Hastalık Çeviri Fransızca
6,683 parallel translation
Hastalık hastası Carl'ın bu ay için kendine koyduğu teşhis kanser olduğu.
Et j'espère l'auto-diagnostic du mois de Carl l'hypocondriaque. Il s'avère qu'il avait en fait un cancer.
Bugün için hastalık izni aldım.
Je suis en congé de maladie aujourd'hui.
Ben sadece hastalık izni alacağım.
Je vais juste prendre un congé maladie pour une journée.
Hastalık Kontrol Merkezi'nde çalışan bir I'm an epidemiyolojistim.
Je suis un épidémiologiste du centre de contrôle des maladies.
Üzgünüm ama hastalık yayılıyor Matthew.
Je regrette, Matthew. Ça se propage.
Son üç ayda 485 hastaya ölümcül hastalık teşhisi konmuş.
Ces 3 derniers mois, 485 patients ont été diagnostiqués avec des maladies en phase terminale.
İsimsiz şekilde bu kadınların nasıl hastalık ve pislik dolu olduğunu başına gelecekleri nasıl hak ettiklerini yırta yırta anlatarak kendini internette açığa vuran bu tür biri muhtemelen ona hata eden bir kadının veya eşin reddini kabul etmez.
C'est le type d'homme qui s'exprimerait anonymement en ligne avec rage sur comment ces femmes sont pleines de maladies et de saletés, comment elles méritent ce qui leur arrive, probablement pour couvrir le rejet d'une femme ou d'un conjoint qui l'a trompé.
Hastalık, uyuşturucu olmayacak ve paramı sen toplayacaksın.
Pas de maladies, pas de drogues et tu récoltes mon argent.
Çoğu insan bunun bir hastalık olduğunu düşünmüyor.
La plupart des gens ne pensent pas que c'est une maladie.
Hayır, hastalık onun zihnindeki döngüye sabitlenen noktaya ilerlemiş.
Non, la maladie a progressé au point où son... son esprit est coincé dans une boucle.
Binbaşı, bu adamların kangrenli uzuvlar, bu kasabadan atılması gereken bir hastalık olduğunu kendiniz söylediniz.
Vous avez dit que ces hommes sont comme un membre gangreneux, une maladie qui doit être expulsée de cette ville.
- Hastalık mı?
- Une maladie?
Biz Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi'nden geliyoruz.
Nous sommes du centre de contrôle et de prévention des maladies.
Hastalık Kontrol Merkezi'nde çalışan doktorlarız.
On est des médecins du Centre de Contrôle des Maladies.
İnsanları çok tehlikeli avcılara dönüştüren türde bir hastalık. Ama hepimizi bu gece buradan çıkarmamızı sağlayacak bir planımız var.
C'est une maladie qui transforme les gens en prédateurs extrêmement dangereux, et on ne sait pas comment sortir de là ce soir.
Bu hastalık tedavi edilmediği sürece bizler savunmasızız!
Aussi longtemps que la maladie restera non soignée, nous sommes vulnérables!
İkimiz de hastalık izni alalım, olur mu?
On posera un jour de maladie, OK?
Bildiğiniz gibi bu hastalık kansere benziyor.
Vous le savez, la dégradation est un cancer...
Gerçek zamanlı tıbbi görüntüleme ve hastalık önleme cihazı.
Contrôle médical continu et prévention des maladies maintenant à votre portée.
Sanırım Charlie Knight bana hastalık bulaştırdı.
Je pense que ce trou du cul de Charlie m'a donné une MST.
Has... hastalık, tamam.
M... MST.
Bu gece gördüğüm hastalık bulaşmamış tek kişi sizsiniz, yani...
Vous êtes la seule patiente que j'ai vu ce soir qui n'a pas de MST, donc... J'espère bien.
Yurtdışından gelen hayvanlar hastalık getirir. Bu herkesçe bilinen bir gerçek.
Les animaux étrangers apportent des maladies.
Şunun üzerinden gittik, söylemeliyim ki geçen gün bana verdiğin hastalık listesi oldukça kapsamlıydı ve dikkatli bir incelemeden sonra profesör ve ben aynı kanıya vardık.
On a examiné la liste des maladies que vous m'aviez donnée avant la réunion de l'autre jour. Et, après un examen attentif, le professeur et moi avons eu le même avis.
Hastalık ya da başka bir firar riski yok.
Il n'y a pas de risques d'infections ni d'autres évasions.
Hastalık bu.
C'est malade.
Bugünün bulaşıcılık ve hastalık menüsünde ne var?
Qu'y a-t-il comme maladies et contagions au menu aujourd'hui?
Hastalık Kontrol Merkezi'nde çalışan bir I'm an epidemiyolojistim.
Je suis épidémiologiste au Centre de Contrôle des Maladies.
Toplu göçler, yiyecek ve su kıtlıkları ölümcül hastalıkların yayılması, bitmek bilmeyen, kontrol altında tutamayacağımız kadar çok yangın.
Migrations en masse, pénurie de nourriture et d'eau, des propagations d'épidémies mortelles, des incendies sans fin. Trop de choses pour que nous en gardions le contrôle.
Kampüslerde yaşanan cinsel saldırılar salgın hastalık gibi yayılıyor.
Il y a une épidémie d'agressions sexuelles sur les campus de ce pays.
Hastalık bu Ryan.
C'est une maladie, Ryan.
Kanala bir geldiler, sanki bir hastalık gibi etrafa yayıldılar.
Ils descendent le canal, ils se répandent comme la chaude-pisse.
Bildiğiniz gibi bu hastalık kansere benziyor.
Comme vous le savez, la dégradation est comme le cancer.
Bir hastalık hakkında rapor yazmamız lazım ve bana en kötüsü çıktı.
C'est pour ma bio. Il faut écrire sur une maladie.
Okuldaki herkesin bahsedeceği bir hastalık istiyorum.
Je veux une maladie dont tout le monde à l'école parlera.
Nadir görülen ve eğlenceli bir hastalık buldum.
Bingo! J'ai une maladie rare et amusante...
Şu aralar hangi hastalık popüler?
Y a quoi comme maladie à la mode?
Hayırsever bir bakıcı gibi davransan da hastalıklı, aşağılık bir hayvanın tekisin sen.
Quelqu'un qui fait semblant d'être un bon gardien de zoo mais qui n'est rien qu'un pernicieux animal malade lui-même.
Amerika Hastalık Müzesine mi?
Le Musée américain de la morbidité?
Esrar kaynaklı hastalık.
C'est une psychose liée au cannabis.
Yetkiyi bana Hastalık Kontrol Merkezi müdürü verdi.
Le directeur du CDC m'a nommé responsable.
Evet, az önce benim apartmanımda toynaklarıyla etrafı tekmeliyor, ve her tarafa bulaşıcı... hastalık saçıyordu.
Elle était chez moi, Détruisant tout, rependant la fièvre aphteuse dans mon appartement.
- Hayır. Mike bunun ulusal bir hastalık olduğunu söylüyor.
Mike voulait juste dire que c'est un fléau national.
- Elena'nın zihinsel hastalık geçmişi yoktu.
Elena n'a aucun passé de maladie mentale.
Yani hastalık numarası mı yaptı?
Vous pensez qu'elle a pu feindre sa maladie?
Nörolojik bir hastalık.
C'est un trouble neurologique.
Bunun ne kadar harap edici bir hastalık olabileceğini gördüm.
Parfois j'ai vu comme la maladie peut être invalidante.
- Boston'a sık sık gidiyor. Hastalığı...
Il va souvent à Boston.
Hastalığı bir anlık da olsa gerilemeye başladı. Babamı gerçekten görebildim.
Sa folie a commencé à s'estomper, et pendant un instant j'ai pu revoir mon père.
Kalp hastalığı veya Louie'yi izlemek arasında bir seçim yapmak zorunda kalsaydık, hastalığı seçerdik herhalde.
Je pense que si nous avions le choix entre une maladie du cœur et regarder encore Louie, nous choisirions la maladie.
Bir gece, Dr. Jennings artık bana hastalığından bahsetme vaktinin geldiğine karar verdi.
Une nuit, le docteur Jennings a décidé qu'il était temps de me dire qu'il avait une atteinte mortelle au cerveau.
hastalıkta ve sağlıkta 40
hasta 212
hastayım 158
hastane 65
hastaneye 39
hasta mısın 277
hastaydı 31
hastanede 84
hastaydım 46
hastasın 78
hasta 212
hastayım 158
hastane 65
hastaneye 39
hasta mısın 277
hastaydı 31
hastanede 84
hastaydım 46
hastasın 78
hastalar 23
hasta o 16
hastalandı 24
hasta mı 113
hastane mi 26
hasta değilsin 19
hastasın sen 46
hasta olacaksın 20
hasta görünüyorsun 17
hasta mısınız 50
hasta o 16
hastalandı 24
hasta mı 113
hastane mi 26
hasta değilsin 19
hastasın sen 46
hasta olacaksın 20
hasta görünüyorsun 17
hasta mısınız 50