Ayrılın Çeviri Fransızca
10,594 parallel translation
İki takıma ayrılın.
Deux équipes, évantail.
- Ayrılın!
- Arrêtez là!
Bir şerit çekin, ayrılın.
Faites un périmètre, divisez vous.
Arka kapıdan ayrılın.
Passez par la porte de derrière.
Aynı mesleğe sahip olmalarına, aynı tarz giyinmelerine, eşleriyle aynı şekilde tanışmalarına, eşlerinin bile aynı şekilde görünüyor olmalarına, hatta bedenlerinin ormanda halıya sarılmış şekilde gömülü bulunmalarına ve bedenlerinden ayrılmış kafalarının Bay Sweeney'ın bahçesinde bulunmasına rağmen hala Bay Loomis'in Bay Sweeney ile alakası olmadığı konusunda ısrarcı mısınız?
Bien qu'il ait le même travail, s'habille pareil et ait rencontré sa femme de la même manière, et que la femme de M. Sweeney, comme l'épouse dans votre émission, ait été étranglée et trouvée enterrée dans un verger et que sa tête ait été découverte dans le jardin de M. Sweeney, malgré toutes ces similitudes, vous maintenez que M. Loomis n'est pas basé sur M. Sweeney?
- Hayır. Tamam, bak, ben hastanenin yaptığı sosyal yardım programını seviyorum ama şehirden ayrılman mı?
J'adore le programme de recherches de l'hôpital, mais tu quittes la ville?
Pekala, bu ayrılık işinden biraz fazla keyif aldığını düşünüyorum.
Je pense que tu as pris un peu trop de plaisir à cette séparation.
Birilerinin senin mavi pikabını yakın zamanda oradan ayrılırken görmesi pek olası değil, demek?
Alors il est improbable que quelqu'un ait vu votre pickup bleu quitter les lieux il n'y a pas si longtemps?
Bütün bu işgal, saniyeler içinde sona erecekti, eğer yerli halk özel ayrıcalıklarına ya da gıda, erzak yardımlarına karşılık kirli işleri yapma konusunda istekli olmasaydı, çalışma kapına götürülmeyecek olsaydı...
Cette occupation, elle se serait effondrée en une seconde si les habitants n'étaient pas près pour faire leur sale travail en échange de faveurs comme de la nourriture, provisions, comme ne pas être envoyé dans les camps de travail...
Ayrıca ona yardım etmek için her şeyi yaparım.
Et je ferai n'importe quoi pour l'aider.
Onunla tanıştığımızda yeni bir ayrılık yaşamıştı o olaydan sonra çok uğramadı buralara.
Elle a traversé une une rupture un peu après notre rencontre et n'était pas souvent là après ça.
Shield Kilisesi, çok eşlilik, kıyamet paranoyaları, ritüelleştirilmiş büyük ve küçük insan tacizlerinin odak noktasıdır. Ayrıca, vekalet ücretinin olduğu bir ülkede, en göze çarpan insan hakları avukatlarının dördü de Kenyon'da.
L'Eglise du Bouclier est un cloaque de polygamie, de paranoïa apocalyptique, des rituels anciens et des abus d'enfants, mais il a aussi quatre des avocats les plus en vue dans le pays sous la main..
- Adama yeleği giydiriyor oradan ayrılıyor, adam şaşkın halde uyanıyor, yeleği kurcalıyor ve olan oluyor.
Elle lui enfile le gilet, le plante, il se réveille confus, tripote le gilet, et voilà.
Asıl önemli olan şeyin hayatınızı nasıl geçirdiğiniz olduğunu biliyordu. Aramızdan ayrılana dek.
Jusqu'à ce qu'il parte trop tôt, à l'âge de...
Ayrılığımızın dedikoduları yayılıyor.
Les rumeurs de notre distance s'etendent.
Albany'den yarın değil öbür gün ayrılıyormuş.
Il part pour Albany après-demain.
Ayrıca babasının nasıl biri olduğunu biliyordum.
C'est ça, une gamine. Et je savais comment était son père.
Bence rahatlıkla söyleyebilirim ki Amerika tarihinde kimseye daha çok ayrımcılık yapılmamıştır. - Adamım.
Je crois qu'il est juste de dire que personne dans l'histoire de l'Amérique n'a été plus discriminé.
- Uzaydayken mi ondan ayrılacaktın?
Vous avez rompu avec lui depuis l'espace?
Ayrıca modülden hiç ayrılmadığıma göre cinayet silahını da tünele ben yerleştirmiş olamam.
Je n'ai jamais quitté le module, je n'aurais pas pu mettre l'arme du crime dans le tunnel.
Sonra şişerler ve çürümüş kabak gibi ayrılırlar. Ve bunların hepsi çürümeden önce olur.
Ensuite ils gonflent, et ils s'ouvrent comme une citrouille pourrie, et tout ça avant même d'avoir commencé à se décomposer.
Bayan Kringle'ın, Memur Dougherty ile şehirden ayrıldığını öğrendim.
Je viens de découvrir, Mlle Kringle quitté la ville avec l'agent Dougherty.
Uzun süren bir ayrılığın son büyük bir olay ve Marcus'un ağlamasıyla bitecek.
Une longue rupture ne fera que se finir par Marcus qui pleure.
Ayrıca istasyonun bilgi merkezine erişimimiz varken araştırma yapma fırsatını da kaçırdık. - Belki bir daha ki sefere.
On a aussi manqué l'occasion de mener des recherches quand on a eu accès au terminal d'information de la station.
Neden açıklamasız ayrıldın?
Pourquoi l'as-tu fait?
Ayrıca, karşılığını verdiğin varsayısı...
De plus, dans l'hypothèse que ce soit réciproque...
Ama asıl sınıf ayrımını yapan... hayatın ta kendisi.
Devinez quoi. La vie est comme ça.
Ama, ayrıca üniversitenin tarihindeki en kötü çaylak sınıfına, sahip olmaktan sorumlusun.
D'accord, mais tu es aussi responsable de la pire sororité dans l'histoire de l'université.
Dediğim gibi, ayrıntıları paylaşma konusunda katıydı.
Comme je l'ai dit, elle n'est pas bavarde avec les détails.
Hemen gitmek zorundasın çünkü senden ayrılıyorum.
Il faut que tu partes maintenant, parce que je romps avec toi.
Buradan nasıl ayrılacağımı hala bulmaya çalışıyorum. ve sonra eve geri dönmeyi. Ben hala bütün bunları anlamaya çalışıyorum.
J'essaie encore de déterminer ce que je veux quand je suis ici, et quand je rentre à la maison, rien n'est encore clair pour moi.
"Massimo, şimdi ayrılırsan geri kalan hayatın boyunca... " bunun için pişmanlık duyacaksın. " dedi.
Elle a dit : "Massimo, si tu arrêtes maintenant, tu vas le regretter pour le restant de ta vie."
Birçok beyazın Shelburne'de varlığımızdan korkuyor gözükmesine rağmen ayrılışı organize etmeyi seçtiğimizde çok derinden üzüldüler.
Bien que beaucoup de blancs semblent craindre notre présence à Shelburne. ils ont très mal pris le fait que nous décidions d'organiser un départ.
Bu da ayrılığın kaçınılmaz olduğunu gözler önüne seriyor.
Cette façon de penser mène inévitablement à une rupture.
Ayrıca Stern Yatırımcılık Bay Owney'yi evini satmaya ikna ederse milyon dolarlar kazanacağınızı da biliyoruz.
Et que vous alliez gagner des millions si Stern Investments faisait vendre sa maison à M. Downey.
Rose ayrılık mesajınıza cevap yazmış.
Rose a reçu votre texto et a répondu.
" Dünyanın en salakça ayrılık mesajı için sağ ol.
" Merci pour le plus stupide de tous les messages de rupture.
Kurbanın aracı evinden 15 km kadar uzakta bir benzin istasyonundan ayrılmış ve 2.
Le véhicule de la victime vient d'être vu quittant une station essence à une quinzaine de Km de son domicile, il va vers l'ouest sur l'autoroute 2.
Nick'in annesiyle nasıl iletişim kuracağını biliyor olabilir. Ayrıca artık Hexenbiest olduğuna göre Grimm'le olan ilişkisi ne âlemde bilemeyiz.
Elle pourrait savoir comment la joindre, et maintenant qu'elle est une Hexenbiest, nul ne peut dire comment cela a affecté sa relation avec le Grimm.
Ayrıca Elena'nın kanı vücudundan çıkana kadar ona göz kulak olmalıyız. Düğünümüze bir başka Salvatore vampirini davet etmek istemiyorsan tabii.
En outre, il faut l'éloigner du danger le temps que le sang d'Elena s'élimine de son système à moins bien sûr que tu ne veuilles inviter un autre vampire Salvatore à notre mariage.
Yalnızca bir defa, ama ayrılık seksi bir işe yaramaz.
Juste cette fois, le sex pour rompre n'a jamais marché.
Kendi güvenliğiniz için bu çadırdan ayrılmanıza izin veremem. Suikastçinin kimliğini bulana kadar olmaz.
Ne quittez pas la tente pour votre propre sécurité tant que l'assassin n'est pas identifié.
Billings'ın dışında kurulmuş ayrımcı bir grup.
C'est un groupe séparatiste localisé à l'extérieur de Billings.
Ve içinde bir kamera olsaydı, kendi fotoğrafını çekebilsen ve ayrıca bir telefon olsaydı?
Avec un appareil photo à l'intérieur, et tu pourrais te prendre en photo, et aussi avec un téléphone à l'intérieur.
Geçen Casey'yle ayrıldığınızı söylediğinde sana inanmadığım için özür dilerim.
Désolé de ne pas t'avoir cru l'autre jour pour ta séparation avec Casey.
Ayrıca Hoytsman'ın temizlikçi kadından olan iki çocuğuna vaftiz babalık yaptım ve bendim, politik iltica duruşmasında ona karşı konuşan Geoffrey gibi davrandım.
De plus, j'ai aussi fait deux enfants avec la bonne de M. Hoytsman, c'était moi, deguisé en Geoffrrey, qui a plaidé conte lui lors de son audition pour sortir de l'asile.
- Üniversiteden ayrılmıştın.
Tu as abandonné l'université.
- Hayır dedektif. Efendim, Niemann davasını en ince ayrıntısına kadar biliyor.
Chef, il connait l'affaire Nieman par coeur.
Önce şüphelendi ama sen haklıydın. Nelly Benin'i öldürme olayının sahte olduğunu söyleyince bana inandı. Senin de dediğin gibi, en ince ayrıntısına kadar.
Quand je lui ai dit que vous n'aviez pas tué Nelly Benin, il l'a cru comme vous dites, crochet, ligne et plomb.
Sonra ekibinin ayrılmasını bekleyip 911'i öyle aramıştır.
Ensuite, il attend que l'équipe s'en aille pour appeler les secours.
Kampüsten ayrıldığını sanmıyorum.
Je pense qu'elle n'a jamais quitté l'école.
ayrıldık 55
ayrıldım 20
ayrılmak 17
ayrıl 63
ayrılalım 66
ayrıldı 31
ayrılıyorum 61
ayrılma 30
ayrıldılar 19
ayrılıyoruz 54
ayrıldım 20
ayrılmak 17
ayrıl 63
ayrılalım 66
ayrıldı 31
ayrılıyorum 61
ayrılma 30
ayrıldılar 19
ayrılıyoruz 54