Dile Çeviri Portekizce
3,138 parallel translation
Git de özür dile, daha sonra beraber dans ederiz.
Agora vai lhe pedir desculpa, dançamos depois.
- Özür dile hemen.
Dá-me a arma.
Bana şans dile!
- Deseja-me sorte!
- Baba, benden özür dile.
- Pai, pede-me desculpa.
- Benden özür dile.
- Pede-me desculpa.
- Benden özür dile.
- Pede-me desculpa, porra!
Her şekilde ayrılmak istediğini dile getiriyor.
Ela parece decidida, quer separar-se.
Şans dile bana.
Deseja-me sorte.
Git ve özür dile.
Vai lá e pede desculpas.
Bunun gibi olaylarda insanlar bunu dile getirmekten pek hoşlanmazlar ama suçlu genelde aileler çıkar.
As pessoas não gostam de dizer isto em voz alta, mas um dos pais é muitas vezes o culpado.
Memnuniyetinizi dile getiren sözlerden kaçınınız, Bay Brucklier.
Deixe-se de cortesias, Sr. Brucklier.
Papaz ortaya çıkıp, Stacy'nin kendisine, kocasının onu öldüreceğine dair... ... dair korkusunu dile getirdiğini açıkladı.
O pastor veio a público com alegações que Stacy lhe confiou os seus temores de ser assassinada por seu próprio marido.
Şimdi özür dile ve diz çök.
Peçam-me perderam. Curvem-se perante mim.
En azından, dile getir ve içinde kalmasına izin verme.
Pelo menos, di-lo em voz alta e arruma com o assunto.
Hayasızlığının izahını etmek için o dile gereksinim duyabilir.
Pode precisar dela no futuro, para explicar a sua impertinência.
Bazı şeylerin dile getirilmemesi daha hayırlıdır.
Há coisas que não devem ser ditas.
Doğruları dile getirecekmişsin.
Tens verdades para revelar.
Yaptığım şey için ne kadar üzgün olduğumu dile getirmemin imkânı yok.
Não há forma de te dizer o quanto estou arrependida pelo que fiz.
Hint hükümeti endişelerini dile getirdi ve arabuluculuk yapmaya karar verdi.
"O Governo Indiano manifestou a sua preocupação..." "... e decidiu intervir. "
Ve Tamil sorununa öncelik vereceğini dile getirdi.
"E disse que a causa" Tamil "será a sua prioridade."
Bana şans dile.
Deseja-me sorte.
Başkan Grant'in kendi partisinin muhafazakâr üyeleri Keating'in sağcı kesim üzerinde geçmişte verdiği hükümlerden dolayı endişelerini dile getiriyorlar.
Os membros conservadores do partido do Presidente têm manifestado preocupações com algumas decisões de Keating.
Ama önce bir dilek dile.
Mas pede um desejo primeiro.
Açıkçası bazı şeyler ger.ekten karışmış. Ama bunu dile getirmek pek de zekice değil.
Honestamente, alguns são bem bizarros, mas não é bom reportá-los.
Ondan özür dile.
Diga-lhe que está arrependido.
- Matematik sınavımda şans dile.
- Deseja-me sorte para o teste de Cálculo.
Bana şans dile.
Deseja-me sorte. Não precisas, meu.
Ve Jane'den özür dile lütfen.
E, por favor, pede desculpa à Jane.
Ondan özür dile.
- Pede-lhe desculpas.
Özür dile!
Pede-lhe desculpas!
Özür dile.
Pede desculpa.
Ve bana şans dile.
E deseja-me sorte.
Eleştirmiyorum. Sadece gözlemimi dile getirdim.
Não foi uma crítica, mas apenas uma observação.
Dile bak. Meleğin hassas kulakları var.
Cuidado com a linguagem, os anjos têm ouvidos sensíveis.
Bu kadar kötü biri olduğun için Aziz Peter'dan özür dile.
Pede desculpa ao São Pedro por seres uma merda.
Bana şans dile. Görüşürüz.
Deseja-me sorte.
Al şu koyduğumun "mendilini" de git adamdan özür dile.
Toma a merda do teu lenço. Vai fazer o que deves.
Şimdi ondan özür dile. Yoksa yemin ederim bir daha beni asla göremezsin, Thomas.
Pede-lhe já desculpas ou juro, nunca mais me vais ver, Thomas.
Özür dile.
Diz que lamentas.
Bunları özür dile diye anlatmıyorum.
Não te disse nada para que não sentisses pena.
Spartacus dileğini dile getirdi.
O Spartacus deu a conhecer as suas intenções.
Fısıltıları yüksek sesle dile getireyim.
Vou abafar as vozes brandas com palavras ousadas.
İsteklerini dile getir.
Dá voz... ao teu desejo.
Ölüler bile ihtirasa karşı dile gelir.
Até os mortos podem dar voz à paixão.
Arkadaşlığının bana verdikleri için minnettarlığımı dile getirecek söz yoktur.
O que a tua amizade me dá... Não há palavras que exprimam a minha gratidão.
- Bana şans dile.
Deseja-me sorte.
Bilinen bir şeyi dile getirmekten hoşlanmam ama hamileliğinin bu döneminde mutlaka haftada bir doktora görünmelisin.
Detesto salientar o óbvio, mas devia mesmo ser seguida por um médico uma vez por semana, nesta altura da sua gravidez.
- Şans dile bana.
- Deseja-me sorte.
Her şeyi dile getirmeye gerek yok.
Essa necessidade de contar tudo.
- Bunu grup içinde dile getirmek...
- Eu disse está bem!
Özür dile!
Diz-lhe!