English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ D ] / Denize

Denize Çeviri Fransızca

3,081 parallel translation
Ama yüzme bilmediği halde beni kurtarmak için denize atladı.
Elle a essayé de me sauver de la noyade alors qu'elle ne savait pas nager.
Bir ağaç cumbadak denize düşer ve gaz çıkarır.
La tête qui a fait "bong" et qui a pété.
Karpuz yiyelim dedik, hemen denize gittiler.
Je leur ai demandé de venir manger de la pastèque. Pourquoi sont-ils allés dans l'eau au lieu de venir?
- Bana her şey uyar. Dağa, denize...
N'importe où c'est bien pour moi.
Kraliçe ve çocuk denize bırakıldı.
La reine et son enfant furent jetés à la mer.
Denize ayak uydurabildin mi?
On a le pied marin, maintenant?
Her biri denize açıldılar ama hiçbir geri dönmedi.
Chacun a pris la mer, mais aucun n'est revenu.
Kanomuzla denizden dönüyorduk, annense denize gidiyordu.
On avait fait du bateau, elle sortait, elle me regarde et demande :
Benimle hiç denize açılmadığınıza göre, bu sadece benim soyadım.
Si vous n'avez jamais navigué avec moi, c'est mon vrai nom.
Zavallı, minik Max'i düşün, denize açılamamış bir gemi gibi.
Mais pense à petit Max, un navire qui connaît pas la mer.
Denize fırlamış ve sürüklenmiş olmalı.
Les vagues l'auront emporté.
O Gdansk'den Vladivostok'dan denize açılmadı mı?
Et s'il rentre de Danzig à Vladivostok?
Gemi denize indi.
Le bateau a largué les amarres.
Senden kurtulmak için batıya kaçmanın yetmediğini biliyor musun? Denize geldikten sonra kuzeye devam ettik.
Partir à l'ouest n'a pas suffi pour t'échapper, arrivés à la mer, on a continué vers le nord.
Onunla önceden denize açılan oldu mu?
Déjà navigué avec lui?
Asla denize açılmıyor, marangozlukla ilgilenmiyor.
Il n'aime ni la voile ni le bricolage.
O yüzden, beni denize çıkarmalarını sağladım.
Je les ai obligés à m'emmener.
Hiç denize açılmamış ama herkese denizci derdi.
Il n'est jamais allé naviguer nulle part mais il appelait tout le monde marin.
Niye çırılçıplak giriyorsun denize?
Tu n'as pas de maillot.
Sadece gökyüzü ve karaya değil, aynı zamanda denize de.
Pas seulement dans les airs ou sur terre. En mer aussi.
Bobby Shafto açıldı denize.
Bobby Shafto est parti en mer Des boucles d'argent...
Onu vurdular, sonra da denize attılar.
Oui, ils l'ont abattu et ont jeté son corps à la mer.
Korku Burnu'nda... Dünyanın sonunda, güneşin denize battığı yerdeki, köyün arkasında.
Où il fait toujours noir et froid.
Güneşin denize battığı yerde. Peki...
"Là où le soleil rencontre la mer..."
Onu alıp, denize atlayıp yüzerek kaçmamdan mı korktun?
Tu me vois le voler et filer avec à la nage?
Cheri, eğer sörfü bırakırsa, vaz geçerse, denize tekrardan geri dönemeyebilir.
Cheri, si elle s'éloigne de ça... Si elle arrête, elle risque de ne plus jamais retourner à l'eau.
Filmlerdeki plastik köpek balıklarını görüp denize girmeyen ama kutusundaki uyarıları görmesine rağmen sigara içenler var.
Un film sur un requin en plastique vide les plages, mais le tabac tueur...
Ama ertesi gece, San Diego'nun harika insanları arabanı denize atmadı mı?
Mais les gens de San diego n'ont-ils pas
Bize ne yapacak? Denize mi atacak?
On risque le supplice de la planche?
Gerçekten denize atar mı?
Y a une planche?
Dave, galiba ben denize atılmayı tercih ediyorum.
J'aime encore mieux la planche.
Onların kargo uçaklarında pilottum, denize mecburi iniş yapana kadar.
Je pilotais leurs avions-cargos, et un jour, j'ai dû me poser sur l'océan.
Ben denize giriyorum.
Je vais à l'eau.
Onları denize gömmedim!
Je ne les ai pas jetés à la mer.
Denize atlıyorlar!
Ils se jettent à l'eau!
- Fili, haydi denize gidelim!
- Fili, on va à la mer?
Evet, denize gidelim!
Oui, mais à la mer!
Denize, denize!
A la mer, à la mer!
- Emin misin? - Evet, denize gidiyoruz.
Oui, on va à la mer.
Yarım saat içinde, hepimiz büfede buluşuyoruz : Denize açılıyoruz, yelkovan kuşlarıyla yüzüyoruz ve dalış yarışması yapıyoruz, tamam mı?
On se retrouve dans une demi-heure ici, au bar, pour faire le tour complet de l'^ ile : baignades avec les mouettes et concours de plongeons, ça vous va?
Soğukken denize atlamak gibidir.
C'est comme sauter dans la mer quand il fait froid.
Bir ihtimalle gelirse de, geri denize atarız.
Et si par chances, il traverse, nous le repousserons dans la Mer.
- Arkadaşın denize mi gömülecek?
Votre ami est d'être enterré à la mer?
Denize..
La mer...
.. denize gitmek zorundasınız.
Allez jusqu'à la mer.
Biliyorsun, denize ulasmak.. .. ölümümüzün, kesin mi olası mı olduğunu belirleyecekti.
Tu sais, aller vers la mer, c'était choisir entre une mort certaine et une mort probable.
Sanırım ben de yelkenle denize açılırken oluşmuş nasırlarımdan bahsetmeliyim.
Je leur parle de mon expérience en navigation?
Tekneyle denize açılacağım.
Je sors le bateau.
Denize attık.
On l'a balancé à la mer.
Git denize atla.
Non, pioche.
Denize giden yoldan gidecegim.
La mer.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]