Şans getirir Çeviri Fransızca
460 parallel translation
Belki şans getirir. "
Il me portera peut-être chance. "
Şans getirir.
Elle porte chance.
- Haydi evet de, şans getirir.
- Je dîne avec vous ce soir?
Moralini bozma. Belki o küçük duş bize bol şans getirir.
Cette petite giboulée va peut-être nous porter chance.
Kötü şans getirir.
C'est mauvais pour la chance.
Sana mutlaka çok şans getirir.
Ça doit porter chance.
Bir şeyi şampanyayla başlatmak her zaman şans getirir.
Le champagne porte toujours chance.
Umarım sana şans getirir.
Ça va nous porter chance.
Bu da nedir? Geline dokunmak şans getirir, terfim yaklaşıyor da.
Ça porte bonheur de toucher la mariée et je voudrais une promotion.
Belki de bu kara kedi bize iyi şans getirir, 41. bota.
Peut-être qu'il nous a porté chance, à nous.
Kim bilir. Belki ikinize de şans getirir.
Puisse-t-elle vous porter chance.
Quinn söz verdi. Şanslı kişilerle tanışmak şans getirir.
Ça porte chance, de voir un type chanceux.
Üçümüzün aynı fotoğrafta olması kötü şans getirir.
Ah non, une photo, ça ne se fait pas à 3!
Seçmelerden önce iyi şans getirir.
Avant une audition, ça porte chance.
Şu an onu ziyaret etmek şans getirir.
Lui parler porte bonheur.
Yanlış anlama ancak, dağıtana bahşiş vermemek kötü şans getirir derler.
J'espère ne pas vous vexer, mais ça porte malheur de sous-estimer le donneur.
Bir geyşa gülümsediğinde... sana şans getirir.
Quand une geisha sourit... Ça vous coûte une fortune...
Tek başına içmek kötü şans getirir derler.
Boire seul porte malheur
Bersagliera yeterince ağladın, yoksa kötü şans getirir.
Cesse donc de pleurer, ça va te porter malheur!
Belki eve iyi bir şans getirir.
Elle porterait chance à la maison.
Belki tombul adam bana şans getirir.
Voyons si le Gros porte chance.
Kötü şans getirir.
Ça porte malheur.
Düşmüş orospu iyi şans getirir.
Je trouve une bourse.
Ekselansları, durmak kötü şans getirir.
Votre Excellence, ça porte malheur.
Yok, kötü şans getirir.
Non, elle porte malheur.
Üç kez, iyi şans getirir.
- 3 fois portent bonheur.
Silah kötü şans getirir Marc.
Les armes à feu portent malheur.
Bir yatakta 13 kız, kötü şans getirir.
13 sur une couchette, ça porte malheur.
- Ama biri şans getirir diyor. - Evet.
Mais on dit que ça porte bonheur.
Küfretme! Küfretmek kötü şans getirir.
Ça porte bonheur.
Bu da şans getirir
C'est de la chance encore!
Sen gittiğinden beri çıkarmadı, kötü şans getirir.
Elle ne l'a pas ôtée depuis ton départ. Par superstition.
- Bana hep şans getirir.
Ça me porte toujours chance.
Yiyelim iyi şans getirir.
Mangez-les pour être protégés.
Bana şans getirir.
C'est un porte-bonheur.
Bu da bana şans getirir.
Comme celui-ci? Oui.
Bu, kötü şans getirir derler.
Tu as raison, Charlie, la vue du sang porte malheur.
Bir pederi vurmak kötü şans getirir.
MaIchanceux de tuer un père.
İçindeki yeşil tannis kökü. İyi şans getirir.
La racine de Tannis, à l'intérieur, porte bonheur.
Meseleyi çözme yönteminiz size daima kötü şans getirir, ekselansları.
Votre manière de faire les choses va vous porter la poisse, Votre Altesse.
Umarım size bol bol şans getirir. Teşekkür ederim. İnşallah okuyacak fırsatı bulurum.
J'espère que j'aurai le temps de la lire.
Şans getirir.
- Ça porte chance.
İyi şans getirir.
Cela porte bonheur.
- Onlar kötü şans getirir.
Ces baies-là portent malheur.
Çünkü size şans getirir.
- Pourquoi passer entre nous?
Size neşe getirir
Voyage un peu sans boussole Laisse tes soucis sur le sol
Size neşe getirir Her şey geride kalır
Voyage un peu sans boussole Laisse tes soucis sur le sol
Haşhaş tohumu, çayı sizin için zor olan geceyi atlatmanıza yardım edecek hafif teskin edici bir içecek haline getirir.
Le thé de pavot est un sédatif sans danger qui vous aide à passer les nuits pénibles.
Kötü şans getirir!
Le malheur est déjà fait.
Öldürmek ona iğrenç gelebilir fakat onun için tek çözümse, onu yerine getirir.
Tuer le dégoûte sans doute, mais il y a recours si c'est la seule solution.
Onlara dinletemedim. Ama ekibim, bu gördüğünüz adamlar, sorgusuz emirlerimi yerine getirir.
Je n'ai pas su les influencer, mais mes hommes aujourd'hui m'obéissent sans poser de questions.