English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ K ] / Kücük

Kücük Çeviri Portekizce

98,250 parallel translation
Şerif, bunu mümkün olduğunca saygılı şekilde söylüyorum ki, Fort Reed küçük bir kasabadır.
Xerife, digo da maneira mais respeitável possível, mas Ford Reed é uma pequena cidade.
Küçük olsa dikiş gerekmezdi.
Não podes lixar-te por uma merda.
Küçük tartışmalar.
Pequenas discussões.
- Biz burada küçük çocukları düşünüyoruz.
Estamos a pensar nas crianças.
Teşekkür ederim. Küçük bir sertlik, hepsi bu.
Estava um pouco presa, só isso.
- Bu mümkün, küçük hanım.
- É possível, menina.
.. ailemin gönderdiği küçük bir harçlıkla yaşıyorum.
Na perspetiva de nunca mais lhes ensombrar a porta.
Küçük bir miktar parayla yapıyorum Ülkenin her yerinde onu takip ediyorum. Onun ne olduğunu açığa çıkarmak için elimden geleni yapıyorum.
Com o pouco dinheiro que tenho, sigo-a por todo o país, e faço o meu melhor para denunciar o que ela é.
Çekingen küçük şey.
Sim.
Sen benim küçük kardeşimsin.
Tu és o é meu irmãozinho.
.. küçük bir parça pul var..
Onde a cola não agarrou bem.
Acı çok garip bir şeydir, bir çakal küçük köpeğinizi öldürür, çocukken bisikletten düşüp bacağınızı yaralarsınız,
A dor é tão estranha. Um coiote que mata o nosso cãozinho, cair da bicicleta em miúdos e esfolar o joelho,
Küçük kalibreli silahlar ve keskin objeler kullanıyor.
Parece preferir armas de fogo de pequeno calibre e objectos afiados.
Çocuğun küçük, sorunun küçük.
Miúdos pequenos, pequenos problemas.
Bunu yazdığındaki yaşından daha küçük şu an.
Ela é mais nova do que tu eras quando escreveste isto.
Benim için çok küçük.
É muito pequeno para mim.
- Kahramanlar öyle, küçük olurlar.
Para herói é bastante pequeno...
Eşim, akrabalarım ve küçük bir kız kardeşim var.
Tenho mulher. Os meus pais.
Bu işi şimdi çözemezsek içki içip efkâr dağıtabileceğin bunu gibi küçük kasabalar bir daha asla olmayacak.
Se não descobrirmos isto agora, não haverá cidadezinhas como esta para afogares as tuas mágoas, nunca mais.
Küçük ocağımı bulamıyorum.
Não consigo encontrar o meu tacho pequeno.
Küçük Kyle'a sevgiler.
Dá um beijinho ao Kyle.
Küçük bir çocuk değilim artık.
Já não sou uma criancinha.
- Doğru değil mi küçük kardeşim?
- Não é, maninho?
Belde küçük bir giriş deliği var.
Buraco de entrada pequeno ao fundo das costas.
Sadece küçük kızımı son bir kez daha görmek istiyorum.
Só quero voltar a ver a minha filha.
Sırada küçük kızımın olduğunu söyledi.
Ele disse-me que a minha filha era a próxima.
Bu akşam kendimize küçük bir barbekü partisi vereceğiz.
Esta noite, vamos fazer uma churrascada.
Küçük bir kızım var.
Tenho uma menina.
En azından küçük kızımın büyüdüğünü görebileceğim.
Pelo menos vou poder ver a minha filha crescer.
Küçük kuş?
Pombinha?
Oh, küçük bir viski sıkıntı olmaz, değil mi?
Nada que um pouco de uísque não possa resolver.
Dr Cairn size enfes, acayip küçük yaratığımı vermiş.
Minha pobre e impecável criaturazinha.
İğrenç, küçük aptal hırsız, numunelerimi mi çalıyor?
É a desagradável, repulsiva rapariguita maliciosa, mexendo nos meus produtos?
Bu geceki küçük oyunumuza gelelim.
Anda jogar nosso joguinho hoje á noite.
Küçük bir şey yap, mesela, kutudaki şu iğrenç müziği değiştir.
Faz algo subtil, tal como... Trocar a música horrível daquela caixa de música.
- İki küçük yaramaz.
- Dois mini terrores.
Küçük bir kasabada, süper güçlerle bir adam ortaya çıkacak, ama dünyanın öbür tarafında bazı büyük şehirlerde, belki hiç çıkmayacak
Numa cidadezinha, um tipo com super poderes vai ficar, mas, numa cidade grande do outro lado do mundo, talvez não tanto.
Ve teknik olarak, hala senin küçük kardeşin olduğumu biliyorum.
E sei que tecnicamente ainda sou o puto da família, mas...
Küçük bir kasaba eczacısına kıyasla.
Para uma farmacêutica de cidade pequena.
Küçük kardeşimi yakın zamanda kaybettim.
Perdi o meu irmão mais novo há pouco tempo.
Küçük bir yanlış anlaşılma.
Um simples mal-entendido.
Ne? Arı gibi görünen küçük bir drone.
Um pequeno drone que parece uma abelha.
Küçük bir fırsattan bahsediyorum burada.
Estou a falar de uma pequena fortuna.
Küçük bir gruptu, Herhangi bir hükümet adına çalışmadığına inanıyoruz.
Era um grupo pequeno, não trabalhava em nome de qualquer governo.
Arkanı dön, seni küçük pislik.
Vira-te, meu merdinhas.
Küçük ve büyük tweedle.
- O roque e a amiga.
Axelrod'un yatırım fonu gibi olan şirketler fikirlerini tükettiler. O yüzden küçük değişiklikler yapıp, bize yutturmaya çalışıyorlar.
Fundos como o do Axelrod esgotaram as ideias, usam atalhos, informações privilegiadas...
Gidip küçük baltanı sallayabildiğin kadar salla.
Por isso, pode prosseguir com o caso.
- Eğlenceli. - Küçük düşürücü.
- Depreciativo.
Küçük düşürücü mü?
Depreciativo?
Boynunda o küçük kameralardan var mı?
Está a usar uma câmara pequenina no pescoço?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]