Açım Çeviri Portekizce
47,231 parallel translation
Çok açım.
Tenho fome.
Her şeyi kendi bakış açımızdan görürüz.
É tudo sob a nossa perspetiva.
Aç şu sıçtığımın torbasını.
Abre a merda do saco.
Telefonun her zaman açık olmasına ihtiyacım var.
Eu preciso que deixes o telemóvel sempre ligado.
Sana acımaya başladım.
Começo a ter pena de ti.
Sanırım açıklaman gereken şeyler var.
Parece que tens algumas explicações a dar.
Kusura bakma, çok acıkmıştım.
Estava tão cheio de fome.
İzin ver açıklayayım.
Deixa-me explicar.
Sanırım amacı beni korkutmaya çalışmaktı. Ondan korkmadığımı açıkça belirttim galiba.
Fi-lo saber que não me deixaria intimidar por ele, que penso ser a intenção dele.
Hatlarımız aramaya açıldı.
As linhas telefónicas estão abertas.
Annemin içindeki nefreti ve kendine acıma duygusunu anlamıştım.
Percebi o ódio e autocomiseração que ela sentia.
Açıklayacak zamanımız yok, gidelim.
Não é o momento certo para explicações temos que ir.
Pekala, önerilere açığım.
Por isso estou aberta a sugestões.
Bu yüzden kafanı yan tarafa koyup ağzını açmana ihtiyacım var. Ağzını aç!
Preciso que ponhas a cabeça de lado e que abras a boca.
Acımasız mıydı?
- Ela era cruel?
Ama burada durmayacağım ve acı çekmeni izlemeyeceğim.
Mas não vou ficar parada a ver-te sofrer.
Talimatlarım açık değil miydi? Ortada yok.
As minhas instruções não foram claras?
Açık ve net bir şekilde anladım efendim.
Percebo-o perfeitamente.
Acıktım. - Tamam mı?
- Está bem?
Açık konuşalım.
Agora, a sério.
Açık konuşacağım.
Deixa-me esclarecer isto.
Bu konuda kimseye açıldın mı?
Contaste isso a alguém?
Yani sana açıldıktan sonra erkeklere alıcı gözle bakmaya başladım.
Desde essa altura que dou por mim a olhar para homens.
Ben olsam bunu topluma açık alanlarda yüksek sesle anlatmazdım.
Se fosse a ti não dizia isso alto num espaço público.
Başka özelliklerimiz var ancak şunu söylemeliyim ki umarım açık görüşlüyüzdür.
Gostaria de dizer que espero que, entre outras coisas, também tenhamos um espírito aberto.
Açıkçası zorba kişiliğin klasik belirtilerini taşımıyor.
Francamente, ele não apresenta nenhum dos indícios clássicos de uma personalidade agressiva.
- Acıktım.
Tenho fome.
Sanırım sana bir açıklama borçluyum.
Acho que te devo uma explicação.
Atlattığımız her sıkıntı bizi daha da birbirimize bağladı. Ondan ayrıldığım düşüncesi gerçekten içimi acıtıyor.
Estamos ligados por tudo o que passamos e a ideia de me afastar dele é como... arrancarem-me a carne.
Bu 80 tonluk metal yığını, koltuk minderleri ve Bloody Mary karışımının havada süzülmeye hiç hakkı yok ama gel gelelim Newton'un kanat üzerindeki hava akışının yukarı kaldırma oluşturması ya da öyle boktan bir şeyle ilgili açıkladığı bir şeyler ki hiçbiri gram anlam ifade etmiyor ama şiddetle inanan arkadaki 82 yolcuyla birlikte uçak güvenli bir şekilde yolculuğuna devam ediyor.
Estas 80 toneladas de metal, assentos almofadados e Bloody Marys não têm o direito de atravessar os céus. Mas o Newton explicou a teoria do fluxo do ar sobre a asa que cria um movimento ascendente, ou outra merda sem sentido. Mas temos 82 passageiros aqui que acreditam piamente nisso.
İstersen emekli aylığı bile ayarlarım ve boktan emekli aylığı nedir sana açıklayabilirim.
Até posso incluir plano de reforma, se achar bem. E já lhe digo o que entendo por "reforma".
Evet. Karım harika acılı yapar.
A minha mulher faz um chili ótimo.
Boyun eğene kadar aç bırakalım?
Submetê-los pela fome?
Müsaadenizle açıklayayım şifonyeri silmek için cep telefonunuzu kaldırmıştım yanlışlıkla kablosu çıktı.
Deixa-me explicar-te. Eu levantei o teu telemóvel para limpar a cómoda. E o teu telemóvel acidentalmente desligou-se.
Hey, aç mısın?
Tens fome?
Aç falan değilim amına koyayım. Tamam mı?
Eu não tenho fome!
Festival çadırımız 24 saat açık kalıyordu.
O nosso pavilhão estava aberto 24 horas.
Bunu önce psikiyatristlerime açıklamak zorundaydım.
Eu já tive de tentar explicar isso aos meus psicólogos.
Açık mı ki bu?
Isto está ligado?
Kollarımı açıkta bırakıyor.
Mostra muito os meus braços.
Aç mısın?
Tens fome?
- Açık mı? - Açık.
- Ainda abertos?
Ben de Walplex'in açılmasına karşı çıktım.
Sabe, também lutei contra o Walplex vir para cá.
Ağzım açık kaldı.
Estou chocada.
Acı çekiyordu, yardım istiyordu ama biz her şey yolundaymış gibi yapmaya devam ettik.
Estava magoada, estava a pedir ajuda e continuámos a fingir que estava tudo bem.
Tatlım, bence olaya farklı açıdan bakmalıyız.
Querida, acho que só precisamos de manter as coisas em perspetiva.
Clay tatlım, kapı açık dursun.
Clay, querido, deixa a porta aberta.
"Aşkı ne zaman bulacağım" türünde bir yalnızlık değil ya da "popüler çocuklar bana acımasız davranıyor" türünde de.
E não é do tipo : "Quando vou encontrar o amor?" Nem : "Os miúdos populares são maus para mim."
Gel, annene arabanı neden çizdiğimi açıklayalım.
Vamos explicar à tua mãe porque risquei o carro.
Bir değişiklik olursa, konuşmak istersen kapım her zaman açık.
Se alguma coisa mudar e precisarem de falar, a minha porta está aberta.
Yaptığım şeyi neden yaptığımı açıklamam için.
Se vou explicar porque fiz o que fiz.