Ne arabası Çeviri Fransızca
1,152 parallel translation
Ne arabası?
- Quelle voiture?
- Ne arabası?
- Laquelle?
Ne arabası?
Quelle voiture?
Ne arabası? Kim dava ediyormuş?
Poursuivi par qui?
En son polis arabasının havuza düştüğünü söylediler!
Je ne sais pas, mais ils ont dit que la voiture de police était tombée.
Earl'ün arabasına göz ucuyla bile bakma.
Ne regarde même pas la voiture d'Earl.
Evliliğinize karışmak niyetinde değilim, Bayan McGuinn ama bir erkeğin arabasıyla oynamak tehlikeli olabilir.
Je ne veux pas m'immiscer dans votre mariage mais c'est dangereux de jouer avec la voiture d'un autre.
Kimse sana bir erkeğin arabasıyla oyun oynamaman gerektiğini söylemedi mi?
Vous ne devriez pas jouer avec la voiture d'un autre.
Kimse bu tavuklara bir erkeğin arabasıyla oynanmayacağını söylememiş mi?
Ces poulets ne savent pas qu'on ne joue pas avec les voitures?
Sabahın 2'sinde onun arabasında ne işim vardı, hatırlamıyorum...
Je ne me rappelle pas comment je me suis retrouvé dans sa voiture à 2 h du matin.
Başbakan ve sekreteri, bu sabah erken saatlerde Fransa'ya ayak bastılar. Elçilik arabası, Boulogne'da onları karşılamış. Paris'e hiç ulaşamadılar.
Le Premier ministre et son secrétaire sont arrivés à Boulogne le matin puis sont partis en voiture et ne sont pas arrivés à Paris.
Asla spor yapmıyor... hiç arabasını yıkamıyor ve tek bir kot pantolonu bile yok!
Il ne fait jamais de sport. Il ne lave jamais sa voiture et il n'a même pas de veste en tweed.
Biliyor musunuz, ilk gördüğümde, bana garip geldi, ölümcül bir kalp krizi sırasında arabasını bir hendeğe çarpan birinin vitesi boşa alması. Ne demek istediğiniz anlıyorum.
Je trouve bizarre qu'un type qui a une crise cardiaque en conduisant se mette au point mort?
Sherman arabasını kimseye kullandırtmaz.
Sherman ne laisse personne conduire sa voiture.
Hadi dostum, bu benim kaynanamın arabası, tamam mı? Zaten diş hekimi değilim diye çok kızgın bana.
Elle est à ma belle-mère qui m'en veut de ne pas être dentiste!
Posta arabası şirketindeki işine ne oldu?
Et ton boulot avec la diligence?
Evlat, birkaç dolar kazanıp posta arabasına... bedava binmeye ne dersin?
Ça te plairait de gagner quelques dollars et de voyager gratuitement en diligence?
Posta arabası... artık burada durmayalı, pek gelen gidenimiz olmuyor.
On n'a plus beaucoup de visites, maintenant que la diligence ne s'arrête plus ici.
Daha fazla kaçmak yok, arabasını ateşe vermek yok.
Tu ne fuiras ni n'incendieras!
Baban arabasıyla geldi ve onu götürdü.
Tu ne vois pas que la voiture de ton père a disparu.
Benim için bir şey yapın ve babanız arabasını ehliyetsiz kullandığınızı öğrenmesin.
Faites quelque chose pour moi, et votre père ne saura rien.
- Murphy'nin arabasına ne yaptılar.
- Regarde les dégâts.
Posta arabası gidiyor. Hadi. O Noel için eve asla gitmez.
Il ne rentre jamais chez lui pour Noël.
Jerry'nin arabasını da göremiyorum.
Je ne vois pas la voiture de Jerry.
Arabasında oturuyor ve arabanın sahibinin gelmesini bekliyormuş böylece, ehliyet ruhsat bilgilerini değiştirip, özür dileyebilsin diye.
Il ne laisse même pas de mot, il attend dans sa voiture que la personne arrive, afin d'établir le constat d'accident et s'excuser.
Sonny'nin arabasında ne işin vardı?
Pourquoi tu conduisais la bagnole de Sonny?
Ne kadar güzel bir arabası varmış.
Quelle ravissante petite voiture de Don Juan.
Karıma arabasının patladığını nasıl söyleyeceğimi düşünüyorum.
Je ne sais pas quoi dire à ma femme au sujet de sa voiture.
Tanrım! Yeni kamyoneti ne yapsın, taşıdığı el arabası ve kürekler!
Pour y mettre de la terre, des brouettes et des bêches?
Kocanızın arabası ne markaydı?
Votre mari conduisait quelle marque de voiture?
Şimdi ne yapacağız? Arabasına götüreceğiz.
On va à sa voiture
Bak onun arabasında ne bulduk.
Mate ce que j'ai trouvé dans sa voiture.
- Evet, arabası çalışmamış.
- Sa voiture ne démarrait pas.
Ne zaman onun kendi arabasıyla güneye gittiğini hayal etsem bu beni hep güldürüyor.
Quand je l'imagine en voiture décapotée, ça me fait rire.
Eğer arabasını köprüden atarsam ne kadar hasar veririm?
"Si je jette sa voiture d'un pont, quels seront les dommages estimés?"
Ne yapar ne eder öğren, arabasını, kasası var mı... Detayları!
Je veux savoir s'il a un coffre, ce qu'il a comme bagnole.
... çubuğu, zımbırtısı, arabası Oskar'ı, bıçağı, muzu hıyarı, salamı, sucuğu kulesi, Bay Mutlu'su, Peter'ı, ağaçkakanı, ufaklığı tüfeği, boynuzu, orta bacağı, eti oyun çubuğu tek gözlü canavarı ön derisi, aşk kası, fülütü yılanı...
son robinet, son chibre, son poignard, sa banane, son comcombre, son salami, sa saucisse, sa chipolata, son pieux, sa bobine, son outillage, son Big Ben, son oiseau, son popol, son perforateur, son zizi, sa zézette, son hot dog, son tuyau, son pistolet, son morceau, son cable, sa trompe, sa jambe du milieu, sa troisième jambe, sa couane, son baton, son manche à balais, sa baguette, son petit borgne, sa ficelle, sa verge, son petit bonhomme, son prépuce frippé, sa sucette, son muscle d'amour, sa flûte de chair, sa moissonneuse, son serpent... s'il te plait ne pars pas!
Kimin arabası olduğunu bilmiyorum.
Je ne sais pas qui est ce que la voiture.
Evet, o arabasında boğulur, ve o başkanlık için yönetemez- -
Il noie une nana dans sa bagnole et il ne peut briguer la présidence.
İnsanın kendi arabasının olmaması çok rahatsız bir şey.
C'est si peu commode de ne pas avoir de voiture à soi.
Korkarım bu at arabası Sabbath sonuna dek buraya saplanmış kalacak eğer yardım getirmezsem.
Elle restera là jusqu'au prochain sabbat si je ne vais pas quérir de l'aide.
Belki arabasını yolun öbür tarafından sürüyordur. Ne dediğimi anladıysan tabii.
Il conduit peut-être à gauche, si tu vois ce que je veux dire.
Ve az önce polis arabası geçerken içeri kaçtı.
Et quand elle a vu la police, elle est rentrée vite fait. Je ne lui fais pas confiance non plus.
Bakın Bay Simpson'ın arabasının koltuğunun altında ne buldum.
Regarde ce que j'ai trouvé sous le siège de M. Simpson.
Evet ama herkes beni arabasına alacak iyi yürekli yaşlı bir adam değil.
Oui, mais tous ne sont pas un gentil vieillard qui va m'aider.
Arabasına bindi ve çekip gitti. Ne giyiyordu?
Il avait une valise, il est monté dans sa voiture, et il est parti!
Arabası çalışmadı. Bu yüzden onu otobüsle eve bıraktım.
Sa voiture ne démarrait pas, alors je l'ai ramenée chez elle en bus.
- Arabası ne model?
à boucle d'argent.
Ve arabasının etrafındaki yoğun kalabalık İngilizlerin bir çatı altında toplandığının bir sembolü. Böylesi tarihte ilk defa görülüyor.
Et la foule entourant sa voiture est le symbole vivant de la cohesion britannique, telle qu'on ne l'avait jamais vue dans l'histoire.
- Net bir şekilde. Adam onu bekleyen arabasına binerse, ULAŞIM ne olursa olsun peşinden ayrılmayın.
Si une voiture l'attend, colle-lui au train, quoi qu'il arrive.
Buna inanmak istemedim bir gece arabasını yola çıkarken görene dek.
Je ne voulais pas le croire, jusqu'au jour où j'ai vu sa voiture sortir de l'allée.