Elimden bir şey gelmiyor Çeviri Fransızca
120 parallel translation
Kelly, şu an elimden bir şey gelmiyor, ama bana inanmak zorundasın.
" Kelly, je ne peux rien faire.
Seni incitmek istemem, ama elimden bir şey gelmiyor.
Je ne veux pas te faire de peine.
Elimden bir şey gelmiyor.
Et je ne peux rien y faire.
Oğlum çok değişti ama elimden bir şey gelmiyor.
Mon fils a vraiment changé, mais je n'y peux rien.
Ben böyleyim, böyle yaşıyorum ve elimden bir şey gelmiyor.
Je suis ainsi, j'agis ainsi, et je ne peux rien y faire.
Elimden bir şey gelmiyor.
Je n'y peux rien.
Elimden bir şey gelmiyor.
C'est vous ou moi.
Benim bu konuda elimden bir şey gelmiyor..... ama sizin her şeyi yoluna sokma şansınız var.
Moi, je ne peux rien y faire. Vous, vous pouvez rattraper la situation.
# Deniyorum, deniyorum elimden bir şey gelmiyor
" J'essaie de les résoudre, mais je n'y arrive pas
Bu konuda elimden bir şey gelmiyor.
Je ne vois pas d'autre moyen.
Düşündüğünüzün o olmaması durumuna elimden bir şey gelmiyor.
Je n'y peux rien si vous vous trompez.
Bu yaşlı halimle elimden bir şey gelmiyor... Yirmi yaş daha genç olsaydım, onlara haddini bildirirdim.
Contre ces Huit Rois, je ne suis pas de taille mais je ne puis faire autrement que m'y rendre.
Zavallı ben, ağlamaktan ve korkunç bir ızdırap çekmekten başka... elimden bir şey gelmiyor.
Pauvre de moi, je ne fais que pleurer et je me sens pleine d'angoisse et de peur
Üzgünüm ama elimden bir şey gelmiyor.
Désolée, c'est plus fort que moi.
- Elimden bir şey gelmiyor.
Tu es le chef de ce bureau, oui ou non?
Elimden bir şey gelmiyor.
Je ne peux rien faire.
Elimden bir şey gelmiyor.
Qu'y puis-je?
Dün gece, münakaşa ettik. Bu konuda elimden bir şey gelmiyor.
Hier soir, on s'est disputés... mais j'ai pas le choix.
Elimden bir şey gelmiyor.
Je ne peux pas m'en empêcher.
Üzgünüm dostum, bir kez böyle huysuzlaştı mı elimden bir şey gelmiyor.
Désolé, mais je ne peux rien faire quand elle est comme ça.
Elimden bir şey gelmiyor. Beni öldüreceğinden korkuyorum!
C'est plus fort que moi, j'ai peur qu'il ne me tue.
- Yanıma geldiğin zaman sana demiştim ki Masters'ı enselemek istiyorum ama elimden bir şey gelmiyor.
- Je t'ai dit que je voulais Masters.
Anlıyorum, ama elimden bir şey gelmiyor.
Je comprends mais je ne peux rien faire.
- Elimden bir şey gelmiyor.
- Désolé. - Je n'ai vraiment pas le choix.
Onu öldürmek hoşuma giderdi, ama annesi onu koruyor. Elimden bir şey gelmiyor.
J'ai eu envie de le tuer cent fois, mais c'est impossible, sa mère le protège, je peux rien faire.
Üzgünüm, elimden bir şey gelmiyor.
Je regrette, mais je n'y peux rien.
Ama o kadar tutucu ki elimden bir şey gelmiyor.
Il est tellement réac, je peux pas m'en empêcher.
Elimden bir şey gelmiyor!
Je ne peux pas faire autrement!
Ben korkağın tekiyim, güçsüzüm. Elimden bir şey gelmiyor.
Je ne suis qu'une faible femme qui doit se protéger elle-même.
Afedersin ama elimden bir şey gelmiyor.
Désolé, je ne peux rien faire de plus.
Benim elimden bir şey gelmiyor. İyi de bugün pazar ve ailemle yemek yiyordum.
Mais on est dimanche et je suis à table.
Benim de hoşuma gitmiyor ama elimden bir şey gelmiyor.
Je la déteste, mais on peut rien faire.
Ama bunu çok iyi bilmeme rağmen, elimden bir şey gelmiyor.
Mais j'ai beau le savoir, c'est plus fort que moi.
Onu çok seviyorum, ama elimden bir şey gelmiyor.
Je l'aime tellement et je peux rien faire.
Elimden bir şey gelmiyor.
J'y peux rien.
Yanlış olduğunu biliyorum. Ama elimden bir şey gelmiyor.
Et sa décision est notre destin!
Ama elimden bir şey gelmiyor.
Mais c'est impossible.
Elimden bir şey gelmiyor.
J'y peux rien...
Elimden bir şey gelmiyor.
Qu'est-ce que je peux faire, rien.
Kişisel olarak algılamıyorum, Albay Travis... Elimden başka bir şey gelmiyor, size iyi günler diliyorum.
Je ne me sens pas offensé, colonel Travis... sinon je serais forcé d'agir autrement qu'en vous disant simplement bonjour.
Yanında durup, zavallı ve acı çeken..... bir hayvan haline gelmesini seyretmekten başka bir şey gelmiyor elimden.
J'assiste, impuissant à sa transformation en bête tourmentée.
Elimden bir şey gelmiyor, işte.
Que dire de plus? Ce gars-là parle beaucoup trop.
Çalışmam lazım Tim. Elimden başka bir şey gelmiyor.
Tout ce qu'il me reste, c'est le boulot, maintenant.
Tanrım, Prue'yu öldürüşünü izleyeceğim ve elimden hiç bir şey gelmiyor.
Elle va tuer Prue devant mes yeux et je peux rien y faire.
Herkes için bunun kötü bir zamanda olduğunun farkındayım ama bu konuda da elimden hiçbir şey gelmiyor.
Je sais que cela vient à un mauvais moment pour tout le monde Mais il n'y a rien que je puisse faire à ce sujet.
Sözünü tutamadığına göre elimden başka bir şey gelmiyor.
Vous n'êtes pas de parole, je n'ai pas le choix.
35 sene önce aşık olduğum o kız içten içe çürüyor, benim elimden izlemekten başka bir şey gelmiyor.
Celle dont je suis tombé amoureux il y a 35 ans est dévorée de l'intérieur et j'y assiste, impuissant.
Mahkemedeki zalimler kaderimi ellerinde tutarlarken elimden bir şey yapmak gelmiyor.
Je suis impuissant tant que mon sort est à la Cour.
Elimden başka bir şey gelmiyor.
C'est tout ce que j'ai pu me procurer.
Ama bu açmayı yemekten başka bir şey gelmiyor elimden.
Et c'est pour ça que je mange ce bagel.
Benim elimden başka bir şey gelmiyor.
Je ne peux rien faire d'autre.