Göl Çeviri Portekizce
3,033 parallel translation
Evet. Kaya bağlayıp suya gömmüş, cesetlerini de göl kıyısındaki çalıların altına saklamış.
Foram afundados com pedras e escondidos sob uns arbustos da margem do lago.
Başka bir göl kullanarak öldürme alanını ikiye katladı.
Usando outro lago, aumentou o seu campo de acção.
Göl 2.34 mil sonra.
3,8 km para o lago.
Bu göl haftalardır gittikçe büyüdü ve artık taşmaya başladı. Buzun içinde derin bir kanal oyarak gidiyor.
Este lago foi formado em semanas e agora está a transbordar, abrindo um canal profundo pelo gelo.
Daha bir hafta önce, burada beş kilometre uzunlukta on metre derinlikte bir göl vardı.
Há apenas uma semana, aqui havia um lago com 5 km de extensão e 10 metros de profundidade.
Bu göl, tıpası çekilip aşağı doğru döküldüğünde ve sonunda kuruduğunda bu buz örtüsü bir metre yükseldi. Çünkü su zemine ulaşınca buzu zorlayarak yukarı kaldırdı.
Quando este lago foi escoado, o tampão foi removido e tudo escorreu por aqui, o manto de gelo subiu um metro quando a água chegou ao leito e forçou o manto de gelo para cima.
Hiç yol olmayınca bazen tek çare hızlı eriyen göl yüzeyi.
Sem estradas, às vezes a única via transitável é sobre a superfície em derretimento dos lagos.
Her göl birkaç gün içinde oluşuyor. Kilometrelerce genişliğe kadar büyüyor ve taşmaya başlıyor.
Cada lago se forma em dias, expandindo-se até atingir km de diâmetro e começar a transbordar.
- Büyükbabamızın göl evi üzerindeki hakkını bana devrettiğinde...
Quando me vendeste a tua parte da casa do lago do avô...
Bay Dean, dinleyin göl evi ne durumda?
Ouça, Sr. Dean, como está a casa do lago?
Nereye gidiyorsun, Göl Adam?
Aonde vais, mijão?
Göl bir metre buz tutmuştu.
O lago estava congelado até um metro de profundidade.
Dağdaki tünelden geçiyorsunuz, bir göl var.
Passa por um túnel na montanha, tem um lago.
Göl sessizdir.
- O lago é tranquilo.
Biz göl kıyısında kamp yapıyorduk.
Estamos acampados no lago.
Göl kenarında bir evimiz vardı.
Tínhamos uma casa ao pé do lago.
Lara, acente göl manzaralı yerleri gösterdi.
Lara, o agente mostrou-me fotos da vista para o lago.
"Göl Manzaralı Konutlar" değil mi?
Vista do Lago Residencial, certo?
Bu göl onun için soğuk su dışında bir şey ifade ediyor.
Este lago significa mais do que água fria para ele.
Bugün gol at.
Hoje, marca um golo.
"Martin Brodeur 36 kurtarışıyla hiç gol yemeden maçtan zaferle çıktı."
Martin Brodeur fez mais um dos seus 36 salvamentos a caminho de um vitória sem precedentes
Ve Max az önce gol attı.
E, o Max acabou de marcar outro golo.
Gol!
Golo!
Dallas bir gol daha attı. 3-3.
Dallas acabou de empatar com um pontapé, 3-3.
Bu çeyrekte Eckert'ın ileride mevzi kazanarak gol pozisyonuna girmesi gerekiyor.
O que será agora Eckert ganha terreno, e tenta chegar há linha.
İşte gol böyle atılır gülüm!
É isso mesmo! Estamos livres, bebé!
Son penaltı!
Vamos fazer um gol!
İşte gol!
Touchdown!
Pas verirsen nasıl gol atarsın!
Como é que vais marcar golo?
Vurdu, gol attı, kaybettik.
Ele chuta. Marca golo. E nós perdemos.
Gol!
E marca!
Gol!
Golo.
Dryer'dan inanılmaz bir gol!
Que golo do Dryer!
Dryer kafayı vuruyor. Müthiş bir gol!
Que golo brilhante!
Dryer orta sahanın yakınlarından bir şut çekiyor, gol!
Dryer remata do meio campo. Golo! Golo!
Bu kramponlar İskoçya milli takımında oynarken İngiltere'ye gol attığımda giydiklerim.
São as botas que usei quando marquei á Inglaterra quando joguei pela Escócia.
Sezonun başından beri bir gol bile atamadık.
Não pontuámos o ano inteiro.
Unutma, amacımız gol atmak.
Lembra-te, que queremos marcar golos.
Gol atın yeter.
Chuta a bola á baliza.
- Neredeyse gol atıyordum.
Quase marquei um golo.
- Gol mü atıyordun?
Quase, a sério?
- Bu sezon biraz gol atmak istiyor musunuz?
Certo, algum de vocês quer marcar golos esta época?
Nasıl gol atılacağını öğreniyoruz.
Aprendemos a marcar.
Pas yapın. Ve unutmayın, şut çekmezseniz gol atamazsınız.
E lembrem-se, não fazem golos se não chutarem.
Nihayet bir gol atabildik.
Finalmente marcámos.
- Tam da gol olmuştu ki- -
Ele estava a marcar
Özellikle de Galaxy'nin kaptanı ve gol makinesi Landon Donovan'a.
Landon Donovan, o capitão dos Galaxy e o lean, a máquina da pontuação.
Bir gol daha atalım.
Vamos lá marcar outro.
- Süperdi anne. Bir gol attım.
- Mãe, eu marquei um golo.
Ben hem kulüp hem de milli takım bazında futbol oynama şerefine eriştim ve size şunu söyleyebilirim ki, sahada bulunmak ve 50, 70, belki 100 bin taraftarın gözü önünde bir gol atmak ayağınızın altındaki toprağın sarsıldığını hissetmek.
Eu tive a honra e a sorte de poder jogar nos dois países e clubes e posso-vos dizer entrar no campo e marcar um golo á frente de 50 -, 70 -, 100,000 fans sentir o chão a abanar debaixo de vocês.
Bir de birkaç gol sallarsak kazanırız herhâlde.
Isso e mais uns golos e corre tudo bem.