Görüyorsunuz Çeviri Portekizce
1,889 parallel translation
Görüyorsunuz efendim. Kasadan geçirmemiş.
- Está a ver, senhor, ele não registou.
Görüyorsunuz, aynı fikirdeyiz! Bütün tarafları yapılandırmalıyız. Kahraman hoşa gitmeli.
Portanto, temos de trabalhar cada aspecto do personagem, um protagonista de cinema deve ser simpático, ou o público...
Ne görüyorsunuz?
O que viram?
Orada ne görüyorsunuz?
O que vê além?
Ve kullandıkları aletleri görüyorsunuz.
Viram todo aquele equipamento?
Radarı görüyorsunuz. Kuzeye doğru yağmur ve fırtına gösteriyor.
Podem ver o radar, neste momento mostrando alguns aguaceiros e tempestades no norte...
Birisini bir yerde görüyorsunuz ve sonra birden sizi...
Esta cidade, já sabe, vê a alguém num lugar, e logo noutro, - torna-te muito...
İnşaatın hala devam ettiğini görüyorsunuz.
Ainda pode ver a construção a decorrer.
- Yorgun görüyorsunuz, Bay Heep.
- Parece cansado, Sr. Heep.
Babamın halini görüyorsunuz.
Pode ver, o meu pai...
Sağınızda, İngiliz filosunu görüyorsunuz.
À sua direita o esquadrão inglês.
Peki o günlere döndüğünüzde, kendinizi hala aynı mı görüyorsunuz?
Sentem que são as mesmas pessoas que eram nessa época?
Görüyorsunuz işte ne kadar yetenekli.
Veja como ela é talentosa.
Şu an sadece yansımamı görüyorsunuz ama inanın, bu film sadece yansımadan ibaret değil.
Você poderá ver apenas minha reflexão, mas acredite-me... este filme não vale a pena um momento de reflexão sequer.
Bana bakın, ne görüyorsunuz?
Olhem para mim e o que vêem?
Evet efendim, görüyorsunuz ki, bir at tüccarı da olup bitenden haberdar olabiliyor, botlarını kirletmekten başka, efendim.
Bem senhor, um negociante de cavalos aprende mais do que apenas a sujar as botas com merda.
Sağda meşhur Londra kulesini görüyorsunuz. Burada Kraliçe 1. Elizabeth kaşif erkek arkadaşı Sir Walter Raleigh'i hapsetmişti.
Á direita temos a famosa torre de Londres, onde a rainha Elizabeth aprisionou o namorado explorador, Sr Walter Raleigh, depois de ter sido encontrado a fazer esquisitices com uma das suas empregadas.
Solda, Trafalgar meydanında Amiral Horatio Nelso'nun heykelini görüyorsunuz,
À esquerda, da praça Trafalgar, é a admirável estátua do Horatio Nelson,
- Rüya mı görüyorsunuz?
- Está sonhando?
Burada büyük güçleri büyük binaları, büyük insanları görüyorsunuz.
Veem aquelas torres grandes? E os edifícios grandes e os homens grandes?
Görüyorsunuz. Bahaneler arıyor. - Peki sonra?
- Eles estão a divorciarem-se tá a ver procuram qualquer coisa para dar ao juiz.
Bay Lourenço, görüyorsunuz sohbet ediyoruz şurada ve yıllardır sizin için çalışıyorum adım Luzinete değil, Josina.
Seu Lourenço, vou aproveitar que a gente tá aqui conversando... tem oito anos que eu trabalho pro senhor... meu nome não é Luzinete não, é Josina.
Çoğunlukla giden insanları görüyorsunuz.
Mas o que se vê mais é gente a ir embora.
Biliyor musunuz, bu işte çok şey görüyorsunuz.
Sabe... Vejo muitas coisas neste trabalho.
Bütün gün bir şeylerin bitişini görüyorsunuz.
Vejo o fim das coisas a toda a hora.
Bu araç, Dünya'nın yerçekimininden çıkarken, kameralarını etrafında döndürerek Dünya'nın kendi etrafındaki bir günlük dönüşünü, ağır çekim filme almıştır. Sizler, burada 24 saniyeye sıkıştırılmış hâlini görüyorsunuz.
E, enquanto abandonava a gravidade terrestre, virou as câmaras para trás e registou uma imagem em movimento acelerado de um dia de rotação, aqui comprimida em 24 segundos.
Lonnie'yi, bir zamanların en büyük buzullarından birinin son parçası ile görüyorsunuz.
Aqui temos o Lonnie com a última fatia de um dos outrora poderosos glaciares.
Burada da, yıl yıl Columbia Buzullar'ına ne olduğunu görüyorsunuz.
Isto é o que está a acontecer ano após anos ao Glaciar da Columbia.
Katrina Kasıgası'nın Florida üzerinde şekillenmesini görüyorsunuz.
E vão ver o furacão Katrina a formar-se sobre a Florida.
Fakat burada, Manhattan'a olacakları görüyorsunuz.
Mas isto é o que aconteceria a Manhattan.
Yönetimiz sürekli rejimin değişmesini söyledi ve şimdi bunu başarma fırsatı olarak görüyorsunuz.
A sua administração sempre falou em alteração de regime e agora, finalmente, vê a oportunidade de fazê-lo.
Hemen arkamda, David Palmer'ın bir saat kadar önce suikaste uğradığı Los Angeles'taki apartmanı görüyorsunuz.
Atrás de mim veêm o prédio de Los Angeles onde o Presidente David Palmer foi assassinado há pouco mais de uma hora.
Çok eşlilik ilkesinin bizlere Tanrı tarafından bahşedildiğini görüyorsunuz.
O princípio do casamento plural foi uma dádiva sagrada de Deus.
Önünüzü nasıl görüyorsunuz?
Como vêem através dele?
Çünkü, görüyorsunuz, yaşam... doğru nedenle, doğru zamanda, doğru yerde olmaktır.
Porque, sabem, a vida é estar no sítio certo, na altura certa, pela razão certa!
Görüyorsunuz?
Estão a ver?
Şimdi, etrafınıza bakın ve burada iki grup görüyorsunuz.
Se olharem em volta, podem ver dois grupos.
Bizi düşman gibi görüyorsunuz ama eğer sigortanız olmasaydı,... kendinizi Devlet Hastanesinde bulabilirdiniz.
Se não tivesse seguro, teria ido parar ao County Hospital.
Sensörleriniz ne görüyor veya bulunduğunuz noktadan ne görüyorsunuz bilmiyorum, ama o anagemi buradan çok hasarlı gözüküyor.
Não sei o que conseguem ver do vosso ponto de vista ou que os vossos sensores estão a apanhar, mas daqui de fora, aquela nave mãe parece estar muito danificada.
Güvercin mi görüyorsunuz?
- Estás a ver pombos?
Bay White, ne görüyorsunuz?
Mr. White, que é que vê?
Sırf pezevenk ve fahişe görüyorsunuz.
Só nos vêem como chulo e prostituta.
Dr. O'Malley, ne görüyorsunuz?
Dr. O'Malley, o que vê?
Vakit kaybı olduğunu görüyorsunuz.
E, obviamente, foi uma perda de tempo.
Görüyorsunuz ya, ben geleceği görüyorum.
Eu vejo o futuro.
Görüyorsunuz ya, benim işimde bazen uygunsuz gerçeklerin en büyük gerçeğin önüne çıkmasına izin vermemek önemlidir.
No meu negócio, as vezes é inconveniente deixar factos entrar no meio da verdade maior.
Görüyorsunuz ya, bu yılanın hapishane kuşu olmasından önceydi o zamanlar idealist, kanunlara saygılı genç bir arkeologdu.
Vês, isto foi antes do Snake se tornar um notório condenado. Quando era um idealista e jovem arqueólogo, respeitador da lei.
Ne olduğunu görüyorsunuz aşağılık herifler.
Estou desafiando.
Siz ikiniz, bu maskeye bakınca ne görüyorsunuz?
O que vê ao... olhar para esta máscara? O destino em jogo.
Görüyorsunuz ya, bölükte ne kadar iyi bir asker olduğunuzun hiçbir önemi yok.
Veja, na Companhia, não interessa a qualidade de um soldado, homem se não tiver dinheiro.
Siz Avrupalılar, kendinizi alim görüyorsunuz.
Vocês europeus, acham-se muito esclarecidos.
görüyorsunuz ya 100
görüyorsunuz ki 17
görüyorum 679
görüyorsun 561
görüyor musun 747
görüyor musunuz 176
görüyorsun ya 140
görüyoruz 16
görüyormusun 34
görüyorsun işte 24
görüyorsunuz ki 17
görüyorum 679
görüyorsun 561
görüyor musun 747
görüyor musunuz 176
görüyorsun ya 140
görüyoruz 16
görüyormusun 34
görüyorsun işte 24