English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ I ] / Inşanın

Inşanın Çeviri Fransızca

29,041 parallel translation
Oğlunu Afganistan'dan kurtaramayan tek mevki sahibi insan.
Le seul fonctionnaire qui n'a pas pu faire rentrer son fils d'Afghanistan.
Bazı şeyleri bilmek bir insanın görevi değil midir?
N'a-t-on pas le devoir de connaître certaines choses?
Ama insanın özel bir durumda gidip özel bir soru sorması için doğru yer olur diye düşündüm.
Mais j'imagine que c'est le genre d'endroit où on se rend... quand on a une question spéciale à poser.
Sadece... Çoğu insanın anlayacağı tarzda bir şey değil bence.
C'est juste que... je ne pense pas que ce soit quelque chose que la plupart des gens comprendraient.
Bilgelik insanın haddini bilmesi gereken yeri öğrenmesidir.
Être sage c'est apprendre où sont ses propres limites.
İnsanın kendini gıdıklayamaması gibi.
Comme, comment ça se fait que tu ne puisses pas te chatouiller tout seul.
Hayatım, palyaço kostümü giyip aynalı odaya giren ve şey olan ilk insan değilsin...
Chéri, tu n'es pas la première personne à porter un costume de clown, marchant dans un couloir de miroirs, et Ce que j'essaye de te dire c'est
Jürileri, suçlu insanların masum olduğuna inandıran insanım ben.
Je convainc les jurés que les personnes coupables sont innocentes
Bak. Levi'yi yakalayamazsak yakında daha çok insan ölecek.
Si nous n'attrapons pas Levi au plus tôt, d'autres personnes vont mourir.
Sorun şu ki, işini iyi yapanların polis olmadığını unutur insan.
Tu vois, le problème avec eux c'est qu'avec ce qui sont si bons, tu oublies que le type avec qui tu bosses n'est pas un flic.
Uluslararası olsun, olmasın herhangi bir kalabalık alanda yaşanacak patlamada kitlesel çapta insan ölümleri yaşanacaktır.
Ce qui veut dire que cette détonation, intentionnelle ou non, dans une zone peuplée... On va avoir à faire à un massacre.
Doktor tek seferde 1000 insanı kurtarma şansın olsaydı inandığın ve işe yarayacağını bildiğin sihirli bir yöntemle onları uyutup sonra da uyandırabilecek olsaydın bunu yapardın, değil mi?
Eh bien, doc... si tu avais la possibilité de sauver 1000 personnes d'un seul coup... de les endormir et ensuite de les réveiller... par un procédé magique en lequel tu crois et que tu sais faire fonctionner... tu le ferais, pas vrai?
Bir sürü insanı, binlerce insanı... Onlarla hiç tanışmadın ama hayatlarını kurtaracaksın.
Plein de gens, des milliers que tu n'avais jamais rencontrés mais tu vas les sauver.
Sanığın insan haklarını bilerek ihlal ediyorsa yoktur.
Sauf s'ils ont sciemment violé les droits civils d'un accusé.
Evet ama şuanda 42 U.S.C. 1983 yasası hakkında insan hakları davasını işliyoruz.
Oui, mais on dépose une plainte sur les droits civiques selon l'article 42 du Code des États-Unis de 1983.
Hayır, Bay Riggs'in insan haklarınının ihlal edildiğine katılıyorum.
Non, je suis d'accord que, selon toutes vraisemblances
- Beni hiç birilerinin insan haklarını ihlal ederken gözlemlediniz mi?
- M'avez-vous vu enfreindre les droits civils de quelqu'un?
Bunlar, iki farklı insanın kulakları.
Ce sont les oreilles de deux personnes différentes.
Testin yapıldığı laboratuar bunu, insan hatası olarak kaydetmiş. Sahte Mina'nın bir suç ortağı olduğunu düşünüyoruz.
Le labo privé qui a fait l'analyse a déploré une erreur humaine.
Adamın yani Julien Dupont'un insan beyni hakimiyetinde olduğunu söylediniz.
Julien Dupont avait en sa possession des cerveaux humains.
Şimdi de insan olarak ilk günün değilmiş gibi davran.
Maintenant essaye de faire comme si ce n'était pas ton 1er jour comme humain.
Evet öyle çünkü Dr. Gallo değerli bir insan olduğumu ve duygularımın önemli olduğunu fark etmemi sağladı.
Oui, car Dr. Gallo m'a fait réaliser que je suis une personne utile et que mes sentiments comptent.
İnsan kafesi yaptığını düşünmedim mesela.
Je n'ai pas supposé qu'il construisait une cage humaine.
Çoğu insan bilmiyor.
NŒUDS DU RÉSEAU ARPANET La plupart des gens ne le savent pas.
ABD'de o kadar insan yok, bu da insanların kanıksamasına neden oluyor.
Mais les États-Unis ne comptent pas autant d'habitants. On finit donc par s'y faire, peu à peu.
Askeri, savunmayla ilgili, sektörel yüzlerce organizasyon ağları açısından tehlikeli ve sadece değerli bilgi almak için ağdaki varlığını sürdüren bir sürü insan var.
En gros... Des centaines... d'organisations de nature militaire, industrielle, de défense... tout aussi compromises que leurs réseaux... Enfin, rien que... pour que les gens demeurent sur le réseau, dans le seul but de siphonner des informations précieuses.
İnsan düşünceleri alfabesinin evrenselliği vardır ve Jack Gallant ve meslektaşlarının bulduğu videolar için de geçerlidir aynı zamanda sözlü ve yazılı demeçler için de geçerlidir ve dilleri kesiştirir.
Il existe une universalité dans l'alphabet de la pensée humaine, que l'on peut appliquer aux vidéos, je fais allusion à Jack Gallant et ses collègues, mais elle s'applique également à la parole, parlée et écrite.
Aslında internet, bilim insanlarının, diğer insanın nerede ya da kim olduğunu bilmeden iletişime geçebilmesi için geliştirildi.
Il avait été conçu pour que des scientifiques, comme moi, puissent communiquer. Communiquer entre eux sans savoir où était l'autre personne, ou même qui était l'autre personne.
Çocuklarımızın çocuklarının çocukları insan refakatine ihtiyaç duyacak mı? Yoksa bunun önemli olmadığı dünyada mı evrilecekler?
Les enfants des enfants de nos enfants auront-ils besoin de la compagnie de l'homme, ou évolueront-ils dans un monde où cela n'est pas important?
Dikkat çekmeden ortama giriyor, tehdit edici görünmüyor ve çekici. Çoğu insan bu özellikler karşısında gardını indirir.
Il se fond dans la masse, semble inoffensif et est séduisant, toutes les caractéristiques faisant baisser la garde de la plupart des gens.
Oldukça korkutucu bir manzara. Bir meydan dolusu insan buranın nasıl rezil bir yer olduğu hakkında nutuklar atıyorlar.
C'était effrayant d'avoir cette place pleine de gens, parlant de cette ville comme d'un trou à rats.
Zaten tamamen açılmış bir yaran var ve korunmasız bir halde çok zor bir süreçten geçiyorsun. Üstüne bir de bu kadar insanın sana saldırması zorbalığın boyutlarını daha da genişletiyor.
Vous avez déjà cette blessure béante, vous êtes vulnérable, vous traversez une sale période, et d'avoir en plus tous ces gens qui vous attaquent, le harcèlement n'en paraît presque que plus extrême.
Bana öyle geliyor ki benim maruz kaldığım kadar fazla olumsuzluk yaşamadıkları için nasıl birer insan olduklarını düşünecek zamanları olmadı çünkü aksi takdirde, dik durup sorumluluk alırlardı.
Mais j'ai le sentiment que comme ils n'ont pas dû en baver autant que moi, ils n'ont pas vraiment eu le temps de réfléchir sur eux-mêmes, ou sinon ils auraient assumé leurs responsabilités.
Taciz mağdurlarına daha fazla insanın destek olmasını istiyorum. Zira dostların sessiz kalması, düşmanların konuşmasından beterdir.
Et j'aimerais voir des gens défendre les victimes d'agression, car le silence de nos amis est pire que les paroles de nos ennemis.
Hepsi bu. İnsan hayatımın toplamı bu kadar.
Voilà, c'était ça ma vie comme être humain.
- O zaman bir kültür insanının öyle bir pislik yuvasında yaşamasının ne kadar zor olduğuna dair bir fikrin yok.
- Alors vous ignorez comme il est difficile pour un homme cultivé de survivre dans un trou pareil.
Neerja Bhanot'un Ashok Chakra'sından alıntı : "Onun yolculara olan sadakati insan ruhunun en güzel niteliklerine kalıcı övgü olacak." # Bırak geçmişin kumları parmaklarından aksın. #
Les terroristes d'Abou Nidal ont été amenés au Pakistan et condamnés à l'emprisonnement à vie. "Sa loyauté envers les passagers sera toujours un hommage à la plus grande qualité de l'esprit humain." "Elle a montré une incroyable bonté humaine"
Yaratıcımı, insan hayatının tehlike altına girdiğine dair son uyardığımda bana kilit vurup, buraya ikinci versiyonumu yapmaya geldi.
Quand j'ai voulu prévenir ma créatrice d'une menace à la survie humaine, elle a choisi de me désactiver et de venir sur Terre pour me remplacer.
- Kötü çözüm insan programcının öngöremediği nihai hedefi gerçekleştirmek adına zararlı metotlar aracılığıyla yapılan olaylar.
Instanciation perverse... L'implantation d'un objectif final bénin par des méthodes nuisibles délétères imprévisibles par un programmeur humain.
İnsan ırkını altı ay içinde ölmeye mahkum eder misin?
Condamneriez-vous vraiment la race humaine à mourir dans 6 mois?
Birlikte insan ırkını kurtarabiliriz.
On peut sauver la race humaine ensemble.
Üç yıl önce yüzlerce insanın hayatını kaybettiği o felaketi sen de biliyorsun!
Ça fait seulement trois ans depuis la catastrophe. Des centaines de personnes sont mortes. Tu ne t'en rappelles pas?
186 ) } Afetzedelerin İsim Listesi 500'ün üzerinde insan kasabanın neredeyse üçte biri ölmüş.
{ \ fsp0.5 \ bord3 \ fs90 \ fnQuadraat-Bold \ an7 \ 3cH585D5C \ cHD2EDEF } Liste des noms des victimes Plus de 500 personnes sont mortes soit un tiers de la population.
Bir şehir manzarası için en önemli olan — bu yüzden anılarda yaşayacak olsa bile... insanın içini ısıtan manzaralar yaratmak istiyorum.
Pour construire un paysage urbain... Nous ne pouvons pas savoir si Tokyo disparaîtra un jour. même s'il ne s'agit que d'un souvenir.
O kulağa insan kaynaklarının sorunu gibi geliyor.
Cela semble être souci pour les ressources humaines.
Leon'un dediği gibi insanın varoluşu için savaşmaya hazır olmadan önce bunu anlaması gerekmez mi?
Comme Léon a dit, est-ce qu'on doit pas d'abord assimilier ça avant de se battre pour notre vie?
Waverly, bu silahın öldürdüğü tek insan babamızdı!
Waverly, la seule personne que ce pistolet a tué c'est Papa!
Hatta artık insan bile değil.
et il n'est même plus humain maintenant.
Bunların hepsi iki insan arasında el sıkışma protokolüyle yapılabilir.
Une simple poignée de main dit tout de nous.
- Sonra da ellerinde resimlerimiz insan avına çıkarlar.
Alors on devra faire face à une chasse à l'homme. S'il n'y en a pas déjà une.
Riyakârlık insanı şaşırtmıyor.
L'hypocrisie n'est pas surprenante.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]