Yeşil ışık Çeviri Portekizce
521 parallel translation
Nasıl olduğunu söyleyeyim, sen güvenli olduğunu söyledin, yeşil ışık yaktın.
Porque disseste que seria seguro, e lhes deste luz verde.
- Yeşil ışık mı?
- Exactamente.
Yeşil ışık mı?
O que queres? Luz verde?
5. birim, yeşil ışık ver.
Convés 5, dê-me luz verde.
Yeşil ışık!
Está verde!
Yol boyunca yeşil ışık yanarsa her şey mümkün.
Pode fazer-se tudo com os sinais verdes em todo o percurso.
Birisi yanıma gelip beni sarstı ve "Kaptan, ışık görüyoruz, yeşil ışıklar." dedi.
Disseram-me : "Capitão, há ali umas luzes verdes!"
Yeşil ışık beni durduruyor.
A luz verde paralisou-me.
John, yeşil ışık üzerimden ayrıldı.
John. A luz verde já não me cerca.
Yeşil ışık. Depoyu doldur, yağı kontrol et ve camları da siliver.
Luz verde. cheio, revisa o aceite e limpa o parabrisas.
Gidelim. Kediler, yeşil ışık yandı.
Tem luz verde, Tomcats.
Yakala Operasyonu'na yeşil ışık.
Luz verde para a Operação Caça-os.
Yeşil ışık, Pierce.
- Luz verde, Pierce.
- Yeşil ışık göründü o halde.
- Podemos avançar? Podemos.
- Sizin yeşil ışık yakmanız gerekiyor.
- Faltava a sua autorização.
Bize yeşil ışık yakılsaydı... bir yıl önce yörüngeye bir uydu oturtabilirdik.
Podíamos ter posto um satélite em órbita há um ano, se nos tivessem dado luz verde.
Yeşil ışık :
Luz verde :
Tekrar aradığında ona yeşil ışık yak.
Quando ele voltar a ligar dêem-lhe luz verde.
- Olamaz! Yeşil ışık yanıyordu!
Mas o sinal está verde.
Yeşil ışık yanıyordu.
O sinal está verde!
Yeşil ışık yandı!
Agora estão verdes!
Faktörler. Yeşil ışık mı, kırmızı ışık mı?
Luz verde, luz vermelha?
Tamam, yeşil ışık.
Você ficará fascinado! Vejamos se tem alguém.
Sonra ben yeşil ışıkta geçerken, meğerse kırmızıymış ve...
Passei com o verde, mas afinal estava encarnado, e...
- Yeşil ışık yakıldı.
- Temos luz verde.
Yeşil ışık. Yeterince açık mı?
Espero que ela entenda.
Yeşil ışık.
Luz verde.
Tekrar ediyorum, yeşil ışık.
Repito, luz verde.
Dışı yeşil, içi kırmızı.
Fora, verde, dentro, vermelha.
Kan kırmızısı ve koyu sarı boyadım ve tam ortada yeşil bir bilardo masası.
Pintei-o de vermelho sangue e amarelo escuro...
Dediğim gibi, kavşaktaki ışık yeşil yanıyordu ve arabanın yan tarafına bir şeyin çarptığını duyduğumda, bunun sadece boş bir sandık olduğunu düşündüm.
Como eu disse, a luz no cruzamento estava verde, e quando ouvi um barulho, no lado do carro, pensei que fosse apenas, uma caixa vazia.
Yukarı, Nil'in yukarsına, yeşil toprakları ve Mısır'ı gerimizde bırakıp, Sudan'a girin - 2.600.000 km kare çöl ve çalılık alan.
Subamos o Nilo, deixemos para trás o Egipto e a terra verdejante, entremos no Sudão, 2,5 milhões de km quadrados de deserto e pedras.
Irmağın kıyısında. Yeşil ve mavi.
Na margem do rio verde e azul
Kısım "C," mavi yola geçin ve "A" ve "B" kısımları kırmızı yol Yeşil Berenin yeteneklerine daha fazla uyum sağlamak için.
Seção "C", siga a trilha azul e seções "A" e "B", a trilha vermelha para mais informações sobre as habilidades dos boinas-verdes.
Bize ışıklar yeşil, şehrin gerisi kırmızı.
Só sinais verdes, no resto da cidade vermelhos.
Derken yeşil ışığın üstünde kırmızı bir ışık gördüm.
Pouco depois vi uma luz vermelha por cima das verdes.
Daisyler'in rıhtımındaki yeşil ışığı ilk gördüğünde, Gatsby'nin hissettiği hayranlık geldi aklıma.
Recordei o ar maravilhado de Gatsby ao descobrir a luz verde do cais de Daisy.
Bütün ışıklar yeşil yanacak. - Kırmızı ışık görmeyeceğim, anlaşıldı mı?
Quero todas as luzes verde, e não tentes sacanear-me com o vermelho, percebestes?
Hiçbir şey yok Komutan. Sadece yeşil bir ışık.
- Nada, à excepção da luz verde.
Daha önceki uzay gemisi gibi yeşil bir ışık yanıp sönüyor.
Luz verde a pulsar sobre a nave anterior.
Dört yeşil duvar arasına sıkışan 8 yaşında bir çocuk.
Uma criança encerrada em 8x4m.
Neye ihtiyacın var- - bir kırmızı ve yeşil ışığa mı?
Deves precisar de um semáforo, não?
Kim olduğunu bilmiyorum... ama yüzü yanmış, ve garip bir şapka takıyor... ve kırmızı-yeşil bir kazak, çok pis bir kazak... ve o bıçakları kullanıyor, parmaklarına taktığı bıçaklar.
Não sei quem é... Mas está queimado, usa um chapéu esquisito, uma camisola verde e encarnada, muito suja e usa umas lâminas como unhas gigantescas...
Portakal Çiçeği Köprüsü'nde Yeşil Çayır Karayolu'ndan 1. Çıkış.
É na saída da estrada Verdes Prados, no passadiço Flor de Laranjeira.
Parlak yeşil. Tıpkı sıkılmış bir kaptanın gizli hayallerinde olabileceği gibi.
Dançarinas Verdes, o sonho de qualquer capitão...
Başlamanız söylendiğinde, kitapçığınızı açın. Yeşil kısımları yırtarak başlayın.
Quando for dada ordem para iniciar, abram o enunciado e destaquem o anexo verde com cuidado.
İki bira kutusu, bir Coca-Cola şişesi, yeşil bir pet şişe hayli yanmış ve 12.45'te durmuş bir kol saati ve bir anahtarlık.
Duas latas de cerveja, uma garrafa de Coca-Cola, uma garrafa verde de plástico um relógio bastante queimado que parou as 12 : 45h, um molho de chaves.
Yeşil kısımlarını bile yedim. Aldığım teşekkür bu mu?
Tu até comeste a coisa verde e isso é o teu agradecimento?
İki karışık yeşil salata.
Duas saladas mistas verdes.
Bir adamın siyah, beyaz, yeşil veya benekli olması fark etmez. Doğunca çöpe atılmış olması veya çocukken kadın kıyafetleri giymeye başlaması da bahane değil.
Não me importa se um homem é preto, branco, verde ou às bolinhas ou se foi jogado pela família na lata do lixo ao nascer ou se começou a vestir roupa de mulher aos 14 anos.
Ah, bir de kafedeki gibi, bir tabak kızarmış yeşil domates için... neler vermezdim.
O que não dava por um prato de tomate verde frito como o que havia sempre no Café.
işık 176
ışık 57
işıklar 178
ışıklar 44
işık yok 16
işıkları aç 25
işıkları söndürün 27
işıkları açın 23
işıkları kapat 24
işıkları söndür 24
ışık 57
işıklar 178
ışıklar 44
işık yok 16
işıkları aç 25
işıkları söndürün 27
işıkları açın 23
işıkları kapat 24
işıkları söndür 24