English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ U ] / Ucu

Ucu Çeviri Fransızca

1,933 parallel translation
Ve bahsettiğimiz miktar bir çivinin ucu kadar bile değil.
Et il y avait une quantité à peine plus grande qu'une tête d'épingle.
İki eyalette ucu ucuna önde gidiyoruz.
Nous menons dans 2 Etats et sont au côté à côté dans les autres.
Ben hâlâ, doğum günü göğüs ucu sürprizini kabullenmeye çalışıyorum.
Je sais pas. J'essaie déjà de surmonter ta surprise des tétons d'anniversaire.
Hey, seninde görüşün durmadan bir iğne ucu kadar küçülüp, - karanlık sana yaklaşıyormuş gibi oluyor mu?
Ta vision se réduit-elle, comme si les ténèbres t'envahissaient?
Ucu tırtıklı plastik bir bıçaktan gelen, hidrokarbon polimerleriymiş.
Ce sont les hydrocarbures polymérisés des dents d'un couteau en plastique.
Aynı zamanda ona dört tane de göğüs ucu vermiş.
Il avait aussi quatre mamelons de plus.
Çoğu memelinin aksine, meme uçları çift haneli değil. Bu yüzden, yarım meme ucu kuralı var.
La plupart des mammifères possède un nombre pair de mamelons, d'où la règle de la moitié en matière de mamelons.
Yarım meme ucu kuralı mı?
- La règle de la moitié? - Vous ne pouviez pas vous taire?
Pilot, Suzanne'in yanından ayrılıp kokpite geldiğinde, uçağı türbülanstan kurtarmak için ucu ucuna yetiştim, demişti.
Le pilote a dit qu'après être allé avec Suzanne, il est retourné au cockpit juste à temps pour s'occuper de grosses turbulences.
- Ucu açık incelemeleri sevmem.
Je n'aime pas les enquêtes indéfinies.
Bu ucu açık bir politika.
C'est une politique sans fin qui amène juste la baisse des salaires.
Ayağımın ucu ağrıyor.
J'ai mal à un orteil. C'est foutu d'avance.
Bu vaka tam bir "iki ucu boklu değnek".
On a tiré la courte paille.
Rita, Dr. Hadley'in serumunun ucu tam girmemisti.
Rita, l'aiguille n'était pas enfoncée entièrement.
Altı tane karbon matkap ucu kullandık, sonuncusu bir anda kızardı.
On a dû utiliser six mèches au carbone et la dernière vient de lâcher.
Simon ve Garfunkel'in kullandıklarındandır, dahası bu hortum ucu, suyu düzenli dağıtır.
sont les Simon et Garfunkel des embouts pour tuyaux.
Dev meme ucu silahını ateşlemeye hazır edin.
Prépare-toi à tirer du canon en forme de sein géant.
Hala hepsini nasıl sığdırdığımı anlamaya çalışıyorum ama sığıyor, ucu ucuna.
Je ne sais pas comment j'ai fait pour tout faire rentrer, mais ça tient, tout juste.
Bilmiyorum, bu bir göğüs ucu.
Je ne sais pas. C'est son, tu sais, son mamelon.
Altı ucu olan bir kırbaç.
mais les six lanières d'un fouet.
Oscar sandaletlerini giyebiliyor ama ben ucu açık ayakkabılarımı giyemiyorum. Böyle mi olacak?
Oscar peut porter des sandales, mais moi pas?
Puro ucu.
C'est le bout d'un cigare.
- İpin ucu kaçmış. Olur böyle şeyler.
Il ne faut pas abuser des bonnes choses.
Oraya "dünyanın ucu" derdik.
On l'appelait "le bout du monde".
Deb'i ucu ucuna kaçırdın.
Vous venez de rater Deb.
Saf, açık yüreklidir o, kuşku nedir bilmez, meçleri yoklama kalkmaz, onun için kolayca, ya da biraz kurnazlıkla, ucu düğmesiz bir kılıç seçiverirsin, ve yanlışlıkla söze, alırsın babanın öcünü.
Lui, qui est confiant, très généreux et dénué de tout calcul, n'examinera pas les fleurets : vous pourrez donc aisément avec un peu de prestesse, choisir une épée non mouchetée par une passe à vous connue, venger sur lui votre père.
Hıyanetin kılıcı şu elindeki. Ucu düğmesiz ve zehirli.
l'arme traîtresse est dans ta main, démouchetée et venimeuse.
ben buna parmak ucu, tıpa parla diyorum.
J'appelle ça le pas rebond-du-popotin-fessé.
parmak ucu... tıpa... parla.
Le pas... rebond... Du-popotin-fessé.
70'lik matkap ucu tam uyuyor.
- De calibre 70, ça correspond.
Çoğu matkap ucu yivlidir.
La plupart laissent des striations.
O bir saksafon, meme ucu değil.
C'est pas un téton.
Bayağı ucu ucuna ama savcılık haklı yapılabilir.
C'est juste, mais l'accusation dira que c'est faisable.
Bir kere de parmak ucu, kulak parçası olsa ya.
Ça ne pouvait pas être un doigt ou un ongle?
Ucu ucuna kaçırdınız. 10 dakika önce bir arama daha gelince ayrıldı.
Vous l'avez ratée, à dix minutes près.
Ana'ya parmağının ucu değerse,
Si tu poses un doigt sur Ana,
Birinin göğüs ucu küpesine takılıp yırtılırsa diye.
Si les miennes accrochent un piercing au téton?
Parmak ucu gitmiş.
Le bout du doigt est parti.
25 santimetre uzunluğunda, ucu sivri değil.
Vingt-cinq centimètres de long. Bout émoussé.
Durum tam iki ucu boklu değnekti.
J'avais le choix entre 2 options de merde.
- Aslında üçüncü bir ucu daha vardı.
- Il y en avait une troisième.
- Orası da şehrin kuzey ucu.
C'est tout au Nord de la ville.
Manhattan'ın ana caddelerini dikkate alırsak, asıl doğu olan 29 dereceden dağılımına bakarsak sonra da taktiksel suç analizine bakarsak... araştırmak için en uygun alan- - şehrin en kuzey ucu olur yani buda,
Si nous prenons en considération les avenues de Manhattan dévient du Nord de 29 degrés, ensuite si on procède à l'analyse tactique de la criminalité... ça semble être la zone optimale de recherche dans les régions les plus au Nord de la ville.
CTA bursu, buzdağının görünen ucu, Ray.
Les bourses de l'ACC sont la partie visible de l'iceberg, Ray.
Bilirsin birkaç ayrık ucu kesersin, birkaç yargıcı etkilersin.
Tu sais, arrondir les angles, faire un peu de charme.
- 48 dakikada yapabilir misiniz? - Ucu ucuna.
- Faisable en 48 minutes?
İp ucu yok.
Aucune idée.
Kaleminin ucu açıldı mı?
C'est beau, ton crayon?
Biraz ip ucu verebilir misin?
On peut avoir un indice?
Ucu ucuna yetiştik sanırım.
On devrait arriver à l'heure.
Buraya dünyanın ucu derdik, hatırlasana?
On l'appelait le bout du monde, tu te souviens?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]