Güneyde Çeviri Portekizce
662 parallel translation
UzakIarda, güneyde... üç biIge tuhaf ve kutsaI bir arayisa çiktiIar.
Longe, para o sul, três homens sábios Iançam-se numa estranha e sagrada busca.
Güneyde Albay Cameron'un kızını misafir etmeyecek tek bir ev yoktur.
Qualquer familia do sul acolhería com prazer - a filha do Coronel Cameron.
Joe, biraz güneydesin, biraz güneyde.
Joe, estás um pouco a sul, um pouco a sul.
Earl Williams'a benzeyen biri güneyde görülmüş.
Viram um homem parecido com o Williams a subir a um comboio.
Güneyde olmadığımız ve kız kardeşi olmadığım için şanslı olduğunu söyledi.
Ele dise que tinhas sorte em não estares no Sul, e eu não ser a irmã dele.
Kıtlık kuzeyde ve güneyde hüküm sürüyordu... Teksas'ın uçsuz bucaksız topraklarında sayısız büyükbaş hayvan olmasına rağmen... hepsi ölmüştü.
A fome grassava o Norte e o Sul... e apesar de incontáveis cabeças de gado vaguearem pelos vastos ranchos do Texas, acabavam por morrer...
Güneyde.
É para sul.
- Keşke Güneyde doğmuş olsaydım.
Gostava de ter nascido no Sul.
Kısa süre önce yıldızımız olan hanımefendi lütfetti güneyde hit yaptığı şarkıyı söylemeyi kabul etti.
Como favor, a dama que já foi nossa atração principal... e que está aqui como convidada... concordou em cantar a canção que foi a sensação do sul.
Çeyenler bu kadar güneyde ne arıyor çavuş?
O que andarão eles a fazer tão a sul, Sargento?
O kadar güneyde ne yapıyorlardı?
O que estariam a fazer tão para sul?
Kuzeyde Danimarka'dan, güneyde lafu Five'a kadar... ... birlikler yola çıkarıyorlar.
Estão a mandar vir aviões tão a Norte como da Dinamarca... e tão a Sul como de lafu Five.
Albay Sharpe, buradan birkaç mil güneyde devam eden bir savaş var.
Coronel Sharpe, Há a guerra aqui bem perto.
Ben güneyde iken, hiç yerleşimci aldınız mı güneyden?
Sabe, enquanto estive no sul, vieram alguns colonos do norte?
Bazen kara o kadar kuru ve sert olurki, insanlar güneyde ki şehirlere göç ederler.
Por vezes a terra fica tão seca, tão difícil... que as pessoas emigram para o nada e de lá para o sul.
Meksikalı yetkilileri uyarsak iyi olur. Araştırmalarımızı burada yoğunlaştıralım. Güneyde Panama'ya, kuzeydeyse...
É melhor informarmos as autoridades mexicanas... e concentrarmos as nossas buscas aqui, ao sul com o Panamá... e ao norte com...
Güneyde çok okurduk...
Tínhamos livros no sul...
Güneyde bir adaya uçarız, belki Avustralya.
É melhor fazermos logo as malas.
Güneyde yaşayan bir Hinkleman ailesi hatırlıyorum.
Lembro-me duma família de colonos que vive a sul daqui, chamada Hinkleman.
- Güneyde dik kayalıklarda.
- No monte ao sul.
Daha güneyde. Orada...
Mais abaixo...
Sen hiç güneyde güney aksanıyla oynanmış bir Macar oyunu duymadın, değil mi?
Já viste uma peça teatral húngara a ser representada com sotaque do sul?
Güneyde veba çok kötü.
A peste está pior no sul.
Hayır, ben güneyde yaşadım.
Não, vivia a sul.
Kuzeyde nasıldır bilmiyorum ama Güneyde kadınların arada bir yalnız kalmaya ihtiyaçları vardır.
Não sei como é lá no norte mas no sul há momentos em que as mulheres necessitam de privacidade.
Güvenlidir değil mi? Güneyde kalıyor.
Dever ser mais seguro, é para sul.
Güneyde iş bakacağız.
- Vamos procurar trabalho no sul.
Yer aldığı bölgeler kuzeyde Sibirya... güneyde Hindistan ve Malay yarımadası. "
Nativo da Ásia. Vive no Norte da Sibéria, no Sul da Índia e na Península da Malásia.
- Guam tam güneyde, efendim.
- Guam deve estar a aparecer a sul.
Güneyde evlerimizin ve dostlarımızın olduğu bölgeleri korumalıyız.
Temos que defender o sul da Grécia, onde temos as nossas casas e aliados.
Üçüncü Manga 8 km güneyde, Birinci Manga da kuzeyde.
Pus o 3 ° Esquadrão a uns 600 m, e o 1 ° a norte.
- Güneyde oturmuyorsun.
- Mas você não vive a sul...
- Biraz daha güneyde.
- Talvez mais para sul.
30 kilometre güneyde bir hastanede.
Num pequeno hospital de urgências, a 30 km para sul.
Güneyde toplanıyorlar.
Formam-se na planície sul. Eu sabia!
Kuzeyde Montgomery'nin sekizinci ordusu güneyde de, Patton'un üçüncü ordusu.
A norte encontrava-se a 8ª Divisão do Exército de Montgomery a sul, a Terceira de Patton.
Birlik güneyde olmalı.
A coluna tem de estar a sul.
Kuzeyde Marada, Doğuda Tezerbo, güneyde Namous.
Marada está ao norte... Tazerbo está ao leste e Namous está ao sul.
- Kuma. Efsanevi bir şehir, Ay Dağlarında bir yerde olmalı... yüz mil güneyde bir yerde.
Kuma, segundo a lenda, está situada nas Montanhas da Lua, a centenas de quilómetros daqui.
1 8 mil güneyde.
29 quilómetros a sul.
60 mil güneyde, Bayan Grange'i aldığım yerde buldum onu.
Encontrei-o a cerca de 100 quilómetros a Sul, onde recolhi a Sra. Grange.
Güneyde başka bir grupla birlikte.
Ele está com outro grupo, mais a sul.
Ama tatlı ölüm sizi paklamazsa Kuzey Vietnam'daki gibi acılı ölüm de olur, ama güneyde tatlı ölüm yeter.
Mas se uma morte doce não vos satisfaz, têm uma morte violenta, como no Vietname do Norte. Ma no Vietname do Sul basta uma morte doce.
- Hayır. 59 mil Kuzeyde Granada, 63 mil Güneyde Stone Creek... ve her taraf çorak arazi.
59 milhas a norte de Granada, 63 ao sul de Stone Creek.
Güneyde, Romanya Üçüncü Ordusu 90 düşman piyade tümeniyle karşı karşıya.
Mais ao sul, o terceiro exército romeno enfrenta 90 divisões de infantaria inimiga.
Haydi git onlarla konuş. Ne kadar Güneyde?
Quero dizer, é quando os apaches chegam.
- Güneyde bir federal ordu...
O que um sulista está a fazer no exército da União?
Hayatının çoğunu buradan 10 km güneyde suikaste uğrayana kadar misyonerlerle birlikte yaşayarak geçirdi.
Passou a maior parte da vida com missionários 10 km ao sul até que eles foram mortos.
Güneyde bir kasaba var.
Sim.
Daha güneyde duymuştum.
Já a ouvi em qualquer sítio.
Güneyde, güneyde!
Vêm todos para cá.
güneyden 17
güney 137
güneye 48
güney afrika 87
güneybatı 23
güney pasifik 33
güney amerika 163
güneydoğu asya 29
güney carolina 23
güney dakota 18
güney 137
güneye 48
güney afrika 87
güneybatı 23
güney pasifik 33
güney amerika 163
güneydoğu asya 29
güney carolina 23
güney dakota 18