Elimden gelen bu Çeviri Fransızca
237 parallel translation
Kusura bakma, çok fazla değil, ama elimden gelen bu...
Ce n'est pas grand-chose, mais c'est tout ce que j'ai.
Elimden gelen bu.
On n'y peut rien.
- Üzgünüm. Elimden gelen bu.
C'est le mieux que je pouvais faire.
- Kusura bakma en fazla elimden gelen bu.
- Je ne peux pas dire autre chose.
Elimden gelen bu.
Je ne fais que ça.
Bu embesillerle elimden gelen bu!
Qu'est-ce qu'on pouvait faire? C'est une créature du diable, c'est...
Elimden gelen bu kadar.
Je peux partir.
Üzgünüm. Elimden gelen bu.
Je ne peux pas faire mieux.
Her türden insanla konuşuyorum elimden gelen bu.
Je parle aux gens. J'essaie de trouver des pistes.
Elimden geleni yaparım ama elimden gelen bu.
Je ferai tout ce que je peux, mais... c'est tout ce que je peux faire.
Kendim gibi oynarım çünkü elimden gelen bu.
Je me conduis comme je le fais, parce que cela m'arrange.
Elimden gelen bu kadar.
C " est tout ce que je peux faire.
- Elimden gelen bu kadar. Bunun faydası olur.
Cela devrait la soulager.
Elimden gelen bu.
Je ne peux rien faire d'autre.
Elimden gelen bu.
C'est ce que je peux faire de mieux.
Elimden gelen bu Bob.
Je fais de mon mieux, Bob.
- Elimden gelen bu.
- Je fais le maximum.
- Elimden gelen bu.
- Je ne peux pas faire mieux.
Elimden gelen bu.
- Je ne peux pas faire mieux.
Elimden gelen bu kadar.
C'est le mieux que je puisse faire.
Elimden gelen bu.
C'est la moindre des choses.
Elimden gelen bu kadar.
C'est tout ce que je peux faire.
Yeni binalarla daha canlı şeyler yapmam lazım ama elimden gelen bu işte.
J'aurais été plus tonique avec les bâtiments neufs, pour ma part.
- Elimden gelen bu.
- C'est le moins que je pouvais faire.
- Motor tamir edebilirim demiştin. - Evet kaptan, çocukken amcamın... garajında motosiklet tamiri öğrenmiştim, elimden gelen bu. - Şimdi ne olacak?
Vous avez dit que vous pourriez réparer les moteurs
Elimden gelen bu.
C'est le mieux que je puisse faire.
- "Ama elimden gelen bu."
"mais je fais de mon mieux."
Bu evliliğe elimden gelen her şekilde engel olacağım.
J'empêcherai ce mariage, je ne reculerai devant rien.
Elimden gelen sadece bu Jed, sana bakmak.
Tout ce que je peux faire, Jed, c'est vous regarder.
Bu yüzden size elimden gelen en büyük minnettarlığımı sunduktan sonra...
Donc après vous avoir affirmé ma plus haute gratitude...
Bu hiç hoşuma gitmiyor, ama elimden gelen birşey yok.
- J'aime pas beaucoup son after-shave, mais je suppose que je n'ai pas le choix.
Ben basit bir köy avukatıyım, koskoca Lansing kentinden gelen... bu parlak savcıya karşı elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Je suis un humble avocat de province qui fait de son mieux contre un très brillant représentant du parquet de la grande cité.
Yapmadın ve artık bu konuda elimden gelen bir şey yok.
Moi, je ne peux rien faire.
Müvekkile bir güleryüz, elimden gelen tek şey bu.
J'étais seulement là pour l'amuser.
Bu gazetenin bir aile olması için elimden gelen herşeyi yaptım.
Je me suis efforcé de faire en sorte que ce journal soit une grande famille.
Bu elimden gelen Tek şey
C'est la seule chose que je puisse faire
O zaman elimden gelen her şeyi yapacağım ve sen yaşadığın sürece bir daha asla bu şehirde başka film çeviremeyeceksin.
Plus jamais de votre vie... vous ne ferez un film à Hollywood!
Elimizden geleni yapmalıyız, ve benim elimden gelen tek şey bu kitabı bastırmak.
On doit faire ce qu'on peut.
Elimden gelen çeviri bu...
Du moins, c'est la meilleure traduction que je...
Bu hayatım boyunca yapmak zorunda kaldığım en zor şey. Ama yemin ederim sana yardım etmek için elimden gelen her şeyi yapacağım.
C'est Ia chose Ia plus dure que j'aie jamais eue a faire... mais je jure que je ferai tout ce que je peux pour t'aider.
Şunu bilmenizi isterim ki efendim, bu görev nedeniyle çok heyecanlıyım... ve size, gemime, geminize, bu gemiye... elimden gelen en iyi şekilde hizmet edeceğime söz veriyorum.
Capitaine, je suis très excitée par cette nouvelle mission, et je promets de vous servir, vous et mon navire, votre navire,..... ce navire, au meilleur de mes capacités.
Bu gece, bu ofisten sizlere söz veriyorum. Suçluları adalete teslim etmek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Ve önümüzdeki yıl bu olaylar siyaset sahnesinden tamamen silinecek.
Je fais le serment, en tant que Président, de faire tout ce qui est en mon pouvoir pour que justice soit faite et que de tels abus soient réprimés du processus politique à l'avenir et longtemps après la fin de mon mandat...
Duyduğum iyi niyet ve dostluk sözlerinden etkilenmiş ve hatta müteessir olmuş olarak size söz veriyorum, bir zamanlar düşmanımız ama şimdi demeye cesaret edebilirim ki dostumuz olan bu ulusa karşı ülkemin politikasını değiştirmek için elimden gelen gayreti göstereceğim.
Impressionné, voire touché... par Ies mots de bonne volonté que j "ai entendus. Je vous promets de faire I" impossible... pour changer Ia politique de mon pays... envers une nation autrefois ennemie... mais qui est aujourd " hui, dirais-je... notre amie.
- Bu arada bana emredilen işi, elimden gelen en iyi şekilde yapacağım efendim.
- En attendant, je remplirai de mon mieux la mission que l'on m'a confiée, capitaine.
Gene söz veriyorum, sevgili New Yorker halkı Başkan Giuliani elimden gelen herşeyi yapıp bu şehiri yağsız diye lanse edilip, yağlı olan yoğurtlardan temizleyeceğim.
Je m'engage, chers concitoyens de New York, à faire tout ce qui est en mon pouvoir pour débarrasser la ville de ce yaourt prétendument maigre.
Elimden gelen bu.
- Un réflexe
Bu umudu hissedersem elimden gelen her şeyi yapabilirim.
J'ai peut-etre besoin de savoir que j'ai fait le maximum.
Tabii ki... bu parayla iyi bir avukat tutmak mümkün değil,... fakat elimden gelen de bu.
Bien sûr ça sera difficile d'avoir un bon avocat avec cet argent, mais c'est le maximum que je peux t'avancer.
Elimden gelen bu.
C'est tout ce que je peux faire.
Sana bu şansı veriyorum Omar, ve sana elimden gelen yardımı yapacağım.
Je te donne cette chance, Omar, et je vais faire ce que je peux pour t'aider.
O'Reily'i bu programa sen dâhil ettin, buna engel olmak için elimden gelen her şeyi yapacağım!
Si O'Reily fait partie de ce programme je ferai tout pour qu'on l'annule, bordel!