English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ K ] / Kıpırdamıyor

Kıpırdamıyor Çeviri Fransızca

128 parallel translation
Aziz guru, hayatına mal olacak korkusuyla adamlarım kıpırdamıyor.
Gourou vénéré, nos hommes ne bougeront pas si tu risques ta vie.
Hiç kıpırdamıyor.
Il ne bouge pas.
Korkunçla, senli benli olmuş kanlı düşüncem : Kılım kıpırdamıyor.
L'épouvante, familière à mes pensées de meurtre, ne me fait plus sursauter.
Amma biri var ki yerinden kıpırdamıyor. "
"Il n'en est qu'une qui tienne son rang."
- Kıpırdamıyor.
- Il est encore en vie?
Hiç kıpırdamıyor.
Rien ne bouge.
Bu şey kıpırdamıyor.
Cette fenêtre est coincée.
Kıpırdamıyor.
II reste.
Tetsu kıpırdamıyor.
Il ne bouge plus.
Kıpırdamıyor, lanet!
Il ne bouge pas. Qu'est-ce qui se passe?
Uyandırmaya çalıştım Bay Burke, ama kıpırdamıyor.
J'ai essayé de la réveiller, M. Bure, Mais elle ne bouge pas.
Doktor, kıpırdamıyor.
C'est trop lourd.
- Hiç kıpırdamıyor mu?
Il ne bouge pas.
Dudaklarınız... kıpırdamıyor.
Vos lèvres sont immobiles.
Kıpırdamıyor.
Il veut pas lâcher...
- Hayır, yerinden kıpırdamıyor.
- Non, il bouge pas.
Kıpırdamıyor, şu lanet şey kıpırdamıyor bile...
Elle est toujours là, cette saleté!
Kimse kıpırdamıyor.
Ils disent tous qu'ils ne peuvent rien faire.
Kıpırdamıyor.
Il ne peut rien faire.
Kıpırdamıyor.
Il ne bouge plus.
Kıpırdamıyor bile.
Il bouge même pas.
Nino kıpırdamıyor. Siktir.
Nino ne bouge pas.
Sadece seninle konuşacakmış ve yerinden kıpırdamıyor.
Il ne parlera qu'à vous, et il ne bougera pas.
Kıpırdamıyor.
Elle bouge plus.
Arkadaşlarınız bize ateş ediyor, sizin kılınız bile kıpırdamıyor, tutmuş bana kemer yüzünden bağırıyorsunuz.
Comment peux-tu être si calme? Tes copains ont suffisamment tiré pour anéantir l'Europe de l'Est, et tu parles de la ceinture de sécurité?
Kıpırdamıyor.
C'est que ça bouge pas...
Kıpırdamıyor.
Elle ne bouge plus.
Gözetlediğimiz çıplak adam kıpırdamıyor mu diyeceğiz?
On devrait appeler quelqu'un. Et dire que le mec à poil qu'on mate, ne bouge pas?
Onu uzaklaştıyor ama o yerinden bile kıpırdamıyor.
Elle le repousse, il bouge pas!
Kıpırdamıyor!
11... Faut y aller.
Kıpırdamıyor.
Ca ne va pas bouger.
- Kimse kıpırdamıyor, değil mi?
- Restez là où vous êtes!
Bunlar yerinden kıpırdamıyor, adamım.
Ca veut pas bouger.
Kıpırdamıyor. Sıkışmış. Fenerle bir bak bakalım.
- La barque est bloquée.
Diğerlerinin ayakları dolanıyor atıcıyı görünce. Bizimki kıpırdamıyor bile.
Les autres gosses plongent devant la balle, mais lui ne bronche pas.
Kollarım kıpırdamıyor.
Mes bras sont paralysés.
O salaklardan gitmelerini rica ediyorum ve biri bile kıpırdamıyor.
Je leur demande de partir et pas un ne bouge. Pas un.
Bu kıpırdamıyor.
Celui-là ne bouge plus.
Savaş aslında şu adamın durduğu yerde oldu ama yerinden kıpırdamıyor, bu yüzden savaşı burada canlandıracağız.
La vraie bataille s'est déroulée là où se tient cet homme. Mais il ne veut pas bouger, alors on la fait ici.
Hiçbir yerim kıpırdamıyor.
Rien ne bouge.
Yerinden kıpırdamıyor.
So geht s nicht!
Fakat... tekne hiç kıpırdamıyor. Ne?
Mais le bateau n'avance pas!
Bildiğim için söylüyorum, kıpırdamıyor.
Je sais ce que je dis, il change jamais d'avis.
Sağ gözbebeği kıpırdamıyor ve genişlemiş.
- Il a les yeux ouvert et fixes.
Neden kıpırdamıyor?
Il bouge pas.
- Yaprak kıpırdamıyor.
- Rien.
Adam o olmadan kıpırdamıyor bile.
Il ne bougera pas sans elle.
Frank, kıpırdamıyor.
Frank, il ne bouge plus.
Yaprak kıpırdamıyor.
C'est le calme plat.
Çenesi kıpırdamıyor.
Regardez.
Kıpırdamıyor bile.
- J'ai pas de force.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]