English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ E ] / Elbisem

Elbisem Çeviri Portekizce

468 parallel translation
Ama öbür takım elbisem burada olmalı.
Mas esperava ver o meu outro fato.
Bunlar benim elbisem değil.
- A roupa não é minha.
Elbisem!
O meu vestido!
Dadı, ne kadar zayıf ve solgunum ve hiç elbisem yok.
Estou tão magra e pálida. Não tenho nada para vestir.
Bazen diyorum ki, gömülmek için şık bir elbisem olsa güzel bir yer bulup yatarım ve ölürüm.
Às vezes sinto que se tivesse um vestido bonito para ser enterrada, estava pronta para achar um local simpático para me deitar e morrer.
- İyi bir elbisem olsaydı.
- Devia pôr um vestido.
O elbisem, tek adım dansını çok güzel yapar.
Aquele meu fato é o melhor dançarino que já viste.
Bir de, Bay Birnam, tek elbisem yarı resmi bir şey.
Sr. Birnam, tudo o que tenho é um traje de passeio.
- Yeni bej elbisem için.
- Para o meu novo fato bege.
Ama elbisem. Üzerinde kan var.
Mas o meu vestido está manchado de sangue.
Ben de elbisem için bu kumaştan istiyorum.
Queria um tecido destes para o meu vestido.
- Eski elbisem yenilendi o kadar. - Ama daha güzel olmuş...
É só um vestido antigo remodelado, mas ficou bem.
Çok güzel bir uzun elbisem var.
Tenho um vestido de noite maravilhoso com metros de saia.
Elbisem fren pedalına takılmasaydı seni yolda yakalayacaktık.
E também o teríamos apanhado se o meu vestido não ficasse preso no volante e nas mudanças.
- Cole, elbisem yeniydi.
- Cole, o meu vestido novo.
Yeni bir elbisem olsa ve gözlük taksaydım.
Se tivesse um vestido novo e usasse óculos
- Yeşil bir elbisem var.
- A minha cor é o verde.
Çoktan beri beklediğim elbisem geldi dedim!
Eu pensei, finalmente chegou o vestido, que esperava há tantos meses.
Bu benim en güzel elbisem.
É o mais bonito que tenho.
Benim takım elbisem hangisinde?
Em qual delas está o meu fato?
Zavallı elbisem ne haldedir şimdi.
Isso vai fazer muito bem ao fato.
Tek elbisem bu.
Não tenho outra coisa.
Başka takım elbisem yok.
É muito colorido. Infelizmente é o melhor fato que eu tenho.
Ama başka elbisem yok.
Mas eu não tenho outro.
Uygun bir elbisem olduğunu sanmıyorum.
Acho que não tenho nada adequado.
Elbisem yırtılmadan önce düşünüyordum böyle bir yerde bir kız... şimdi Bir kız masallardaki bir prenses gibi giyinmeli, Şöyle güzel büyük ve dantelli bir şapkası olmalı.
Antes do vestido ser rasgado, pensei que, num lugar destes, uma rapariga devia... deixe ver devia vestir-se qual princesa de contos de fadas, com coisas vaporosas e um chapéu de bico e véu.
- Giyecek elbisem yok.
- Não tenho nada para vestir.
Parti için elbisem yok.
Não estou vestido para ir a uma festa.
Delirmiş... Elbisem...
Ele está louco O meu fato...
Elbisem mahvoldu.
Estraguei o meu fato...
Bu benim tek elbisem.
Este é o meu único fato.
Gri elbisem burada mı, şehirde mi?
O meu fato cinzento está aqui ou na cidade?
Kahverengi elbisem bana hala uyuyor.
O meu vestido castanho serve perfeitamente.
Affedersiniz, elbisem tutuşup duruyor.
Lamento imenso, o meu fato está a querer arder.
Bu benim eski elbisem.
É um velho roupão meu.
Takım elbisem mahvoldu!
Bom, chegámos ao fim do fato!
Geçen geldiğimde, elbisem sandalyeye takılıp yırtıldı ve o adımı sordu!
Rasguei o vestido numa cadeira, e ele quis saber o meu nome.
Çünkü takım elbisem yok. Çünkü, sinir krizi geçiriyorum Doğru düzgün bir pijama bile bırakmamışlar.
Porque não tenho um traje, tenho um colapso nervoso... e não me deixaram uma pijama.
Ama Chicago için giydiğim yeni elbisem üzerimde.
Mas eu estou vestindo meu novo vestido para Chicago.
Bakın, bayanlar, elbisem konusunda çok hassasım.
Estou farto disto.
Elbisem yırtıldı, Jaligny'de yenilerini bulur muyum?
Rasguei o meu vestido, acha que vou encontrar um em Jaligny
Yalnızdım. Ne param, ne şık bir elbisem, ne visa kartım vardı, Bogotá Colombia'da öylece köşede bekliyordum...
Não tinha dinheiro, nem roupas, nem visa, numa esquina de Bogotá na Colômbia...
En iyi elbisem.
O meu melhor vestido.
Gucci'den aldığım elbisem ıslanacak, oraya yüzerken. Düşünsene adi herif bir adada yaşıyor.
Mas aquele sacana tinha mesmo de viver numa ilha.
Bunlar benim elbisem.
Säo as minhas roupas.
Ama benim böyle bir elbisem yok.
Mas eu não tenho nenhum vestido assim.
Biliyor musun, evde aynen bunun gibi bir elbisem var.
Sabes que tenho um vestido como aquele, lá em casa?
Piramitler için harika bir elbisem var.
Tenho o vestido perfeito para usar nas pirâmides.
Bu benim arabam ve bu da benim elbisem değil.
Aquele carro não é meu. Este fato não é meu.
Ama elbisem hazır olacak iyimserim.
Mas o vestido estará pronto.
Bu benim elbisem değil.
Este não é o meu fato.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]