Ceset Çeviri Fransızca
8,600 parallel translation
Ceset çöplüğün üstündeymiş.
Le corps était près de cette benne.
Geldiği ikinci hafta laboratuvarda, 700 arı sokması olan bir ceset vardı...
Deux semaines après son entrée au labo, un corps est arrivé... avec 700 piqûres d'abeilles.
Bu atılmış bir ceset değil.
Le corps n'a pas été déplacé.
Bu onu tarif etmek için kullanacağım ilk kelime olmazdı, ama bir şey ya da birini görmediğini söylüyor, - buna ceset de dahil.
Ce n'est pas le premier mot qui me viendrait à l'esprit pour le décrire, mai il dit qu'il n'a rien vu sur place, et cela inclus in cadavre.
Ceset sığ bir mezarda bulunmuş. İnşaat işçileri bulmuş.
Le corps a été retrouvé dans une tombe peu profonde, par des ouvriers du bâtiment.
Ve Shaw da ceset yüzünden Parsons'a ulaşılacağını düşünüyor bu yüzden Boston'a uçup onu öldürüyor.
Et shaw savait que le corps menerait à Parsons, Donc il a pris l'avion jusqu'à Boston et l'a éliminé.
Bir tane ceset kes.
Va ouvrir un cadavre.
Bize Hakam ve Fatah'ın öldüklerine dair kanıt gerek. - Ceset parçalarıyla dolu bir çukur değil. - Sadece, gerçekçiyim.
Nous avons besoin de preuves de la mort de Hakam et Fatah, et pas que d'une cicatrice noire sur le sol remplie de morceaux de corps.
- Ceset yakılacaktı.
Le corps devait être incinéré.
Ceset hırsızlığının olduğu yerde içki şişen bulundu.
Votre bouteille d'alcool sur la scène du vol de corps.
Bak kurumuş bir ceset.
Tu vois, Un cadavre séché.
Tanrım! Burası ceset dolu.
Mon dieu, c'est rempli de cadavres.
Bu ceset bin yıldan fazla süredir burada. Rüzgar estiği için toza döndü.
Ce cadavre est ici depuis plus de mille ans, il partira en poussière au moindre coup de vent.
- Bu bir ceset, ot torbası değil.
C'est un cadavre, pas un sac d'herbe.
Ceset pozisyonu.
En position de cadavre.
Sabahtan akşama kadar orada öylece oturuyor bir ceset gibi.
C'est comme si elle était morte. C'est comme rester là, jour et nuit... avec un cadavre.
Ceset mi?
Un cadavre?
Ceset gibi oturuyor orada.
C'est comme être assis à côté d'un cadavre.
Bu iş bittiğinde seni ceset torbasında götürmeye yetecek kadar.
Assez pour être sûr que quand ce sera fini, tu ressortiras d'ici dans un sac.
Ceset bulmamamıza rağmen evde bulunan kan miktarı kurbanın ölümcül yara aldığını gösteriyor.
Vandalisme. Également, nous n'avons pas trouvé de corps, mais la quantité de sang présent dans la maison nous indique que les blessures de la victimes sont fatales.
Beş ceset bulundu.
On a cinq corps.
Ceset sayısı çok fazla.
{ \ pos ( 192,180 ) } Ça fait... { \ pos ( 192,180 ) } beaucoup de corps.
İlk olarak California'da öldürülen Müdür Shepard'ın karıştığı silahlı çatışmaya benzer olarak yerleştirilmiş beş ceset bulundu.
Cinq corps positionnés pour ressembler à la fusillade où le directeur Shepard est morte.
Sonra Mike Franks cinayetine benzer olarak öldürülmüş bir ceset daha ortaya çıktı.
Puis un autre, cette fois, comme le meurtre de Mike Franks.
Asla tahmin edemezsin. Bir tek ben cesaret ettim. Dinle, laboratuvarda ceset var.
Tu ne devineras jamais que j'étais la seule assez courageuse...
Bakmanız gereken ceset parçaları var, Bay Vaziri.
Monsieur Vaziri, nous avons des restes qui requiert votre attention.
Henüz hiçbir parçadan iki tane çıkmadı. O yüzden burada tek bir ceset olduğunu söyleyebilirim.
Il n'y a pas duplication de parties jusqu'ici, aussi je dirais que nous avons à faire avec une seule personne.
Üç ceset daha.
3 corps en plus.
Ben buna seri katil diyorum. Leğen kemiği yapısına bakılırsa bu üç ceset de erkek. Hepsi de aynı şekilde öldürülmüş.
D'après la structure pelvienne, les trois corps étaient des hommes et ils ont tous été tués de la même manière, comme le montre ces profondes incisions sur chacune de leurs vertèbre C6
Onu öldürmüş olamaz. Bak, Connor'ın tutulduğu yerde üç ceset daha bulduk.
Regardez, nous avons trouvé trois autres corps où Connor a été retenu captif.
Önümüzdeki ceset için bunu söyleyemeyiz.
Un cadavre ne l'est pas, par définition, mais la tumeur...
Bir ceset daha var, Kens.
On a un autre corps.
- Bir ceset bulundu.
- On a trouvé un corps.
- Daha önce ceset bırakmamıştı.
Il n'avait jamais laissé de cadavre.
Ama bu davada ceset bulunsun diye bırakılmış.
Cette fois-ci, la découverte du cadavre était voulue.
İçeride bir ceset bulunmuş.
Il y avait un corps à l'intérieur.
"Burada bir ceset var." diyen parlak bir işarete ne dersin?
Ou un néon "Cadavre enterré".
Götürdüğümüz ceset senin olsaydı asıl trajedi o zaman olurdu.
Si c'était ton corps qu'on refermait, là ça serait une tragédie.
Silah, adam, güvenli ev, ceset yok etme.
Ames peut vous connecté avec ce que vous voulez- - armes, muscle, maison sûre, se débarrasser d'un corps.
Başka ceset buldum.
J'ai un autre corps.
Herkesin iyiliği için bir tane daha ceset torbasından ne olur ki?
Qu'est-ce qu'un cadavre de plus pour le bien de tous?
Yani ceset zaten ağacın içindeydi mi diyorsun?
Vous me dites que le corps était déjà l'intérieur de l'arbre?
Ceset atmak için kötü bir ağaç.
C'est un mauvais arbre pour une décharge.
- Sürekli ceset gömen sen değil misin?
Callosités. Tu enterres des cadavres tout le temps.
Küvette bir ceset var.
Il y a un corps dans la baignoire.
Ceset!
Un corps!
Eğer geri adım atmazsa, bulacağımız bir sonraki ceset onunki olabilir.
S'il ne retire pas certaines déclarations, son corps sera le prochain découvert.
- Laboratuvarda ceset.
Corps dans le laboratoire.
Üç ay önce kayıp bildirimi yapılmış. - Ya diğer iki ceset?
Et que dire des deux autres ensembles de restes?
G, ceset.
G, corps.
Bir ceset bulduk. Olay yerine gelmen gerek.
On a trouvé un corps.