Açıklayın Çeviri Fransızca
560 parallel translation
- Açıklayın onlara.
Expliquez-leur.
Ziyaret maksadınızı açıklayın lütfen.
Expliquez la raison de votre visite.
O'na açıklayın lütfen, ya da zaten açıkladınız mı?
Explique-lui! Elle sait déjà?
Lütfen bu iki amacı açıklayın, Bay Darcy.
Quelles sont les 2 raisons, M. Darcy?
Lütfen Tito'ya açıklayın. anlıyacaktır.
Vous expliquerez à Galli.
- Peki, açıklayın.
- Je vais vous expliquer.
Neden size yardım eden adamı siz burada sessiz otururken... onu ölüme götürdüklerini açıklayın.
- Bien sûr! M'expliquer pourquoi vous avez laissé prendre celui qui vous a aidé?
Nakilci'ye vahim hatanızı açıklayın... -... ve sizi takip etmesini isteyin. - Peki, madam.
Expliquez votre erreur au commandant Carter et dites-lui de vous suivre.
Açıklayın lütfen.
Je vous en prie.
Geçmişte kaldı. Sorunuz konu ile ilgili olmalı, Bay Keane. Açıklayın lütfen.
La pertinence de votre question m'échappe, M. Keane.
Evet, elbette. Ama biraz daha açıklayın lütfen.
D'accord, mais expliquez-vous.
- Hemen açıklayın.
- Expliquez-vous à l'instant.
- Bekleyin bir dakika. Açıklayın bana şunu.
- Je veux savoir.
Vergilere gelince, vergi dışı bonolara hükümetinizin insan beyninden esirgediği bir cömertlikle desteklediği petrol kuyularına kaç milyon yatırdınız, bay Edwards? Lütfen bunu açıklayın.
Quant aux impôts, combien avez-vous en titres exonérés et en puits de pétrole dont votre gouvernement protège la production, mais sûrement pas celle du cerveau?
Şimdi onu kaldırıp kendine getirin ve ona bir tek oyun olursa, boğazı kesilmiş bir oğlu olacağını ona açıklayın.
Je ne veux plus de coups de feu ici. Je veux du calme et du silence.
Kendi şahsi düşüncelerinizi... bu mahkeme salonunun dışında açıklayınız.
Je vous recommande de faire votre publicité en dehors de cette salle d'audience.
Dr. Hastings'i neden buraya getirdiğinizi açıklayın.
Expliquez-moi pourquoi vous avez amené Dr Hastings ici.
Madam, durumu lütfen Hans'a açıklayın.
Madame, expliquez ça à Hans :
Afedersiniz. Bana bir şeyi açıklayın, bu konuda ne biliyorsunuz :
Vous savez de quoi il retourne.
Şimdi bana açıklayın. Kilise bir evliliği, eşler yükümlülüklerini... yerine getirmediğinde tek bir sebeple neden iptal ediyor?
Expliquez-moi pourquoi l'Eglise annule un mariage seulement parce que les époux ne...
ona açıklayın Bay Pendergast.
- Vous lui expliquez, M. Pendergast?
Lütfen kimliğini bize açıklayın.
Dans ce cas, voudriez-vous nous le désigner?
Açıklayın. Açıklayın, biri...
Quelqu'un peut-il me dire...
Bana açıklayın nasıl oluyorda, düzensiz kabileler, kılıç ve mızraklı bir ordu - çağdaş bir orduyu yenebilir...
Comment, avec des lances et des épées, ces indigènes ont-ils détruit une armée?
Londra'ya gidip, onlara açıklayın.
Partez pour Londres. Expliquez-leur.
Açıklayabiliyorsanız lütfen açıklayın, yoksa uluslararası bir gerginlik çıkabilir.
Expliquez-vous avant de provoquer un incident diplomatique.
Lütfen şimdi açıklayın.
- Non, expliquez maintenant.
Bakın, önce bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayın.
Écoutez, expliquez-nous d'abord pourquoi vous nous avez amené ici.
- Açıklayın.
- Que voulez-vous dire?
- Lütfen "mutsuzu" açıklayın. Mutsuzluk, insanlarda görülen, arzuların karşılanmadığı zaman doğan durumdur.
C'est le sentiment éprouvé par l'humain quand ses désirs ne sont pas satisfaits.
- Açıklayın.
- Expliquez.
Lütfen açıklayın!
Veuillez expliquer.
Bizi buraya getirenin aynı varlık olduğundan şüpheleniyorum. Açıklayın.
J'ai dans l'idée que c'est la même entité qui nous a amenés ici.
Gerçek kimliklerinizi açıklayın!
Montrez-vous sous votre véritable jour!
Hiç değilse şunu açıklayın, bu sabah iki kere telefon eden siz miydiniz?
Dites-moi au moins, est-ce vous qui m'avez téléphoné deux fois ce matin?
- Şimdi bana her şeyi açıklayın.
- Vous devez tout me dire.
Hayır. Açıklayın.
Non, expliquez-moi.
- Mahkemeye açıklayın.
Donnez votre verdict.
Açıklayın bakalım. Alnım hoşunuza gitmedi mi?
Mon front vous déplaît?
Biliyorum burada olamazdı... ama bana açıklayıcı bir mektup falan yazacağını sanıyordum.
Je pensais qu'il y aurait au moins une lettre pour m'expliquer.
" Durumu Alex'e açıklayın. Bunun en iyisi olduğunu bilmesini isterim.
Désolé, fils.
Neden neler olduğunu açıklayıp insan gibi özür dilemiyorsun?
Je n'y comprends rien. Tu pourrais m'expliquer! Et puis t'excuser!
Bu yeterince açıklayıcı değilse...
si ce n'est pas assez clair, je pourrais mettre...
- Açıklayın. - Kolay.
Jean Valjean a été condamné pour vol. Un bien petit vol.
Lütfen, Bayan Smith, ona durumu açıklayın.
Mlle Smith.
Ve kibarca neden burada olmadığınızı açıklayın.
- Ils n'auront pas le choix.
- Bize durumu açıklayın, biz cahiliz!
Inutile!
Evet, şimdi açıklayın.
- Alors, pourquoi?
Dr. Carr'ın yeni kitabı çok açıklayıcı.
Le nouvel ouvrage du Docteur Carr est incroyablement révélateur.
Raporlar hala bana açıklayıcı gelmiyor, nasıl oluyorda modern bir ordu hemen hemen son adamına kadar katlediliyor.
Les rapports n'expliquent pas comment une armée moderne a pu être massacrée jusqu'au dernier homme.
Hakkını vermem lazım Stanley. Çok açıklayıcı oldu.
Je dois reconnaître que cette fois, vous êtes précis.