Hikayeler Çeviri Portekizce
1,479 parallel translation
Tatlım, Baban ilk seferimizle ilgili hikayeler anlatmanın eğlenceli olacağını düşündü.
Querido, o teu pai achou que seria divertido contarmos histórias das nossas primeiras vezes.
Böyle hikayeler gerçekleşmez.
Histórias como essa Não podem ser verdade
Hikayeler satan sensin.
Tu é que estás a contar histórias.
Yaşayacağız dua edeceğiz şarkı söyleyeceğiz eski hikayeler anlatacağız Ve güleceğiz yaldızlı kelebeklere.
"Então viveremos e rezaremos e cantaremos, contaremos velhas histórias e riremos de douradas borboletas."
Yaşayacağız dua edeceğiz şarkı söyleyeceğiz ve eski hikayeler anlatacağız. Ve güleceğiz yaldızlı kelebeklere.
Então viveremos e rezaremos e cantaremos e contaremos velhas histórias, e riremos de douradas borboletas.
Sana uyku öncesi anlatmak için hikayeler uyduracağım.
Vou criar histórias de dormir para ti.
- Komik hikayeler, korkunç hikayeler...
- Engraçadas, assustadores...
Hakkınızdaki hikayeler doğru mu?
As histórias sobre si são verdade?
Zaferlerin hakkında binlerce yıl hikayeler yazarlar.
Escreverão histórias sobre as tuas vitórias durante milhares de anos.
Yıldız Savaşlarından hikayeler.
"Histórias de Patrulha".
Nesilden nesile, bu hikayeler anlatılır.
Teseu, Jasão, Aquiles, todos eles vitoriosos? De geração em geração as histórias deles foram passadas.
Saçma hikayeler, saçma konuklar.
Histórias parvas, convidados idiotas.
Babam senin hakkında harika hikayeler anlattı.
O meu pai contou-me grandes contos sobre ti.
Hikayeler anlatmak zorunda değilim.
Não tenho que contar anedotas.
Hikayeler anlatmazsan ne olacağını düşünüyorsun?
O que aconteceria se não contasses as anedotas?
Sevecenliğinle ilgili hikayeler anlatacağım.
Vou falar sempre da sua compaixão.
- Bütün hikayeler bende.
Já ouvi as histórias todas. Isso é óptimo.
Her hafta barış konusunu tartışmak için toplanırlar birlikte otururlar, hikayeler paylaşır, kurabiye yerler.
Reúnem-se semanalmente para discutir questões relacionadas com... a paz. Sentam-se num círculo, partilham histórias, comem biscoitos... uns comem mais do que um.
Bu tür hikayeler keyif kaçırır. Özellikle de bir gemide verilen partiye hazırlanıyorsanız.
Esse tipo de histórias só desanima, sobretudo quando nos preparamos para uma festa num barco.
Bunu yapana kadar, uzun hikayeler anlatacağım.
Até o fazer, vou continuar a contar contos de fadas.
Size komik hikayeler anlatsın ve yüzünüz bir an önce gülsün.
Ela contar-vos-á umas histórias engraçadas e vocês vão se rir mais.
Bazı hikayeler duydum.
Ouvi algumas histórias.
Hikayeler uydururdu, hayal kurardı.
Inventa histórias, imagina coisas.
Sonra korkunç hikayeler yaydı hakkımda... ve benim düştüğüm bu berbat durum?
Depois espalha histórias horríveis sobre mim... e eu estou a ser dura?
Annemin uyumadan önce hikayeler okumasını istiyorum.
Quero adormecer a ouvir a minha mãe a ler.
Eski ortağın hakkında sürekli hikayeler anlatıyorsun... ama nedendir bilinmez, ona ne olduğunu bana hâlâ söylemedin.
Mais e mais histórias sobre o teu antigo parceiro e, por alguma razão, nunca me contaste o que realmente lhe aconteceu.
Bilmiyorum, şu hikayeler.
Sei lá, essas histórias.
Gerçekten hoş. Onlar matematiğin dilini kullanarak, şimdi de söylendikleri zamanda ki gibi doğru olan hikayeler anlattılar.
Usando a linguagem da Matemática, contaram-nos histórias que são tão verdadeiras hoje como o eram quando foram contadas pela primeira vez.
Susan bana bazı hikayeler anlattı.
a Susan contou-me algumas histórias.
- Daha kötü hikayeler duymuştur.
- Já deve ter ouvido histórias piores.
Başka kahrolası hikayeler de biliyorum.
E conheço mais umas merdas dumas histórias.
Delinda çocukken, CIA için çalışıyordum... ve beni örtbas etmek için hikayeler uydururdu.
Quando a Delinda era miúda, eu trabalhei para a CIA... e ela costumava inventar histórias para encobrir-me.
- Hikayelerini yazmak için tüm gece ayakta duruyor. - Ne tür hikayeler?
Fica a pé a noite toda a escrever histórias.
Bay Palmer hangi hikayeler?
Sr. Palmer, que histórias?
Cindy de bana annen hakkında çok güzel hikayeler anlatıyordu.
A Cindy esteve a contar-me histórias preciosas sobre a tua mãe.
Küçük şeyler. Hikayeler, şarkılar.
Coisas pequenas, histórias, canções.
Bana hikayeler anlatan biriymiş gibi saldırmadı.
Não parece ser do tipo que conta patranhas.
Serene'in dediğine göre, ailesi hakkında ona hikayeler anlatırmışsınız.
Segundo a Serene, você conta-lhe histórias acerca deles.
Nasıl hikayeler?
Que tipo de histórias?
Onlara hikayeler okuman çok iyi.
É bom que lhes leias histórias.
Düğün gecesinden beri böyle hikayeler uyduruyor.
Desde a noite de núpcias que ela inventa estas histórias.
Hikayeler..
Ficção...
Müvekkilinizin izleyiciye gerçek hikayeler verebilecek bir bakışı var bizim istediğimiz de bu.
E o seu cliente tem visão para trazer histórias reais à audiência e é isso que queremos.
Baban hakkında öyle hikayeler anlatırım ki o yağlı saçların bile kıvrılır!
Sei anedotas do teu pai que te punham os cabelos em pé!
Yemekte anlatılan hikayeler neredeyse efsane boyutuna ulaşmıştı.
Casos contados no almoço já estavam virando lenda.
Ve neden, Thuringian ormanında doğa üstü olaylar olduğuna dair hikayeler anlatarak askerlerim arasında hurafeler ve söylentiler yayıyorlar?
E porque é que não paravam de contar histórias de ocorrências extraordinárias na floresta de Thuringian, espalhando superstição e boatos entre as minhas tropas?
Bütün hikayeler sende.
Tu é que sabes.
İnsan yiyen bir şey. Bu hikayeler işte böyle başlar.
Comedor de homens, é como começam lendas.
Gösteri ve hikayeler hanım evlatları içindir.
Devem pensar que somos maricas. - Hum?
Ben de sana şirin hikayeler, komik hikayeler, yürek burkan hikayeler anlatmaya devam edeceğim.
Eu vou continuar a contar histórias apetitosas, histórias divertidas histórias arrebatadoras.
- Sana bazı hikayeler anlatabilirdim.
Vou-me embora.