Yağmur yağıyordu Çeviri Fransızca
232 parallel translation
Yağmur yağıyordu, orada yatıyorduk.
Sous la pluie... Etendu par terre.
Yağmur yağıyordu. Havanın kararmasını seyrettim ve ışıkları bile açmadım.
J'ai regardé la pluie et la nuit tomber, sans même allumer.
Dışarıdaki son dövüşümde yağmur yağıyordu.
Mon dernier combat dehors, il a plu. Ça m'a ralenti.
Yağmur yağıyordu. Yağmasaydı burada seninle konuşuyor olmazdım.
S'il n'avait pas plu, je ne serais pas ici pour vous parler.
- Yağmur yağıyordu.
- Il a plu.
Dışarıda yağmur yağıyordu. Camda buğu oluşmuştu.
Il pleuvait dehors... il y avait de la buée sur la vitre.
Çünkü yağmur yağıyordu.
Oui! Il pleuvait.
O zaman da yağmur yağıyordu.
Il pleuvait comme aujourd'hui.
Yağmur yağıyordu
Il avait plu
Pekala, yağmur yağıyordu ve saçı sırılsıklamdı.
Il pleuvait. Ses cheveux étaient trempés.
Yağmur yağıyordu ve yolun ortasına atladı.
Il pleuvait, et elle a traversé la route...
Cenaze günü yağmur yağıyordu.
Il pleuvait aux funérailles.
Yağmur yağıyordu.
Il pleuvait.
Ve sonra da şu mimar. Yağmur yağıyordu.
Et l'architecte?
Yağmur yağıyordu da umurumuzda bile değildi.
Il pleuvait... mais qu'importe.
- Yağmur yağıyordu.
- Il a plu dans la région.
Dinle beni, piç kurusu! Öğle yemeğinden döndüm. Yağmur yağıyordu.
Je reviens avec le déjeuner, et tout le monde est bousillé!
Yağmur yağıyordu. Hava karanlıktı.
Il pleuvait, il faisait noir.
Yağmur yağıyordu.
Il pleuvait. J'ai fait une embardée.
Yağmur yağıyordu o zaman.
Il pleuvait.
Karanlıktı, yağmur yağıyordu.
Quelle sonnerie? La sonnerie de votre bureau.
Bir gece yağmur yağıyordu. Sürekli yağdı durdu.
Une nuit, il pleuvait... il pleuvait sans arrêt.
Yağmur yağıyordu ve seni evime davet ettim.
Il pleuvait, et je vous ai invité sous mon toit!
Seninle tanıştığım gün de yağmur yağıyordu.
Il pleuvait aussi, quand on s'est rencontrés.
Kuru bir hava vardı. Buna rağmen yağmur yağıyordu.
La nuit était sèche, mais il pleuvait.
O saatte yağmur yağıyordu ve ölüm de kesinlikle yağmurdan önce gerçekleşmiş.
Il a plut à ce moment. Et il est certainement mort avant qu'il n'ait commencé à pleuvoir.
Klapper bana ateş ettiğinde yağmur yağıyordu.
Il pleuvait, quand Klapper m'a tiré dessus de l'allée.
- Evet, yağmur yağıyordu.
- Oui, il pleuvait.
O gece yağmur yağıyordu.
Il pleuvait ce soir-là.
Demek istediğim ben onu öpmek istiyordum, şiddetli yağmur yağıyordu ama yıldırımın her an doğrudan daireye düşeceğini ve öleceğimi düşündüm.
Elle était adorable, je voulais l'embrasser. Il tombait des cordes Les éclairs bondissaient sur la terrasse et risquaient d'entrer dans l'apartement et je serais mort.
O gece çok yağmur yağıyordu. Kimse yağmur çamur varken çukur kazmaya kalkmaz.
Il pleuvait si fort, cette nuit-là... personne ne creuserait un trou dans la boue.
Dışarıda yağmur yağıyordu.
Il pleuvait beaucoup.
Hatta gece bile yağmur yağıyordu.
Pire! Il pleuvait même la nuit.
Hava soğuktu yağmur yağıyordu.
Il faisait froid, il pleuvait.
Sırılsıklamdı. Dışarıda şakır şakır yağmur yağıyordu.
C'était le déluge.
Hatırlıyorum kısa ve kıvırcıktı... çünkü yağmur yağıyordu.
Ils étaient courts. Et bouclés... parce qu'il pleuvait.
Yağmur yağıyordu diyorum.
J'ai dit, il pleut.
Evet, o gece yağmur yağıyordu, ve onun saçları ıslanmıştı.
Il pleuvait, elle avait les cheveux mouillés.
Geçen gece istasyonda treni bekliyordu, yağmur yağıyordu.
C'était la nuit, à la gare, il attendait le train, mais à la place du train... est arrivée la pluie.
13 Haziran 1978'de evlendik. O gün yağmur yağıyordu.
On s'est mariés le 13 juin 1978.
Yağmur yağıyordu. Şemsiyeler.
Il pleuvait...
Ömrümde böyle aptalca bir duruma düşmemiştim. Bakın şimdi, dışarıda yağmur yağıyordu.
Il pleuvait, je me suis laissé surprendre et j'étais trempé.
Yağmur yağıyordu.
A l'avant, un gosse suçait un sucre d'orge.
Yağmur mu yağıyordu?
La pluie?
Mermiler yağmur gibi yağıyordu.
Les balles sifflaient comme des mouches.
Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu.
La pluie tombait à seaux.
Yağmur yağıyordu efendim.
de corps qu'on a tirés? II pleuvait, mon Lieutenant.
Körfezin kıyısındaki şehirde yağmur yağıyordu.
- Pouvez-vous reprendre le service? - Oui, capitaine.
Çok yağmur yağıyordu.
I tombe des cordes.
Yağmur da yağıyordu.
Il pleuvait.
Karanlıktı ve yağmur yağıyordu.
Il faisait nuit, il pleuvait.
yağmur 95
yağmur yağıyor 154
yağmur mu yağıyor 23
yağmurda 16
yağmur geliyor 16
yağmur başladı 20
yağmur yağacak 48
yağmur durdu 32
yağmur yağıyor 154
yağmur mu yağıyor 23
yağmurda 16
yağmur geliyor 16
yağmur başladı 20
yağmur yağacak 48
yağmur durdu 32