Martın Çeviri Portekizce
645 parallel translation
Martın birinde evinizin hazır olmasını sağlarım.
Eu trato de ter a vossa casa pronta a 1 de Março.
Ana direğin üzerinde beyaz bir martının dönüp durduğunu gördüm. Kanatları kanlıydı. "
Sobre o mastro maior vi uma gaivota branca voando em círculos... as asas manchadas de sangue.
Dün de Bayan Daniels bir martının saldırısına uğradı.
Miss Daniels foi atacada por uma gaivota ontem.
Bunlar 1964 Martının Miami Beach'ini hatırlatıyor. Clay, Liston'la orada ilk kez karşılaşmıştı. Kimse sonunun nasıl olacağını bilmiyordu.
Parece até com março de 1964, em Miami Beach quando Clay e Liston lutaram pela primeira vez e ninguém sabia o que ia acontecer.
Hızlı bir dönüş, kanatları topla, havada sadece uçlarını aç dün gece olduğu gibi onu yere yatır ve böylece bir martının ne kadar hızlı uçabileceğini göreceğiz.
Subo rápido, encolho as asas, apenas com as pontas de fora, aponto direto prá baixo como na noite passada, e veremos quão rápido uma gaivota pode voar.
Bir martının daha önce asla uçamadığı yerlere gideceğim.
Voarei para onde uma gaivota jamais voou antes.
Aynı zamanda Yüce Martının Oğlu olarak da bilinir.
Também conhecido como o Filho da Grande Gaivota?
- Yüce Martının Oğlu o.
- Ele é o Filho da Grande Gaivota.
Yüce Martının biricik oğlu sanırım.
O filho único da Grande Gaivota, suponho.
Sevgilim çok tatlısın, beni şımartıyorsun.
Querido, és tão amoroso, como me estragas com mimos.
Mart'ın 19'unda, Londra'ya döndünüz...
A 19 de Março, regressaram a Londres.
Şımartılmış bedenlerinin yağını çıkardığımda kaygıyı görecekler.
Ralar-se-ão mais, quando lhes espremer os traseiros.
Bazen beni şımartıp şımartmadığını merak ediyorum.
Às vezes preocupo-me se não estou a ser mal acostumado.
Mart'ın 7'sinde, öğlen saat üçte.. ... seni buradan arayıp bana gelen mektubu alıp almadığını soracağım.
A 7 de Março, às três da tarde telefonar-lhe-ei e perguntarei se recebeu uma carta minha.
Sopayı esirgersen çocuğu şımartırsın.
Guarde o pau e mime a criança.
Geçtiğimiz Mart'ın 22'sinde.
- O quê? Dia 22 de Março.
Dostlarım, bu 23 Mart'ın benim şanslı günüm olduğunu hissediyorum.
Amigos, acho que é o meu dia de sorte, 23 de Março.
Neşelenin, Profesör. Saigon'daki martıları gördüğünüzde, bütün bu avcılık işini unutacaksınız.
As pequenas de Saigão fazem-lhe esquecer o assunto.
Şimdi tam olarak 3 ay geriye gidelim... Mart'ın 6'sına... ki, sonradan öğrendiğimize göre, Bayan Ordway'in New York'a geldiği gün.
Recuemos agora exactamente três meses atrás... a seis de Março... que, como soubemos mais tarde, foi quando a Mna.
Bütün gün boyunca yukarıda martıların yalnız seslerini duyabilir... ve saatini medcezire göre ayarlayabilirsin.
O dia inteiro você pode ouvir o som das gaivotas... e ajusta seu relógio pela marés.
" Bütün gün boyunca yukarıda martıların seslerini duyabilir...
"O dia inteiro, você pode ouvir o som das gaivotas..."
- Öyle mi? Kendime güzel bir kadın bulacağım. Onu kürklerle şımartıp mücevhere boğacağım.
Vou escolher uma bela mulher, cobri-la de peles e sufocá-la de diamantes.
Dışardaki her şeyi düşününce, ağaçları ve çiçekleri ve şu martıları, senin benim için değerini düşününce, Peter ve tanıdığımız insanların, Bay Kraler'le Miep'in, manavın, bizim için her gün hayatlarını tehlikeye atan herkesin içindeki iyiliği, bütün bu iyi şeyleri düşününce, artık korkmuyorum.
Quando penso em tudo que há lá fora... árvores e flores, aquelas gaivotas... quando penso no seu carinho, Peter... e na bondade das pessoas que conhecemos, Sr. Kraler e Miep... o verdureiro... todos arriscando a vida diariamente... quando penso nessas coisas boas, não sinto mais medo.
Yeğenlerim Meryem Ana'mızın görüntüsü ile ile gelecek yılın 15 Mart'ında karşılaştılar.
Os meus sobrinhos viram a aparição da imagem sagrada de Nossa Senhora a 15 de Março do próximo ano. - Deste ano...
Ayrıca martılarınızı da sevdiğimi söyleyemem.
E também não posso dizer que gosto das suas gaivotas.
Kaç martı saymıştınız, Bayan Bundy?
- Quantas gaivotas contou, Mrs. Bundy?
- Siz de mi martılarla sorun yaşadınız?
Teve problemas com gaivotas?
Bu bayanın başına geçen cumartesi bir martı çarpmıştı.
Esta jovem senhora foi atacada por uma gaivota no sábado.
Bence martılar teknedeki balığın peşindeydi.
As gaivotas iam atrás do seu peixe, Mr. Sholes.
Tüm söylediğim, bazı martıların- -
Tudo o que disse é que algumas gaivotas...
Martılar leş yiyicidir. Kuşların pek çoğu da.
As gaivotas são aves de rapina, como o são quase todas as aves.
- Martılar balıkların peşindeydi.
As gaivotas deviam estar atrás do peixe.
Bir grup martı siste yollarını kaybetmişler ve kasabanın ışıklarını görünce oraya gelmişler.
Um bando de gaivotas perdeu-se no nevoeiro e voou em direcção às luzes da cidade.
Yarın Mart'ın 15'i, hep akıllarda kalacak bir gün çünkü Senato beni Roma kralı ilan edecek.
Amanhã, os idos de Março, um dia a recordar o Senado nomear-me-á rei de Roma.
"Nisan'ın çiseleyen yağmurları Mart'ın kuraklığını delipte..."
" Quando abril com a sua doce chuva
Sezar, Mart ayının ortalarından kork.
Não! César, cuidado com os Idos de Março.
Hayır. 29 Mart 1921'de Rusya ulaşım işçileri kongresindeki konuşmasında Lenin göstermiştir ki proletarya diktatörlüğüne geçilince sınıf mücadelesi ortadan kalkmaz, sadece başka kisvelere bürünür.
Não. No seu discurso no Congresso dos Trabalhadores dos Transportes da Rússia, no dia 29 de Março de 1921, Lenine mostrou que a luta de classes não desaparecia sob a ditadura do proletariado, mas sim que ela revestia outras formas.
Bakın, mart seçimleri sırasında, genel felsefeden değil de bir buzdolabının fiyatından, çalışma koşullarından ya da banyolardan tek söz edenler, Mitterand veya Mendes-France değil Fransız Komünist Partisi temsilcileriydi.
Nas Ultimas eleições de Março, os únicos a falar do preço de um frigorífico, dos ritmos de trabalho ou de uma casa de banho, e não de filosofia geral, não foram o Mitterrand ou o Mendés France. Foram os representantes do Partido Comunista francês.
Sanırım sonumun şu martılardan biri gibi olacağını...
Deve ter pensado que eu acabaria com uma das gaivotas com que me viu e...
Birkaç yıl sonra, Britanya'da... onların aslında sadece birer martı olduğunu farketti.
Muitos anos mais tarde na Inglaterra, ele percebeu que tinha sido somente gaivotas.
Alman birlikleri Ren 7 Mart 1936'nın şafak vakti köprülerden geçmeye başladılar.
As tropas passaram as pontes do Reno a 7 de Março de 1936.
1939 Mart'ında, İngiltere ve Fransa Polonya'ya garantör devlet olduklarını ilan etti.
Em Março de 1939, a Grã-Bretanha e a França garantiram-lhe as fronteiras.
Mart 1941'de Rus birlikleri, Macaristan, Romanya ve hatta Bulgaristan sınırları boyunca, Almanlarla karşı karşıya gelmişti.
Em Março de 1941, as tropas russas já tinham enfrentado as alemãs, ao longo das fronteiras com a Hungria, a Romenia e a Bulgária.
Mart ayının son günü, henüz daha kuvvetlerinin hepsi karaya çıkmamışken İngilizlerin elindeki El Ageyla'yı ele geçirip 12 gün içinde onları 800 km. geriye attı.
No último dia de Março, ainda nem todas as tropas tinham chegado, enfrentou os britânicos em El Agheila e em apenas 12 dias empurrou-os 800 km para o Egito.
Martı Jonathan Livingston buraya sürünün gözleri önünde yargılanmak için çağrıldın.
Fernão Capelo Gaivota foi chamado aqui pat.
Martı Jonathan, bir gün uçuşunun ne zaman başladığını ve ne muhteşem bir yolculuk aştığını öğreneceksin.
Fernão Gaivota, algum dia saberá há quanto tempo seu vôo começou e quão grandiosa foi a jornada que percorreu.
Martılar, canlıların en tembeli, en pisi, en açgözlüsü en şüphecisi ve en en sakarıdır.
gaivotas são preguiçosas, sujas, malvadas... Ssuspeitas, nojentas.
Bir martı için en basit gerçek uçmaya hakkı olduğu gerçeğidir. Çünkü özgürlük onun doğasının bir parçasıdır.
O simple fato de que é certo para uma gaivota voar porque a liberdade é a essência de todo ser.
Yavru martıya bakın!
Olhe aquele pássaro-criança!
Herbirinin içindeki iyi martıyı onlara gösterebilmek için çalışmalısın.
Você tem que praticar e ver o bem em cada um deles e ajudá-los a verem também.
İhtiyacın olan tek şey gerçek, sınırsız Martı Fletcher'e her gün bir parça daha yaklaşmak.
Tudo que precisas é continuar achando o verdadeiro, ilimitado Francisco Gaivota.