Ida Çeviri Portekizce
1,926 parallel translation
Ida, odan hazır.
Ida, o teu quarto já está pronto.
Morrie hep sana yardım etti, değil mi Ida?
O Morrie sempre te ajudou, não ajudou, Ida?
Yarın git, Ida.
Vai-te embora amanhã, Ida.
Ida, hadi. Lütfen.
Quer dizer, Ida... por favor.
İki sene oldu ve onu hiç aramadın.
E já passaram dois anos, Ida. Dois anos e nunca sequer lhe ligaste.
Ida?
Ida?
Ida orada olacak.
- A Ida não vai lá estar.
Ida'nın kardeşimden uzak duracağını söylemiştin.
Disseste que garantirias que a Ida ficaria afastada do meu irmão.
Ama Ida'yı kontrol edemem.
Desculpa, mas eu não posso controlar a Ida.
Ve Ida oraya gittiyse bile, onun başa çıkabileceğinden eminim.
E mesmo que a Ida lá tenha ido, de certeza que ele resolvia tudo.
Gary'e olan bitenle ilgili Ida'nın suçlanmasından sıkıldım artık.
Estou a ficar um pouco farto de a Ida levar com a culpa pelo que aconteceu ao Gary.
Gary kaza yapmayı seçerek saatte 100 mil ile gitti. Bu neden Ida'nın suçu olsun?
O Gary escolheu embebedar-se e guiar o carro dele a cento e sessenta à hora como é que isso é culpa da Ida?
Eğer Ida bir fahişe gibi onu terk etmeseydi, başına bu gelmezdi.
Ele não o teria feito se ela não o tivesse abandonado como uma puta desenfreada.
Her zaman tam bir sürtük olmuştur.
Tu sabes que é verdade. A Ida sempre foi uma vagabunda.
Ida'nın yaptıkları benim karakterimle ilgili hiçbir şey göstermez.
O que a Ida faz não revela nada acerca do meu carácter.
Gary'nin yaptıkları da Ida'nın karakteri hakkında hiçbir şeyi göstermez.
O que o Gary faz não revela nada acerca do carácter da Ida.
Merhaba, Ida.
Olá, Ida!
- Ida Nikoline Lie Lindebrække Bernardes.
Ida Nikolina Lienen Lindebrække Bernades.
Greyhound'un gittiği yere gidiş-dönüş bileti almış olman çok cömert bir teklif ama teşekkür ederim.
Um bilhete de ida e volta da Greyhound para uma viagem a qualquer lado é uma oferta muito generosa, mas eu estou bem.
Bu daha hiçbişey..
Aquilo não foi nada. Apenas uma ida à igreja para um rapaz de Tennessee como eu.
Ben ve kız kardeşim İda yarı Amerikalı'yız.
A minha irmã Ida, metade.
Ona küçük İda derdik, çünkü o daha bir bebekti.
Chamamos-lhe de pequena Ida, porque ela era a bebé.
- Hangi yıIda olduğumuzu biliyorum.
- Sei que ano é.
Queen Mary'di ve tek gidişlik bileti vardı.
No Queen Mary e só tinha passagem de ida.
Başbakanın beni aya gittiğim için tebrik ettiği resmin altındaki.
Mesmo por baixo desta carta assinada, que tenho, do Presidente a agradecer-me pela minha ida à Lua.
İlk mahkeme görüşmesi iki yaşındayken oldu.
A sua primeira ida ao tribunal por causa de um assalto, tinha ela dois anos.
En kısa sürede Phoenix'ten Baltimore'a tek yön bilet ayırtmak istiyorum. Anladın mı?
Gostaria de reservar um bilhete só de ida, o mais rápido possível, de Phoenix para Baltimore.
- Tek yön aldım.
- Comprei bilhete só de ida.
- Sadece tek yön için param vardı.
- Só tinha para um bilhete de ida.
- Francine yarın onları havuza götüreceğine söz vermiş.
A Francine prometeu-lhes uma ida à piscina, amanhã.
Bu işin tek yönlü olacağından kuşkulanmıştım.
Já estava à espera que fosse uma viagem só de ida.
Bu bir çeşit periyodik iklim değişikliği değil, bu tek yönlü bir bilet.
Isto não é um tipo de mudança climática cíclica, isso é um caminho só de ida.
Birçoğumuz için son bir gezi turudur bu.
Para a maioria de nós está é uma viagem só de ida.
Kısa bir yolculuk yapmamız lazım.
É uma viagem só de ida.
Biletim dışarı tarafadır.
Esta é minha passagem de ida.
Bu dünyada doğmak ya da ölmek diye birşey yoktur.
Não existe ida e volta neste mundo.
Tek yönlü gidiş bileti mi?
Um bilhete só de ida?
Ona, Yarak Şehri'ne tek gidişlik biletim olduğunu ve buna bayıldığımı söyleyin.
Diz-lhe que estou numa viagem só de ida para a Cidade da Piroca. E que estou a adorar.
Ölümü bizim İsa'nın huzuruna daha çok yaklaşmamızı sağladı.
A sua ida para o céu nos faz sentir ainda mais perto a presença de Jesus Cristo, nosso Senhor.
Ama Barney'e sadece gidiş bileti almış!
- Só lhe comprou bilhete de ida.
Bu polis tarihindeki en güvenli tuvalet molası oldu.
Esta ida à casa de banho é a mais segura da história do sistema judicial.
Bu şeyler epilepsi nöbeti için bire bir.
Estas coisas são um bilhete só de ida para ganhar epilepsia.
Cehenneme tek gidişlik bilet.
Bilhete só de ida para o inferno.
Bu tek seferlik bir yolculuk olabilir.
- Esta pode ser uma viagem só de ida. - Estamos todos em viagens só de ida.
Eski askerlerden biri Providence'taki Green Havaalanı'ndan 3 bilet almış.
Um dos nossos veteranos comprou três bilhetes só de ida para o aeroporto TF Green em Providence.
Onlar ancak bilmeyenlerin gözünde ölüdürler onların gidişi bir ıstırap olarak tasavvur edilir ve bizi terk etmeleri mutlak bir yıkımdır.
Parecem, aos olhos dos insensatos, estar mortos. E o seu falecer foi visto como uma aflição. E a sua ida para longe de nós, como destruição absoluta.
Şimdiden şehrin yarısını turladım.
Já andei metade da cidade, ida e volta.
Bir sivil beni tacizle suçladı, İçişleri'ne kadar gitti diye artık Cinayet Masası'nda çalışmayacak mıyım yani?
Olha, uma acusação civil atormenta-me, com uma ida aos Assuntos Internos, e já nem estou nos Homicídios?
Kumsalda basit bir yürüyüş zihnimizi boşaltabilir ve kalplerimizi açabilir.
"Uma simples ida à praia pode chegar" "para arejar as cabeças e abrir os corações."
Buraya genç arkadaşımız Quentin Fields'i son yolculuğuna uğurlamak üzere toplandık.
Estamos aqui para celebrar a ida para casa do jovem Quentin Fields.
Ida'ya.
À Ida!
idaho 44
idare eder 178
idam 26
idare ediyorum 46
idare ediyoruz 21
idare ederim 72
idare ediyor 17
idare edebilirim 17
idare ederiz 38
idare eder 178
idam 26
idare ediyorum 46
idare ediyoruz 21
idare ederim 72
idare ediyor 17
idare edebilirim 17
idare ederiz 38