Yank Çeviri Fransızca
1,105 parallel translation
Sadece basit hiçlik yankılanıyor, en azından biz Dünyayı buluncaya kadar.
C'est déjà mieux que rien jusqu'à ce qu'on trouve la Terre.
Ayrıca içsel gücünü kullanarak yankı tekniğini de kullanır!
Il s'accroche aux parois et rebondit avec une force décuplée.
Buradaki yankı korkunç.
L'écho est terrible ici.
- Çan sesleri yankılanıyor.
- Des cloches caverneuses! Ecoute!
Onlara vurunca, yankı yapıyor.
Quand on frappe dessus, ça sonne creux.
yankılandı sözlerin.
Tu m'as dit que cette histoire Était maintenant finie
Yaptığı büyük keşfin yankıları bugün bile hala sürmektedir.
Et le retentissement de son importante découverte résonnent encore.
Maulbronn gerikafalı düşüncelerin hâlâ yankılandığı bir yerlerden birisiydi.
A Maulbronn, les échos du génie de l'Antiquité... résonnent encore.
Radyoteleskoplarla görülebilen bu patlamanın enerjisi, tüm kâinatta yankılanır.
De puissants jets d'énergie... sont alors propulsés à travers le cosmos.
Yankı!
Echo!
... masada yankılandı.
flottèrent au-dessus de la table.
- Bir çeşit yankı duymuşsun.
- Ça devait être un écho.
Bakın, ben yankının nasıl olduğunu bilirim.
Je sais reconnaître un écho. Je suis preneur de son.
- Burası yankı mı yapıyor?
- Il y a un écho?
Bu saçmalıkları unutmalıyız, hep beraber olmalıyız, hep birlikte bu çömeze, çünkü o herkese köpek çekiyor... ( yankılar )... herkes.
On devrait oublier toutes les petites histoires qu'on a, s'unir et choper ce gars, parce qu'il emmerde tout le monde tout le monde.
Antik patlamanın yankısıyla
Dans l'écho de souffle antique
O kızgınlıkta babam en ağza alınmadık küfürleri saydırıyordu. O küfürler Michigan Gölü üzerinde hâlâ yankılanmaktadır.
Dans le feu de l'action, mon père débitait un tissu de grossièretés qui, autant qu'on sache, tapisse encore le Lac Michigan.
Burası yankı yapıyor.
Il y a comme un écho, ici...
Canavar bizim dünyamıza, Krull'a da gelecekti... ve onun Kara Kalesi topraklarımızda yükselecekti. Yakıp yıkılan köylerden yükselen duman göğü karartacaktı... ve öldürülenlerin çığlıkları ıssız vadilerde yankılanacaktı.
Que la Bête viendrait dans notre monde, le monde de Krull, et que l'on verrait sa forteresse noire dans le pays, que la fumée des villages en flammes ternirait le ciel et que les cris des mourants résonneraient à travers les vallées désertes.
Sanki yankılı bir odadaymışsın gibi, kısık sesle söylemek zorundasın.
Ça se dit d'une voix de basse, comme dans une chambre d'écho.
Yankı yapıyor. Kıs onu.
Baisse-les.
İlk başta, haber bütün dünyada yankılanır.
LA MORT L'APRES-MIDI En premier lieu, la nouvelle se propage dans le monde.
Birşey değil ya, yankıdır.
- Rien. Un écho venant de la maquette.
Yankı olmalı
Cela doit être un écho!
Sesler yankı yapıp başka uyumsuz seslerin çıkmasına yol açıyormuş.
Tous les sons font écho et leur excès crée un effet non harmonieux.
Godbole bu yankıdan hiç bahsetmemişti.
Godbole n'avait pas mentionné l'écho.
Beyninde dönen bir yankıdan şikayet ediyor.
Elle se plaint d'un écho dans son crâne.
- Ne olmuş bu yankıya?
Qu'est-ce qu'il a, l'écho?
Her şeyi o ayarladı... Köylüleri içeri tıkıştırdı ve o yankıyla seni korkuttu.
Il a tout mis en scène en vous entourant de villageois et en vous effrayant avec cet écho.
Mağaralar karanlık, bir özelliği, ilginç bir yanı yok içeride çıkan garip yankı dışında.
Les grottes par elles-mêmes sont sombres, banales et sans intérêt, à l'exception d'un étrange écho.
Yankının kendisini rahatsız ettiğini ve yorgun olduğunu söyledi.
Elle a dit que l'écho l'avait effrayée et qu'elle était fatiguée.
Kafamdaki yankı gitti.
Mon écho a disparu.
Kafamdaki o şey benim yankımdı.
J'appelle le bruit dans ma tête l'écho.
Evet, mağaralar tuhaftır, çok acayip yankılar yapabilirler.
Oui, les grottes peuvent avoir des effets d'écho bizarres.
Ama sen de benim kadar iyi biliyorsun ki, yankılar insan öldürmezler, Beth.
Mais Betty, tu sais aussi bien que moi que l'écho n'a jamais tué personne.
Ama ismi yeraltı dünyasında sürekli yankılanıyor. İyi biri olarak doğduğu açık.
Mais... avec des tendances héréditaires... parfaitement diaboliques.
- Bir yankı lütfen.
- Il y a de l'écho.
Yankı diyorum.
Il y a de l'écho.
Bu ses aç bir adamın zihninde yankılandığında... Kafasının görüntüsü de berbattır.
quand il remue dans la mémoire de l'homme qui a faim.
- Yankiler mi?
- Les Yank.ees?
( announcer ) Tünaydın.. The New York. Yankileri beyzbol internet hattı yayında.
La chaîne de base-ball des Yank.ees est à l'antenne.
- Ve bunun için hazır mısınız?
Yank.ees et - vous êtes prêts? -
( vinnie ) Ken Dixon büyük deplasman koşusunu yapıyor. .. ve Yankiler bire dört yapıyor.
Ken Dixon mène un coup de circuit grand chelem et les Yank.ees marquent quatre à un.
- Hayır, Sloth, sadece yankın. - Yankı!
Non, Sloth, c'est seulement l'écho.
Sesinin yankısı Sloth. Yankı.
C'est seulement l'écho.
Yank'a boynuzlu, Regina'ya fahişe sana zavallı adam, kocasına görgüsüz, bana aptal dedi, hem de tek cümlede.
Elle a appelé le Yankee un cocu, Regina une pute... toi une pauvre âme, le mari un vulgaire, moi une idiote, le tout en une seule phrase.
Muhtemelen ortağı olan Yank hariç hepimizi.
A l'exception du Yankee, qui doit être son associé...
Penceresinin başında oturur... zavallı özlemli kalbinde... memleketinin yankılarını dinlerdi...
Il restait assis devant sa fenêtre... et dans son pauvre cœur... des échos étranges de sa maison et de son pays- -
İsmim dünya çapında yankılanacak 3üncü Ustayı öldüren kişi olarak tarihe geçeceğim
Car j'aurai tué le Troisième maître!
" O söz hep yankılanacak
" un écho de soupir...
Alkışlar daha kulaklarımda yankılanıyor ve daha senelerce aklımda kalacak
J'y penserai encore longtemps.