Edecek Çeviri Portekizce
22,418 parallel translation
O ya da Javier'i sarhoş edecek.
Ou está a embebedar o Javi.
Yapma. Başkan itiraf edecek.
O presidente da câmara vai confessar.
Onu yalnız yakalayıp, Huzur Getiren'le nasıl vururuz bilmiyorum ama fark edecek mi?
Não sei. Que tal apanhá-lo, matá-lo com a Pacificadora, e aí deixa de importar?
Tekerlekler sizi elektrikten izole edecek.
Os pneus vão isolar-vos da electricidade!
Bu konuşmaya devam edecek başka bir yer bulsak?
Que tal irmos para outro lugar onde possamos continuar a nossa conversa?
Ama işkence edecek insanlar olmadan bu işin de bir anlamı kalmaz.
A função não terá qualquer significado sem cidadãos para atormentar.
Bugün o acıyla karşılaşman aşılamaz bir şey ama üstesinden geldin ve yine de benimle Agatha'ya yardım edecek bir yol buldun.
Ser confrontada com essa dor hoje deve ter parecido insuportável, mas vós superaste-la, e ainda arranjastes maneira de ajudar a Ágata e a mim.
- Nine, istediğni alana kadar surat asmaya devam edecek.
Ele vai ficar com aquela cara até conseguir o que quer, avó.
Size yardım edecek.
- Ele ajuda-o com tudo. - Está bem.
Tanrı sana yardım edecek.
Deus vai ajudar-te.
Pencereyi tamir edecek birini buldum gibi.
Acho que encontrei um tipo fantástico para arranjar a janela.
Geçmişi allak bullak edecek bir şey yaptığında geçmiş de seni allak bullak ediyor.
Se fizeres algo que possa foder o passado, - o passado fode-te a ti.
Bir kere başladı mı her şeyi yok edecek sen de dahil.
E assim que ela começar, isso será o fim de tudo, inlcuindo de ti.
Olmak istediğin o büyük adam olmana yardım edecek, güçlü arkadaşlar.
Amigos poderosos que podem... ajudar-te a ser o grande homem que... que queres ser.
Yarın birileri ona ateş edecek.
Amanhã alguém vai tentar matá-lo.
Hikâye böyle devam edecek.
A nossa história será assim.
Roma sana yardım edecek ve sen de Roma'ya yardım edeceksin.
Roma ajudar-vos-á, e vós ajudareis Roma.
Sadece dünyadaki en güçlü müttefiklerimizden ve bölgedeki en güçlü müttefikimizi tehdit edecek olmasından değil ama aynı zamanda teröristlerin ellerine nükleer silah geçme ihtimali yaratacaktır.
Seria uma ameaça para Israel, a nossa maior aliada da região e uma das nossas maiores aliadas no mundo, e possibilitaria a apreensão de armas nucleares por parte de terroristas.
İnkar edecek.
- Ela vai negar.
Eğer satarsam adam burayı yerle bir edecek.
Se eu vender isto, ele vai simplesmente demoli-lo.
Benim külüstürü bir haftalığına park edecek yer arıyordum.
Queria um sítio para deixar este menino por uma semana.
Merak edecek bir şey yok.
Não precisa de se preocupar.
Bir gladyatörle kavga edecek kadar aptal olsaydın çalkantılı zamanlarda nefret edilen bir naibi destekleyecek kadar aptalsındır diye umuyorum.
Quero dizer que fostes tolo para lutar contra um gladiador, espero que sejais tolo para apoiar uma regente odiada em tempos turbulentos.
Sana hizmet edecek kadar şanslı olduğum sürece sıcak tutacaklar.
E continuarão a fazê-lo enquanto tiver a sorte de vos servir.
- Tanıklık edecek mi?
- Ele poderá testemunhar?
- Konuştuğumuz gibi görev yemini edecek kendisi.
Ela está a fazer-lhe o juramento de posse do cargo enquanto falamos. Óptimo.
Peng'in icabına baktıktan sonra yardımcısı ajandasında yazanları yapmaya devam edecek ve planlarının ne olduğundan, o gemilerin neden önemli olduğundan ve ne kaçırdığından bihaber şekilde sıcak savaşın içinde bulacağız kendimizi.
Muito bem, eliminas o Peng, o sucessor dele continua o que quer que fosse a agenda deles, e apenas teríamos iniciado uma guerra sem saber quais são os planos deles, porque é que aqueles navios são tão importantes para ele, - aquilo que ele anda a contrabandear.
Mary, Robert Dudley ile evlendikten sonra onu İngiliz sarayına davet edecek misin?
Depois das núpcias de Maria com Robert Dudley, ides convidá-la para a corte inglesa?
Kabul etmezsek, onu Vatikan'a teslim edecek ve o da Roma'da asılacak.
Caso contrário, irá entregá-lo ao Vaticano e será enforcado em Roma.
Kızıl Şövalyeler yekrar saldıracak. Yani senin bu yeteneklerine ihtiyacım olmaya devam edecek.
Os Cavaleiros Vermelhos voltarão a atacar, por isso, continuarei a precisar das vossas especiais competências.
Başından beri benimle muhatapsınız, öyle olmaya da devam edecek.
É comigo que tens lidado e é comigo que vais continuar a lidar.
Emin misin? Delirmediğimi bildiğim sürece, baş edecek bir yol bulurum.
Contanto que saiba que não estou louco... vou encontrar um modo de lidar com isto.
Eğer Teela bize rehberlik edecek söyledi mi?
Disseste que a Teela ia guiar-nos?
Kusura bakma, sana ikram edecek şarabım yok.
Peço desculpa, não tenho vinho.
Bakalım devam edecek mi?
Vamos lá a ver se continuas assim.
Ayrıca şişliği indirmeye yardım edecek ve enfeksiyondan koruyacak.
E isso vai ajudar com o inchaço e evitar a infecção.
Ben mantık çerçevesinde, geçmişte bana yardım edecek dediğiniz bir şeyin reçetesinin yazılmasını istiyorum sadece.
Estou razoavelmente a solicitar que me receite algo em que foi você mesmo que mo disse que me poderia ajudar.
Haftada üç gün terapisine devam edecek, az değil.
Ele vai continuar com a terapia 3 vezes por semana, por isso já é bom.
Alex'i, deli anne yükünü taşımanda yardım edecek biri olarak gör.
Pensa só no Alex como uma pessoa com que podes partilhar o fardo da maluca tua mãe.
- Neden ona itiraf edecek olsun?
E por que haveria ele de se confessar a ela?
O yüzden, orada öylece dikilecek misin yoksa anahtarlarımı bulmama yardım edecek misin?
Então, ou vais ficar aí parado, ou vai-me ajudar a encontrar as minhas chaves?
Çocukları bir araya gelmemiz kadar mutlu edecek bir şey yoktur.
Sabes, nada faria mais feliz os miúdos que se voltassemos a ficar juntos.
Varis bize yardım edecek!
A herdeira vai ajudar-nos.
Eğer evli kalmaya devam edersen Louise bu hep böyle olmaya devam edecek.
Se continuar nesse casamento, Louise, isto vai... isto vai continuar a acontecer.
Bil bakalım Shepherd'ın DBS implantasyon ameliyatında sana kim eşlik edecek?
Adivinha quem vai contigo na cirurgia da Shepherd.
Bu Şövalyeler ezilecekler ve burada hayat devam edecek.
Os Cavaleiros serão esmagados, e a vida aqui continuará.
Annen, herkesi kendi çıkarı için kurban edecek bir kadındı, uğruna ölmeye değer mi?
A tua mãe, uma mulher que sacrificaria fosse quem fosse em seu próprio benefício, é alguém por quem vale a pena morrer?
Dediklerinde biraz olsun haklı olduğunu kabul edersem pes edecek misin?
Se eu admitir que há alguma verdade nisso, tu cedes?
Arkadaşım bize yardım edecek.
Meu amigo irá ajudar-nos.
Bana yardım edecek misin, Gideon?
Ajudar-me-eis, Gideon?
Bir mum yakıp, talih kuşunun başına konması için dua mı edecek?
Acender uma vela e rezar que caia maná dos céus?