Bıçaklar Çeviri Portekizce
992 parallel translation
Nanook, elindeki kutup tilkisi ve ayısının postuyla, takasçının değerli dükkanındaki bıçaklar, kolyeler ve parlak renkli şekerler için kıyasıya pazarlığa girişir.
As peles das raposas árticas e dos ursos polares, Nanook as troca por facas e contas e caramelos coloridos do precioso posto comercial.
Onun elindeki bir kartopu İspanyol bıçaklarının düşmanlığına dönüşebiliyordu.
Uma bola de neve nas suas mãos, poderia tornar-se tão perigosa como uma faca.
- Şöyle güzellerinden Bowie bıçaklarımız var orda.
- Sim. E também tem uns belos facões de caça.
Bir gün sırtını döndüğünde seni bıçaklarım.
Quem sabe, um dia, vou apunhalar-te pelas costas.
Büyük beyaz baba kardeşimin halkına söz verirse Uzun Saç ve onun uzun bıçakları Kara Tepeleri kirletmeye gelen beyazlara karşı koruyacak.
Se o grande pai branco der a sua palavra ao povo de meu irmão... ... então Cabelo Longo e as suas facas longas defenderão Black Hills... ... contra qualquer homem branco que o queira profanar.
Seni uykunda bıçaklar, sonra da, vahşi atların arkasına bağlar... -... parça parça oluşunu seyrederim.
Apunhalo-te durante o sono e amarro-te a cavalos até que te rasguem.
Sonuçta çatal ve bıçaklarımız olacak.
Afinal vamos ter facas e garfos.
- Bıçaklar, pamuk bez, yün... - Ucuz, kalitesiz çöpler.
Tenho abastecimentos para eles comprarem.
Pardon, bıçaklar otel çalışanları için kullanılamaz.
Não se podem usar navalhas em empregados de hotel.
Genç adamların savaş için boyanmış. Kafa derisi yüzme bıçakları kırmızı. Büyücü davulları konuşuyor.
Os teus jovens com pinturas de guerra, com as facas afiadas, os tambores a falar!
Didişmeler, aile tartışmaları, geceleyin gizemli gezintiler, bıçaklar, testereler ve halatlar gördüm.
Vi críticas e discussões familiares, deslocações misteriosas à noite, facas, serras e cordas.
Geceleri yağmurda gezintiler, bıçaklar, testereler, halatla bağlı sandıklar...
Viagens noturnas de comboio, facas, ferras, malas com corda.
Seninle bir yerde karşılaşacağız, ama bıçaklar olmadan.
Encontro-me contigo em qualquer lugar, mas não com essas coisas.
Bu olurken bile babam beni pervanenin bıçaklarından uzak tutmaya çalışıyordu.
Mesmo enquanto isso acontecia, o meu pai afastou-me das pás.
En kaliteli çatal ve bıçakları ısmarlayacaksın.
Encomendará os melhores garfos e facas de ouro.
Saman doğrayan bıçaklar.
Lâminas a cortar palha.
Bu bıçaklar mahallede çok yaygındı.
As ponta-e-mola fazem parte do bairro.
Bu bıçakları kullananlar asla başka türlü tutmazlar.
Qualquer pessoa que já tenha usado uma, nunca o faria de outro modo.
Bıçakları kullanın yoksa birbirimizi vurabiliriz.
Usa a faca ou ainda nos alvejamos um ao outro.
# Bıçaklar konuştu kanlar aktı #
Lâminas entrechocaram-se E o sangue jorrou
Sanki onu koparmış, kesmiş elleriyle parçalara ayırmışlar bıçaklarıyla ya da müzik çaldıkları çentikli teneke kutularıyla sanki onu parçalara ayırmış ve o parçaları gürültücü ağızlarına doldurmuşlardı!
Como se tivessem arrancado ou cortado partes dele com as mäos ou com facas, ou com as latas que usavam para fazer música. Como se tivessem arrancado pedaços e os tivessem metido na boca!
Ve küçük, keskin bıçaklarınla onların etrafında kök salabilirsin.
E possa cortá-Io com suas faquinhas afiadas.
Bir sürü parlak şey var. Bıçaklar... Cilalanmış mobilyalar...
Há demasiadas superfícies brilhantes... a lâmina da faca, a madeira envernizada...
Silahlara karşı bıçaklar ve çıplak ellerimizle mi?
Com machetes e mãos vazias contra armas?
Pekala, şimdi bakalım nerede bunlar, bu evde bıçaklar nerede duruyor?
Muito bem. Mas onde estão... - Onde estão as facas nesta casa?
Bıçakları, el yapımı silahları olabilir.
São capazes de usar facas ou pistolas.
- Peki ya bıçakları varsa ve silahlılarsa?
- E se eles quiserem facas e pistolas?
Bıçaklar var...
Temos facas...
Uzun bıçaklar doğruca vadiye girmek.
Os facas longas virão directo pelo vale.
Bıçağın soğan kokuyor. Sıradan tüm Sakson bıçakları gibi.
Sua faca cheira a cebola igual a de qualquer outro saxão.
Bıçakları parlak ve keskin.
Lâminas brilhantes, afiadas,
Onun üstünde bıçaklarıyla çalıştılar, bilirsin.
Eles o torturaram com facas.
Tıraş bıçakları mı?
Lâminas de barbear?
Çeşitli cerrahi bıçaklar, bıçkılar, enjeksiyon şırıngaları ve bunun gibi gereçler.
Escalpelos cirúrgicos de vários tipos, hipodérmicas, serras e coisas assim.
Tüfekler, silahlar bıçaklar, cephaneler.
Olhem! Rifles, pistolas, facas, munições!
Bu bıçakların her biri yarım kilo.
Estas facas devem pesar meio quilo cada uma.
Onlar çok eskidir. Bıçakları sever misin?
Você aprecia facas?
Onların yardımıyla, eskisi gibi soframıza et çıkarır geceleri rahat uyur, bıçakları şölenlerimizden uzak tutarız.
Para, com a ajuda deles, podermos ter carne de novo na mesa dormir á noite, e livrar banquetes de facas ensanguentadas.
Biraz sinirli bir tip olduğum için, bıçaklar, onları uzağa fırlat.
Só porque sou um tipo nervoso, ponha as facas fora do seu alcance.
Bu bıçakların ve silahların dünyasında nereye giderse, hep takdir edilecek!
Neste mundo de pistolas e facas, precisará de sorte para onde quer que vá.
Kafanı bıçaklarımıza hedef tahtası yapacağız Komançero.
Vamos jogar bola com sua cabeça, comanchero!
" Zamanında prinç bıçaklar konusunda duyduğum kuşkuyu anımsıyor musunuz?
Lembra-se que fiquei preocupado com a faca de metal?
Sen zaten yemek tariflerin..... ve bıçakların için almıyor muydun?
E também levas... as tuas receitas e as tuas facas.
Zavallı baban senin için en iyi Alman bıçaklarını almıştı. Ve henüz 14'ündeyken, sen Carpugnino...
O pobre homem encomendou facas alemãs da melhor qualidade... e, aos 14 anos, partiste para Calpugnino...
Başlatma bıçaklarına!
... com as tuas facas.
O gece, Uzun Bıçaklar Gecesi olarak anılmıştı [6].
Até lhe chamaram a "Noite das Facas Longas"
Bütün mutfak bıçaklarını eve getir.
Leva-me todas as facas de cozinha para casa.
Beyazların da bıçakları var.
Os brancos têm facas.
- Bıçaklarınla çok beceriklisin!
Você é muito bom com as facas.
Kalem bıçaklarıyla?
Pedimos munições a todos na cidade.
Gümüş çatal bıçaklar dahil.
Até mesmo as pratas.