Aslanım Çeviri Fransızca
1,118 parallel translation
Aslanım be! Dursana!
- Arrête!
Seni seviyor, değil mi aslanım?
Elle t'aime, hein, le Tigre!
Merak etme, aslanım.
Ne t'en fais pas, petit.
Tamam aslanım, bırak!
Voilà. Prépare le fric.
İlk aslanım.
Mon premier lion.
İşte rüşvet dosyası aslanım. Oku da konuşalım.
Le voilà, le Dossier B. Lis-le... on en reparlera.
Mahvet onları aslanım.
Allez au feu!
Bu senin tek şansın aslanım.
C'est ta seule chance.
Sabret, aslanım. Sabret.
Patience, champion.
Haydi aslanım. Dikkatli ol.
Fais-le et fais gaffe.
Aslanım!
Bon chien!
Kükre aslanım!
Rugissez, les lions!
Kendini bırakma, Gerry! Kendini bırakma, aslanım!
Du cran, mon pote...
İşin doğrusu var, aslanım!
En effet, mon loulou.
Aslanım benim.
Bon cheval.
- Ne demek istediğini anladım aslanım.
- T'as raison, Gaston.
- Ağır ol, aslanım.
- Fais gaffe, cow-boy.
aslanım benim!
Bien joué.
- Aslanım Wolfman!
- Ok, mon loup!
Eleğini duvara aşmışsın deniyor, aslanım.
Que tu t'étais rangé.
Ben saçlarımı aslan yelesi gibi vahşice uzatacağım.
Je vais me faire pousser une crinière de lion.
Bu bir aslan mıydı?
C'était un lion, non?
Aslan Yürek kadının bana yaptıklarını anlattım. Sana da yapmasın.
Je t'ai dit comment on m'a estropié.
Ve başımızı doğruca aslanın ağzına sokarız ha?
Et foncer dans la gueule du loup?
Ve başımızı doğruca aslanın ağzına sokarız ha?
Et foncer droit dans la gueule du loup?
Vadiler Aslanı mı?
Shane?
Kızım aslan kafesine düştü!
Ma fille est dans la cage aux lions!
Küçük kızım aslan kafesine düştü!
Ma fille est dans la cage aux lions!
Wong Fei Hung'un yarışmada kullandığı aslan başı mı bu?
- Il est parti à la gare.
Pek öyle görünmüyor, aslan sürekli ejderhalarımızı tekmeliyor.
Non, il donne des coups à notre dragon.
Yumru ayak, aslan başıyla ejderha başı karşı karşıya gelmeli, kural bu tamam mı?
La tête du lion doit se trouver face à la tête du dragon.
Usta Wong, Aslan Kral'ın altın madalyasını reddetmişti. Bu sebeple Ekselansları Li Hung-Chang, madalyayı size geri getirmemi istedi.
Tu as refusé le trophée du Roi Lion, aussi son excellence Li Hung-chang m'a envoyé te le rapporter.
Ching Hanedanı'nın Aslan Kralıyım.
"Je suis le Roi Lion de la dynastie Ching." "Je suis arrivé trop tard"
- Bakır aslan mı? - Evet.
- Le lion de cuivre.
Aslan başındaki işçiliğe bakar mısınız?
Sa corne est capable de tout percer.
- Bak, bu aslan balığı, tatlım. - Öyle mi? - Evet.
Regarde, un poisson-lion.
Aslan başları bizim atalarımız tarafından kullanıldı.
Ce sont ceux qu'utilisaient nos prédécesseurs.
Aslan Kral müsabakalarında seni kullanabilirdim.
Tes talents pourraient m'être utiles.
Eğer gönüllüysen, Tai-ping aslan takımına katılabilirsin. Fiyatını söyle.
Rejoins mon équipe pour la compétition des lions.
Senin aslan başını koparacağım.
- Attention derrière!
Ondan kurtulmak zorundaydık. Aslan Kral Müsabakası için yaptığımız planları açıklamak niyetindeydi.
Il voulait profiter de la manifestation d'aujourd'hui pour dévoiler à tous notre secret.
Aslan kafaları mı? Anlayamıyorum.
Têtes de lion?
Herkes, ısınmak için biraz egzersiz yapalım. Böylece dans eden aslan şovu için mükemmel bir performansa sahip olacaksınız.
Échauffez-vous pour la danse du Lion.
Altın Aslan Kralının Ustası Shing Kwun, Ming hanedanını yok etmede Yuen'in Hükümetine yardım ederken Tse Shun'un tüm ailesini öldürdü
Peu après, Tse Shun fut trahi, sa famille exterminée.
- Aslanım benim!
Vas-y, mon vieux.
Beyin açısından aslan payını ben aldım.
Sur le plan de l'intelligence, je me taille la part du lion.
Etrafımızda bir aslanın olması pek de fena bir fikir değil.
Ce ne serait pas une mauvaise idée d'avoir un lion avec nous.
Aslan Yürek Lisa bebeğine karşı yaptıklarımız fena halde geri tepti.
Notre seul effort pour détruire Lisa Coeur de Lion a échoué.
Son birkaç aydır, ne zaman hayvanlarımıza bakmak için geceleri dışarı çıksak,... hiç garip bir şey görmedik ; ne bir dağ aslanı ne bir kurt.
Ces derniers mois, quand on allait surveiller le bétail la nuit, on ne rencontrait rien d'extraordinaire - pas de couguar, ni de coyote.
Hatırladığım şey, bir dağ aslanı saldırısına uğradığımızdı.
Et, tout d'un coup, on a été attaqué par le couguar.
- Aslanım benim!
Mon garçon!