Süpermarket Çeviri Portekizce
162 parallel translation
Süpermarket açılışında yaşanan kargaşaya benziyordu.
A mesma agitação da inauguração de um supermercado.
Şikago'nun dışında süpermarket zinciri işletiyorum.
Dirijo uma cadeia de supermercados no subúrbio de Chicago.
Süpermarket zinciri demek...
Cadeia de supermercados...
Yarış pisti süpermarket ve Nelson'un arabaları da öyleydi.
Tal como o trabalho no hipódromo... nos supermercados e a troca de carros do Nelson.
Süpermarket yöneticisi, işçi bulma kurumundaki çocuk... ne yaptığını unuttum, neyse,
Gerente de um supermercado, tipo, agência de emprego... Não me recordo do que faz, mas de qualquer forma, é divorciado.
Spanyeller süpermarket tasarlamaya başladı.
Cocker spaniels começaram a construir supermercados.
Yuh! Van Cleef'den sonra süpermarket mi?
Depois da Van Cleef...
Süpermarket, evet.
No supermercado, sim.
Şimdi o süpermarket sana 10 yıla mâl olacak.
Sabes, aquele roubo ao supermercado vai-te custar 10 anos.
Süpermarket
Supermecado.
Süpermarket.
- Supermercado?
"Süpermarket, haftalık 23.55."
"Mercado, £ 23.55 por semana"
- Evimin etrafını süpermarket açılışındaki kalabalık gibi sarmışlardı.
Cercaram a minha casa, tipo dia de saldos numa loja. - Como é que ele nos encontrou?
Tiyatro, bowling salonu, buz pisti, süpermarket.
Cinemas, salão de bowling, pista de patinagem, supermercado.
Önde gelen süpermarket zincirlerinden birinin sözcüsü... paniğe kapılıp alışverişe koşmaya gerek olmadığını söyledi.
O porta-voz duma cadeia de supermercados disse que comprar em pânico é desnecessário.
Süpermarket için mi?
Para o supermercado?
- Süpermarket aşkına! Geri gelmiş!
Nossa Senhora do mercado, ela voltou!
- Süpermarket aşkına mı? !
Nossa Senhora do mercado?
Üç süpermarket cadısını hiç duydun mu?
Já ouviste falar nas três bruxas do supermercado?
Civarda daha cazip fiyatlara sahip bir süpermarket olmalı ki, bu durum bizim satışlarımızı hızla dibe vurdurdu.
Deve haver por aqui algum supermercado com ofertas - especiais... Então as nossas vendas baixam temporariamente.
Süpermarket piyasası çok acımasızdır.
O supermercado é uma máquina sem coração.
Birazdan ışıklı bir yere geleceksin bir süpermarket
Vão aparecer muitas luzes, é um supermercado.
Popüler bir süpermarket gazetesi yaratığı canlı getirene... 5000 $ ödül vereceğini belirtti.
Um popular anúncio de supermercado ofereceu 5,000 $... a quem trouxesse a criatura viva.
Kalabalık bir süpermarket.
Era o que me faltava!
Süpermarket, güzelim.
Supermercado, querida.
Süpermarket. Vay canına!
Supermercado.
Ulusal Süpermarket Güvenlik Dairesi'ndenim.
Da Agência de Segurança em Supermercados.
- Hayır. Süpermarket.
- Não, ao supermercado.
Sizi salaklar, Kwik-E-Marts'da satılanlar çok büyük. ( Kwik-E-Marts : lüks süpermarket zinciri )
Os Super Copos que vendem no Kwik-E-Marts são deste tamanho!
Solaklar için bir herşeyin olacağı bir süpermarket açıyorum.
Welser, vou abrir uma loja de conveniência para canhotos.
Bir süpermarket soydu ve kendini içine hapsetti.
Assaltou um supermercado e barricou-se lá dentro.
Süpermarket kasalarında beklerken, çok fazla vakit geçiriyor olmalısınız.
Tem passado muito tempo em filas de supermercado.
Karakterimi, süpermarket tezgahtarından, kızgın bir Eskimo itfaiyecisine çevirdikleri bir film nasıl aynı film olabilir?
Como pode ser o mesmo filme se o meu personagem... é um bombeiro esquimó nervoso em vez de empregado introvertido?
Süpermarket yakınlarda mı?
O supermercado é aqui perto?
Bilmelisin ki Frank, süpermarket çok yalnız bir yer olabilir.
Lembre-se, o supermercado pode ser um sítio muito solitário.
Büyük bir süpermarket var!
Há um supermercado.
adına da'süpermarket'diyelim.
Como se fosse um supermercado.
Pekala biliyor musun FrankIin'de bir süpermarket inşa-ediyorlar.
Ok, sabias que estão a construir um K-Mart na Franklin.
1995 yılında bir süpermarket gazetesinde şöyle bir haber çıktı.
Em 1 995, um tablóide de supermercado pôs esta história na primeira página.
Süpermarket açılışlarından sonra açlığa ve dünya barışına, sadece birkaç hafta...
Depois de acabar de inaugurar tantos supermercados restaram-se só umas semanas para tratar da fome...
Onnarı süpermarket'e götürmemiş.
Ele não as comprou num supermercado.
- Yani sakinleş, süpermarket sürtüğü.
- Por isso, não te preocupes, sua oferecida.
- Süpermarkette çalışıyorum. - Süpermarket mi?
Trabalho num supermercado. Supermercado.
Kardeşi bu olaydan iki hafta sonra, süpermarket soygununda öldürülmüş.
A sua irmã foi morta numa loja duas semanas depois.
Süpermarket soğuk ve bundan hoşlanıyorsun.
No supermercado está frio, e tu gostas dele assim.
Süpermarket derisine benziyor.
Parece cabedal de uma grande superfície.
- Bir süpermarket.
- Um supermercado.
Bir süpermarket yöneticisi.
É administrador de um supermercado.
'Erişte Lokantası Olayı've'Süpermarket Olayı'.
A saber'O Incidente na Loja de Massas Soba'e'O Incidente na Loja de Conveniência'.
'Süpermarket Olayı'
'O Incidente da Loja de Conveniência'
Tamam işte süpermarket.
Ok, é um supermercado.