English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ I ] / Istemiyorsun

Istemiyorsun Çeviri Fransızca

4,937 parallel translation
- Peki ama neden karışmasını istemiyorsun?
On ne va pas l'impliquer? Mon livre.
- Ianka'ya zarar vermek istemiyorsun.
- Tu ne veux pas vraiment nuire à Ianka.
Onu istemiyorsun çünkü sen cinsiyet ayrımı yapan bir ahmaksın.
Vous ne voulez pas d'elle parce que vous êtes un vieux fou sexiste. - Eli!
Ama bunu duymak istemiyorsun, değil mi?
Mais ce n'est pas ce que tu veux entendre, hein?
Onunla konuşmak istemiyorsun çünkü gözlerine bakıp onu yüz üstü bırakacağını söylemek istemiyorsun.
Tu refuses de lui parler car tu ne veux pas le regarder dans les yeux et lui dire que tu laisses tomber.
Onu neden yüz üstü bıraktığını da söylemek istemiyorsun.
Et tu ne veux certainement pas lui dire pourquoi tu laisses tomber.
Yani partiden eksik kalmak istemiyorsun?
Donc, vous voulez aller à la fête?
- Yani partiden eksik kalmak istemiyorsun?
- Vous voulez aller à la soirée?
Eve geldin, kimseyle konuşmak istemiyorsun.
Rentrer à la maison. Ne vouloir parler à personne.
- Çünkü yerini almamı istemiyorsun.
Parce que tu ne veux pas que je te remplace.
Bu şey mi demek oluyor benimle ertelemek istemiyorsun?
Est-ce que ça veut dire que... Tu ne veux pas procrastiner avec moi?
Sen kendine gerçekten bakmak istemiyorsun ama böyle iyi yazar olunur.
Tu ne veux pas te regarder en face, mais c'est ce qui fait un bon écrivain.
Daha fazla araştırabilirdim ama tüm hafta sonu hapishanede oturmak istemiyorsun.
Bien, je pourrais enquêter plus, mais vous ne voulez pas rester en prison tout le week-end.
- Tamam. Bu işi istemiyorsun.
Ne prends pas ce taf.
Benimle evlenmek istemiyorsun.
Vous ne voulez pas m'épouser.
Bunların hiçbirini istemiyorsun.
Vous ne le voulez absolument pas.
Yardımımı istemiyorsun ama lütfen bana bir iyilik yap.
Tu ne veux pas de mon aide, mais fais-moi une faveur.
Bunu söylemek istemiyorsun.
Tu ne le penses pas.
- Neden istemiyorsun?
- Pourquoi tu n'en veux pas?
Bu bir daha olsun istemiyorsun, değil mi?
Tu ne veux pas que cela se reproduise, non?
Ne zaman bizimkilerle takılacak olsak, gitmek istemiyorsun.
Chaque fois qu'on est sur le point de trainer avec mes amis, tu ne veux pas y aller.
Bunu yapmak istemiyorsun.
Tu ne veux pas faire ça.
O yüzden ölmesini istemiyorsun.
C'est pour cela que vous ne le voulez pas mort.
- Neden bakmak istemiyorsun ki?
- Pourquoi ne voulez-vous pas le voir?
- Hayır, istemiyorsun çünkü bunun ne kadar kötü bir fikir olduğunu anlamıyorsun.
- Non, non, parce que vous ne comprenez pas à quel point c'est une mauvaise idée.
Linus'tan kurtulmamı istemiyorsun değil mi?
Tu n'es pas... Tu n'es pas en train de me demander de me débarrasser de Linus, n'est-ce pas?
Sorun değil. Doğru, bir grup çocukla beraber olmak istemiyorsun. - Şekerden tamamen arındın, değil mi?
Tu veux pas être au milieu d'enfants shootés au sucre, c'est ça?
# Biliyorum duymak istemiyorsun söylediklerimi #
♪ Je sais que tu ne veux pas m'écouter ♪
Ve kimliğinin ifşa olması riskini almak istemiyorsun.
Vous ne voulez pas que votre identité soit dévoilée.
Henüz kabullenmek istemiyorsun ama o insaniyetinin altında bir yerde bir rekabetçi var. Pardon.
Je pense que t'es pas encore prêt à l'admettre, mais quelque part sous toute cette humanité, il y a un compétiteur... désolé.
Bu yüzden yargıç olmamı istemiyorsun!
C'est pour ça que tu ne veux pas que je devienne un juge.
Bana karşı açık ve dürüst olmak da istemiyorsun.
Pourtant, vous n'avez pas non plus envie d'être ouvert et honnête avec moi.
Onu istemiyorsun.
Tu ne veux pas de ça.
Kahraman olmak istemiyorsun.
Tu ne veux pas être l'héros.
Alo, biliyorum beni aramak istemiyorsun çünkü korkmamı istemiyorsun.
Je sais que tu ne veux pas m'appeler, Parce que tu ne veux pas me faire peur,
Cumartesi gecesi küçük bir parti veriyorum... Ve polisleri aramamı istemiyorsun.
Je fais une petite soirée samedi soir et... et tu ne veux pas que j'appelle les flics.
Hiçbir yere gitmek istemiyorsun.
Tu ne veux jamais aller nulle part.
Mutlu olmamı istemiyorsun zaten.
Tu veux pas que je sois heureux.
Gerçekten burada olduğunu bilmesini istemiyorsun değil mi?
Vous ne voulez vraiment pas qu'il sache que vous êtes là?
Evet istemiyorsun.
Non.
Neden istemiyorsun?
Pourquoi ne signerais-tu pas?
Evet, biliyorum, şu vızıldayan aletinin, elektriğinin kesilmesini istemiyorsun, değil mi?
Je sais, tu ne veux pas faire sonner le buzzer, exact? Je ne vous envie pas, Commandant.
- Şimdi de bağışta bulunmak istemiyorsun.
Maintenant tu ne veux pas faire un don.
Sanırım torun istemiyorsun.
Je suppose que tu ne veux pas de petits enfants.
Kabul et, sen de yapmak istemiyorsun. Dinleyin.
Juste admets-le, tu veux pas non plus faire ça.
Beni müşterilerle yalnız bırakmak istemiyorsun değil mi?
Tu ne veux pas me laisser seul avec les clients?
Belli ki istemiyorsun.
C'est évident que tu ne veux pas.
Neden istemiyorsun?
Pourquoi donc?
Artık beni istemiyorsun. Sen eşcinselsin.
Vous ne me désirez pas, vous êtes gay.
İstemiyorsun gibi geldi bana.
On aurait que vous ne le vouliez pas.
İstemiyorsun değil mi?
- Ou bien...?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]