Plân Çeviri Portekizce
1,045 parallel translation
Korgeneral Frederick Morgan'ın ve COSSAC adıyla da bilinen müttefik kurmay heyetinin birinci görevi, bu iki yer arasında seçim yapmaktı. Heyet 1943 yılında, plân taslağının hazırlanmasıyla görevlendirilmişti [3].
A escolha coube ao tenente-general Frederick Morgan e ao COSSAC, comando especial dos Aliados, designado em 1943 para planear a invasão inicial.
COSSAC'ın taslak plânı Ağustos 1943'te, Quebec'te, Churchill ve Roosevelt tarafından onaylandı.
No Quebeque, em Agosto de 1943, o Plano para a Invasão do COSSAC foi aprovado por Churchill e por Roosevelt.
Üst düzey komutanlar harekât plânındaki gecikmenin farkındaydı.
Os comandantes sabiam que a Overlord estava atrasada.
Yaşanan açık kaosun arkasında, hassas bir plân yatıyordu. Şehrin etrafı sarılacak ve merkezde savaşılacaktı.
Sob o aparente caos dos combates de rua, estava um plano preciso para cercar a cidade e atacar no centro.
Japonları geri püskürtme plânı uzun ve sert bir çatışma üzerine bina edilmişti.
O cenário estava montado para a longa e amarga luta, de obrigar os japoneses a recuarem para a sua pátria.
Birçok kişi, size, plânın hatalı olduğunu çok sayıda hedefin bulunduğunu söyleyecektir. Ya da paraşütçülerin uygun yerlere inmediğini. Tabiî hava durumu da elverişli değildi.
Muita gente dirá que o plano era mau, que havia muitos objectivos ou que os pára-quedistas não aterraram bem e que o tempo, claro, não era adequado e interrompeu tudo mas, se fosse prestada mais atenção à disposição do inimigo,
Almanlar, yere ilk inen paraşütçü grubunun içinde bulunan bir subayın üzerinde harekâtın tüm ayrıntılarını içeren bir plân kopyası buldu.
Entre os primeiros oficiais que aterraram com os pára-quedistas, os alemães encontraram uma cópia completa do nosso plano.
Plân hemen oracıkta bulunan Alman komutanına uçuruldu ve hâliyle o noktadan sonra düşman, amacımızın ne olduğunu tam olarak öğrenmiş oldu.
Foi logo levada ao comandante alemão local e claro que, a partir daí, ele tinha toda a informação sobre o que estávamos a tentar fazer.
Berlin yani başkent, Müttefik Kontrol Konseyi'nin merkezi hâline geldi. Yani plânın işleyişinin test edileceği alan.
Berlim transformou-se no Conselho de Controlo dos Aliados, uma zona de teste para que o plano funcionasse.
Harika bir planımız yoktu. Ancak mola verdiğimiz bir handa, kader bir plân yarattı.
Não tínhamos um plano, mas quando parámos numa estalagem no caminho o destino providenciou-nos um.
Plânımızın aksamamasını istiyorum. Tamam.
Asseguremo-nos que nossos planos estão bem.
Yönetim kuruluna yeni bir kâr koordinasyon plânı sunmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Ve bu tasarıyla birlikte her departman yönetime karşı daha sorumlu bir vaziyete gelecektir.
Tenho o prazer de anunciar que vou submeter ao Conselho de Administração, um plano de coordenação dos principais centros de lucro, com o objectivo principal de fazer com que cada divisão, seja mais responsável pela sua gestão.
Yeni plânımızda haberler, kanal departmanlarımızdan biri olacak.
O novo plano aponta, para que as notícias locais sejam transferidas para emissoras privadas.
Kaçırdığınız adamları da, plânınızı da al bir tarafına sok!
Podes meter a classe de prisioneiros de vanguarda no rabo!
İşe yararsa, iyi bir plân efendim.
É um bom plano... se resultar.
- Çok zekice bir plân.
Um plano muito inteligente.
- Cain'in plânı işe yaramadı.
Parece que o plano do Cain não resultou.
Hayır. Hayır, bu bizim plânımızdı.
- Não, Tigh, esse era o nosso plano.
Plânım işe yararsa size yaklaşan o Cylon savaşçıları yakında geri dönecekler.
Se o meu plano resultar, os caças que se aproximam de ti em breve voltarão para trás.
Her şey plânıma göre ilerliyor. Tabii emrettiğim gibi bir pilotlarını yakalayamamış olmanız dışında.
Continua tudo a decorrer conforme o meu plano, excepto... que ainda não capturaram um dos pilotos deles, como ordenei.
Plânınız bu mu?
É esse o plano?
Korkarım Baltar'ın gerçek plânı her ne idiyse başarısız oldu.
Receio que o plano dele tenha falhado. Fosse ele qual fosse.
Bir plânın var.
Tu tens qualquer coisa.
Plânın olduğunu biliyorum.
Eu sei que tens.
Evet, bir plânım var.
Sim, tenho.
- O plân suya düştü.
- Baldou-se.
Bu da kahrolası plânının parçası mıydı?
Isto fazia parte do teu plano?
- Onlarla ilgili bir plânım da var.
Eu tenho um plano para lidar com eles.
Gün ağardığında plân yapmaya başlamalıyız.
Agora, nós deveríamos começar fazer planos para a primeira luz do amanhecer.
Harika bir insan plânı daha.
Outro grande plano vindo de um ser humano
Plânı biliyorsunuz.
Já conhecem o plano.
Hannibal'ın bütün plânı burada kilitli kaldı!
O Hannibal tem isto tudo pensado!
Bir tür plân yapmak zorundasın!
Tens de inventar um plano qualquer.
Artık deli değilsen, neden sen bir plân yapmıyorsun?
Se já não és louco, por que não inventas um plano?
Plânın işe yaramasına bayılıyorum.
Adoro, quando um plano dá certo.
Benim adıma anlat plânı Face.
Explica-me o plano, Caras.
Bizi bir arada tutacak bir plânım var.
Eu tenho um plano para ficarmos juntos.
Evet. Plân nedir?
Qual é o plano?
Bir plânın yok değil mi?
- Não tens nenhum plano, pois não?
Tabii ki bir plânım var ama bu bir sır.
Claro que tenho. Só que é segredo.
Kimin plânıydı bu?
- De quem foi este plano? - Meu, não.
O zaman bir plânım var.
Então, eu tenho um plano.
- Plânımın bir parçası. - Plân?
- Faz parte do meu plano.
Plân hakkında bir şey duymadım.
- Plano? Não ouvi plano nenhum.
- Hannibal, bir plânın varsa belki bizimle paylaşmak isteyebilirsin.
Se tens um plano, Hannibal, talvez nos queiras incluir nele.
Khe San'ın dışında Vietkong generalini çivilediğimiz zamankiyle aynı plân.
O mesmo plano que usámos para apanhar aquele general vietcongue.
Asimile olmuş bu Flaman Yahudileri ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar benzemeye çalıştıkları kişilerin yanında eğreti dururlar. Almanlar artık, Avrupa'da yaşayan tüm Yahudileri yok etme plânını devreye sokmuştu.
Os alemães punham agora em acção o seu plano de destruir todos os judeus na Europa.
Fakat bana göre eğer, daha fazla ihtimam gösterilseydi ki bundan kastım düşmanın karakteridir o takdirde plân başarılı olabilirdi.
creio que o plano seria considerado bom.
Plân buydu.
Era esse o plano.
Bu plânınıza bağlı efendim.
Depende do seu plano.
- Plân işliyor mu?
- Vamos?
plan 65
planet 21
plank 16
plan b 24
planlar 17
plan nedir 29
planlarım var 18
plan ne 29
planın nedir 41
planlandığı gibi 20
planet 21
plank 16
plan b 24
planlar 17
plan nedir 29
planlarım var 18
plan ne 29
planın nedir 41
planlandığı gibi 20