Vakti gelmişti Çeviri Portekizce
328 parallel translation
İlk partim, vakti gelmişti.
A minha primeira festa, finalmente.
Sevindiğine sevindim. Vakti gelmişti.
Fico feliz que você esteja feliz.
- Vakti gelmişti!
- Já não era sem tempo!
- Vakti gelmişti, kütük kafa.
- Já não era sem tempo, matulão.
Karalar yerine farklı bir şeyler giymenin vakti gelmişti.
Já era hora que aposentasse esse velho vestido de veludo negro.
"Üçüncü gündeydik ve birliğin hareket vakti gelmişti..."
"o terceiro dia houve o avanço e a coluna teve de partir..."
Artık tanışmanızın vakti gelmişti.
Já era tempo de se conhecerem.
Kasabama sevgilime dönüp onu söz verdiğim gibi alma vakti gelmişti.
Não, doutor, ele não está propriamente sozinho. Princesa Kosmo, ou uma coisa assim.
- Vakti gelmişti.
- Até que enfim.
Vakti gelmişti.
E já não é sem tempo.
O çirkin ortamı terk etme vakti gelmişti zaten.
De qualquer modo já era tempo de deixar este mundo sujo e podre.
Düzgün bir iş yapmanın vakti gelmişti.
Já era tempo de fazerem alguma coisa certa.
Fakat zorlu sınavın vakti gelmişti.
Era o momento da prova final.
Vakti gelmişti.
- E estava na hora.
Vakti gelmişti.
Já não era sem tempo, querida.
Aklımı kaybetmiştim, tam kayalıktan atlayacakken... Şeytana meydan okumanın ve onu ait olduğu cehenneme göndermenin vakti gelmişti.
Nesse momento, eu estava realmente louco, e estava mesmo à beirinha do penhasco quando tinha chegado a altura de olhar o Demo nos olhos e de o mandar para o inferno, que era o lugar dele.
- Artık vakti gelmişti.
- Bem, já era altura.
Onlara göre, Halifax'ın görevi devralmasının vakti gelmişti.
Achavam que Halifax tinha que subir ao poder.
Artık yeni, daha iyi bir ırk yaratmanın, vakti gelmişti.
Era altura de criar uma nova raça, mais bem adaptada.
Flaman Nazi hareketi NSB'ye göre işgâlcileri karşılamanın vakti gelmişti.
Para o movimento nazi holandês, o NSB, este era um momento de júbilo e deram as boas-vindas aos invasores.
Artık görev gücünde ne olup bittiğini anlamanın vakti gelmişti. Kurtarma rotası ne olacaktı.
Só então percebemos o que acontecera à Força de Intervenção o que seria o processo de recuperação.
Artık Japon savunmasının iç halkasına saldırmanın vakti gelmişti.
Tinha chegado o momento de invadir o círculo interno da defesa do Japão.
Buna bir son vermenin vakti gelmişti.
Chegara a altura de parar.
Kuzey Afrika ve Atlantik'teki başarıyı kutlamanın vakti gelmişti.
Havia que festejar a vitória no Norte de África e no Atlântico.
Yeniden inşa etmenin vakti gelmişti. Almanya için toparlanma zamanıydı. Böylelikle bedeli ödemeye başlayabilirlerdi.
Era tempo de reconstruir, tempo de a Alemanha começar a recompor-se para poder pagar.
- Vakti gelmişti.
- Felizmente.
Ama artık vakti gelmişti ve bunu çok beklemiştik.
Agora era o momento e nós tínhamos esperado tanto tempo.
Vakti gelmişti.
Já era hora...
Ve gerçeği öğrenme vakti gelmişti.
E está na altura de ele saber a verdade.
Devrim yapmanın vakti gelmişti.
A altura era propícia para uma revolução.
Artık bize bu odayı vermelerinin vakti gelmişti.
Já era hora de nos darem esse quarto.
Vakti gelmişti. Beni unuttuğunuzu sandım.
Até que enfim, pensei que se tinham esquecido de mim.
Vakti gelmişti!
Já não era sem tempo!
Vakti gelmişti.
Já não era sem tempo!
Vakti gelmişti.
Chegou a hora dele.
Janero'yla uzlaşma vakti gelmişti.
Já era tempo de apanharem o Janero.
- Bunu söylemenin vakti gelmişti.
Até que enfim!
Kazancımı katlamanın vakti gelmişti doğru zamanı bekledim.
Decidi que era hora de aumentar os meus lucros. Assim esperei o momento certo.
Teşkilattan birini göndermelerinin vakti gelmişti.
Estava na hora de que trazerem alguém da Força para cá, certo?
Birkaç iyi haber duymasının vakti gelmişti.
Ele bem precisa de boas notícias.
Vakti gelmişti.
Seu tempo havia terminado.
Vakti gelmişti.
Está na hora.
Fark edilmeden kaçmasının vakti gelmişti.
É o único momento em que o intruso pode fugir sem ser detectado.
- Vakti gelmişti, hava ısınıyor.
Já não era sem tempo. Estava a ficar quente.
Vakti gelmişti.
Sem problemas.
Ve artık sizinle konuşma vakti gelmişti.
E que era altura de falar consigo.
Reddettim çünkü değişiklik yapmanın vakti gelmişti.
Disse : "não, é altura de mudar de vida."
Nükleer silâhların neredeyse kullanıma hazır olmasından mütevellit Japonlara son bir ültimatom vermenin vakti gelmişti.
"as suspeitas deles e a desconfiança dos nossos objectivos irão aumentar." Com as armas atómicas quase prontas para usar, era altura de Truman fazer um ultimato final aos japoneses e mais uma vez, o conselho de Stimson foi rejeitado.
- Artik vakti gelmisti degil mi?
- Bom dia.
Artık vakit gelmişti. Eğitim vakti.
Tinha chegado a hora... do treino.
- Vakti de gelmişti.
- E já não é sem tempo.