyor onları Kral Tristan'a sunuyorsun.
Sacan las cabezas del calabozo, triunfantes, y se las llevan al rey Tristán.
- Çıkıyor musun?
- ¿ Te sales?
Sorun çıkıyor ama, bu adamlar fırıl fırıl bıçak döndürüyor.
Hay problemas, estos tipos te ponen en jaque.
Önümüzdeki Salı yeni GTA çıkıyor.
El martes que viene sale el nuevo GTA.
Ve siz şimdi, çıkıyor musunuz?
¿ Y ustedes son, como, una pareja?
Laura Hillenbrand'in yeni kitabı açık artırmaya çıkıyor.
El nuevo libro de Laura Hillenbrand sale a subasta.
Lauren bir siteden Empirikobra'yı silse başka bir sitede çıkıyor.
Cada vez que Lauren borra la Empiriconda de una página aparece de repente en otra.
Onla çıkıyor muydun?
¿ Solías salir con Jade?
En fazla bu kadar çıkıyor.
Eso es lo más arriba que va a ir.
- En fazla bu kadar mı çıkıyor?
- ¿ Eso es lo más que va?
The Washington Anıtı'ndan sperm bile çıkıyor gibi.
El monumento de Washington puede ser que también tenga semen a punto de salir de él.
- Sesin maymun gibi çıkıyor.
- Pareces un mono.
Çıkıyor muyuz?
¿ Renunciaremos?
Bir aydan fazla süredir ondan haber almıyorsun ve birden bu şekilde ortaya mı çıkıyor?
¿ No sabes nada de él durante un mes entero y aparece así sin más en la puerta de casa?
Bu yalanlar nereden çıkıyor?
¿ De dónde salen esas mentiras?
Kızımda her hafta yeni bir kızarıklık çıkıyor ve daha 12 yaşında.
A mi hija le sale un salpullido distinto cada semana, y tiene 12.
- Onunla çıkıyor musun?
- ¿ Ustedes van a salir?
Kadın gelin çiçeğini tutarken bulunuyor, tırnak içleri de temizlenmiş çıkıyor.
La encontraron agarrando su ramo de novia y habían limpiado sus uñas.
- Çıkıyor musunuz?
- ¿ Uds. dos están saliendo?
Ziyaretçiler çıkıyor!
Man : visitante está saliendo!
200 fikrinden birisi çok iyi çıkıyor.
Una de cada 200 ideas que tiene es condenadamente brillante.
O habercilerin kameraları bir şekilde hep tam vaktinde ortaya çıkıyor, değil mi ama?
Digo, esas nuevas cámaras tienen una manera de aparecer en el momento correcto, ¿ no?
Zıtlık çıkarıyor gibi görünmek istemem ama...
Bueno, no quiero confrontar aquí, pero...
Kıza karşı çok ilgiliyim ve birbirimize mükemmel uyuyoruz ama şu aptal sıkıcı erkek arkadaşı işin içinde olduğu sürece yapacak hiçbir şeyim kalmıyor.
Me gusta mucho esa chica y somos perfectos el uno para el otro, pero si su estúpido y aburrido novio sigue en escena no hay nada que pueda hacer.
Bu da gittikçe can sıkıcı bir hal alıyor.
Empieza a ser muy molesto y...
Sonra bu kız çıkagelip bodrumunda yaşıyor.
Luego aparece esa chica y empieza a vivir en tu sótano.
Yani, iki tanık, Yargıç Thomas ve Anita Hill, yeminli ifadede birbirinine zıt iki farklı şey anlatıyor.
Bien, dos testigos, el Juez Thomas y Anita Hill, cuentan precisamente la historia opuesta bajo juramento.
Onun yaşındaki bir kadın halkın karşısına çıkıp, bu duruma düşmek zorunda kalıyor. O adam kanımca suçludur.
Cuando una mujer de su edad sale frente al público... y habla de ese modo, ese hombre es culpable, en lo que a mí concierne.
Hatta, karşı çıkılıyor.
Es boicoteada, de hecho.
Hey, kim kıçını satıyor? Ben değil.
¿ Quién carajo está vendiendo el culo?
Kilisede rezalet çıktı, kız kardeşi ağlıyor.
La iglesia está escandalizada, su hermanita llora.
- Savcılık onun için çıldırıyor.
- Eso es lo que enloquece a la Fiscalía.
Parkın bir kısmı kurul ve piyasa araştırması yoluyla tasarlanmış gibi hissettirse de buradaki her şey çok daha saf ama ucuza çıkmıyor.
Parte del parque parece planificado y probado en el mercado, pero aquí todo es más puro. Pero no sale barato.
Sanatsal özgürlüğüm Kalite Güvence tepemdeyken ve Davranış Programlama'da diyalog dışına çıkıldığında kısıtlanıyor.
Mi libertad artística está coartada porque tengo a los de Control de calidad siempre encima y Comportamiento programando a esas malditas cosas para que se salgan de guion.
Bu dava, tarihteki en yıkıcı lekeleme davalarından biri olarak anılıyor.
Esto ha sido llamado uno de los más... aplastantes juicios por difamación en la historia.
Akıcılık, güç ile arkasında büyük bir fark yaratıyor.
Fluidez acompañada con fuerza marca una gran diferencia.
Sugar Ditch *'in aşağısında aptal kıçın için bir çukur kazıyor olacağım.
Estaré en la otra orilla viendo como eres arrastrado río abajo hasta Sugar Ditch.
Bu çılgın herif tek başına çıkıp "Tiger Rag" çalıyor. Hem de tuba ile çalıyor.
Y este loco de mierda... se lanza en un solo de "Tiger Rag", en la tuba.
Altına ediyor, yüzü kıpkırmızı oluyor gözleri çığlık atmak istiyormuş gibi dışarı fırlıyor. Ama hiç ses çıkmıyor.
El tipo se orina, la cara se le pone morada... los ojos se le salen de las órbitas... al intentar gritar y demás, pero no emite sonido alguno.
Mahkeme kararının iptali için duruşmanın esas hakimi Caroline Bölgesi'ndeki Yargıç Bazile'ye önerge sundum ama sürekli önümü tıkıyor.
He solicitado la anulación del fallo al juez Bazile, el juez original, pero se niega a contestarme.
Kılımızı kıpırdatamıyoruz çünkü ihtiyar bir çığ olasılığının paniğini yapıyor.
Te imaginas que la gente va a saltar por lanzar una alerta por tu pánico...