Hikâyesi Çeviri Portekizce
1,287 parallel translation
Her şeyini kaybetmiş varlıklı bir ailenin ve onları bir arada tutmaktan başka çaresi olmayan bir oğlun hikâyesi.
Agora, a história de uma família rica que perdeu tudo... e do filho que não teve outra escolha... a não ser mantê-la toda unida.
Her şeyini kaybetmiş varlıklı bir ailenin ve onları bir arada tutmaktan başka çaresi olmayan oğullarının hikâyesi.
Agora, a história de uma família rica que perdeu tudo... e do filho que não teve outra escolha... a não ser mantê-la toda unida.
- Sınırsız erişim propaganda hikâyesi satın almanızı sağlamaz.
Esse acesso não lhe compra uma reportagem propagandística.
Kibirleri yüzünden egolarına teslim olmuş, sivil nüfusun hayatını adam gibi koruyamayan askerlerin hikâyesi.
como os militares arrogantes prezam o seu ego mais que o dever, o de proteger as vidas da população civil.
Galactica'nın hikâyesi stres altındaki insanların kötü kararlar vermesi değildir. O hatalar sadece birer istisnadır.
A história da Galactica não se restringe ao facto de serem tomadas decisões erradas sob pressão, mas ao facto desses erros serem a excepção.
- Öyleyse hikâyesi sağlam.
- Então a história dele pega?
Bu zaten komik bir Ebu Garip hikâyesi değildi.
Meu Deus, que mal. Não era para ser uma piada hilariante.
Kasabamızın ne kadar şehvetli bir hikâyesi var.
A nossa terra tem uma história tão salaz.
Katie Bryce'ın hikâyesi, lütfen.
- O registo da Katie Bryce.
Ailenin hikâyesi aile fertleriyle ilgilidir, yani hastanın akrabalarıyla.
Os historiais referem-se aos membros da família, pessoas aparentadas com o paciente.
Elinizde hastanın hikâyesi yoktu.
Não tinhas historial clínico.
Belki de evlat edinilmiştir. Bu durumda hikâyesi yanlış olur.
Se calhar foi adotada e os antecedentes estão errados.
- Elimizde hikâyesi yok.
Não temos historial, pode ser alérgico.
Hayatımın hikâyesi.
A história da minha vida.
Herkesin unuttuğu şey James'in hikâyesi.
O que a maioria das pessoas esqueceu foi a história do James.
Hikâyesi çok ilginç.
Ela tem uma história incrível.
- Ne hikâyesi?
- Que história?
Bu doğru, Percival, bir liselinin saçlarının hikâyesi.
É verdade, Percival, é uma história de liceu sobre cabelo.
Hikâyesi nedir?
Qual é a história dela?
Tanrı aşkına, Perry, sütyenini düzlet, adam ol ve hikâyesi en az zavallıca olanı kov.
Por amor de Deus, Perry, ajeita o sutiã, faz-te homem e despede aquele com a história menos patética.
Başka kaynaktan doğrulanmamış Luthor hikâyesi almam.
Não acredito nas histórias de um Luthor sem confirmação.
Bu onun hikâyesi değil.
Não é a história dele.
Bu şeye bir çeşit aşk hikâyesi sokuşturmalıyım.
Temos que inserir uma história de amor.
Peki onun hikâyesi ne?
Então, qual é a história dele?
Hikâyesi, onun o saatlerde hep yürüyüşe çıktığı şeklinde.
A história dela é que andou às voltas por aí durante esse tempo todo.
Deena Jones'ın Hikâyesi
A HISTÓRIA DE DEENA JONES
Aşil'in hikâyesi.
A história de Aquiles.
Bu gerçek bir Kül Kedisi hikâyesi. Ayakkabı yerine forma giyecek. Tam burada, Philadelphia'da.
Esta é uma história real da Cinderela, com uma chuteira em vez de um sapato, aqui mesmo em Filadélfia.
- Ne hikâyesi?
- Qual história?
Korsan hikâyesi isteyen sendin.
Foste tu que pediste uma historia de piratas
Her neyse, bu bir korsan hikâyesi değil.
Bem, sim, não é uma história de piratas.
Zenginlikten silahlı soyguna giden bir yaşam hikâyesi.
É da riqueza para os trapos para assalto à mão armada.
Bana göre onların karşısına çıkmanın en iyi yolu karakterleri, hikâyesi olan senaryolu bir dizi.
Parece-me que a única forma de lhes dar luta... é avançar com um programa com argumento, personagens, história e essas coisas.
Bugünkü hikâye bir peri hikâyesi değil, gerçek hayattan.
A desta noite não é uma história de fadas, está a acontecer de verdade.
Hatta başka bir kadın hikâyesi uydurdum ki bunu aslında gerçekten yaşamıştım ve 15 sene önce, çocuğumuza hamile iken ölünce ilişkimiz bitmişti.
Ao mesmo tempo inventei que eu é que tinha outra. É uma história verdadeira, mas terminou há já 15 anos quando ela morreu... grávida do nosso filho.
Bak bu gramofonun bir hikâyesi var.
Esto aqui es un... Tien historia este gramófono.
Kemanın bir hikâyesi olmalı.
Esse violino deve ter história, né?
Satın aldığım her şeyin bir hikâyesi olduğundan eşyaların enerjisi olur.
Porque tudo que eu compro tem história, tem sentimento.
Çünkü bir hikâyesi var.
Porque ela tem história.
İşte o zaman bu müzik kutusunun bir hikâyesi olur.
Aí essa caixinha... vai passara ser uma caixinha de musiquinha e de historinha.
Yanak hikâyesi ne olacak?
E quanto à história da face?
Bunun hikâyesi nedir?
O que é que se passa aqui?
"Aşkım" ın üç bölümünü de okuduktan sonra Bayan Chu'un sadece üç yılda üç mükemmel aşk hikâyesi yazması beni en çok şaşırtan ve etkileyen olay oldu.
Depois de ler os três livros, fiquei maravilhado, porque a senhorita Chu escreveu três histórias de amor perfeitas em apenas três anos.
Bayan Chu Xun, Guo ve and Yong Lin karakterleri arasındaki aşk hikâyesi "Aşkım" kitabınızda büyük bir içtenlikle anlatılmış.
Senhorita Chu Xun. A história de amor entre os personagens Guo Rong e Yong Li... é narrada com muito detalhe em "Meu Amor".
Hikâyesi, doğru.
A história. Certo, eu sabia que me faltava alguma coisa.
Tekrar geri dönüş hikâyesi nedir?
O que é a história do re-retorno?
At pisliğine düşme hikâyesi olmaz!
A história de escorregar-em-bosta-de-cavalo!
- Çünkü elimizde hikâyesi var.
Porque temos o seu historial médico.
Klasik bir Hollywood hikâyesi olacak.
Esta é a história clássica de Hollywood.
- "Batı Yakası Hikâyesi" gibi mi?
Tipo "West Side Story"?
Bebek telsizi hikâyesi iyi gerçekten.
Espera.