Çene Çeviri Portekizce
1,252 parallel translation
- Ben Hava Kuvvetlerindeyken, gereksiz çene çalmalarla asla vakit kaybetmezdik.
Na R.A.F. não perdíamos tempo com conversas desnecessárias.
Göğüsler dik, çene yukarı!
Caprichem!
Çene çalıp sizi korkutmayı sever çünkü bu korku sahip olduğu tek şey. Onun istediği gibi oynuyorsunuz.
Ele adora conversar e meter-te medo porque é tudo o que tem, e estás a ir na conversa dele.
Siz Bob Dylan'la çene çalarken, o az daha ölecekti.
Ela quase morreu, ontem à noite, quando vocês estavam com o Bob Dylan.
Bu çene benim!
O meu! Meu!
Asgari ücret ödemene ses çıkarmıyorum çünkü az önce şirketten İsrail'deki sevgilimi aradım. Bir saat çene çaldık.
E nada de mal em pagar-me o salário mínimo, porque acabei de usar o telefone da empresa para falar com o meu namorado em Israel... durante uma hora.
Seninle oturup daha çene çalmak isterdim ama içeriye yeni yeteneklerimin yanına dönmeliyim.
Bem, ouve, adorava sentar-me a comer contigo, mas tenho de voltar para as garinas, portanto...
Jessica söz konusu olduğunda çene formasyonunun standardını biliriz. Ama diş sayısı konusunda standardımız yoktur.
Nós alcaçamos um certo nivel e no caso da Jessica, conseguimos um nível de mordida mas não temos um nível de número de dentes.
Kullanılmış çene kemiklerinin vajinal salgıda turşusu kurulmuş birbirlerini öpüyorlar.
Maxilares reciclados a beijarem-se, tomates conservados em sumo de rata.
İnsanlar Prens mi ne hakkında çene çalıyor.
O povo fala de um príncipe.
Çene arkası ve göz altlarını keserek yağları dışarı çekiyorlar.
Eles fazem uma incisão atrás da mandíbula, debaixo dos olhos e sugam a gordura.
O ötene kadar çene-müziği yaparız.
Fez com que se ouvisse música até às canárias.
- Ve işte diğer bir kaç kişi. Salata hakkında beş saat çene çalan tipler.
- E existem mais uns quantos, pessoas que falam sobre saladas durante cinco horas.
Burun kemiği, göz kemiği, çene kemiğinde çatlaklar var.
Fractura até ao osso nasal, osso orbital, mandibular...
Çene altındaki gergin deriye bakın.
Veja por baixo do meu maxilar.
Kaçık çene hareketi yok.
Nada de queixo maluco.
Haydi, Zhaan, bırak çene çalmayı da bir an önce çık oradan.
Zhaan, pára de tagarelar e sai daí. - Vamos, Zhaan.
Çene çukuru var.
Uma covinha.
- Ne çene ama.
- Que pedaço.
Yanında çene bağı da veriyorlar mı?
Vem com elástico?
Her kimle çene çaldıysan, yanlış bilgi vermişler.
Pois seja quem for com quem tem falado, estão mal informados. Não uso drogas. - Não?
Çene çalmayı kes Deyell.
Deixa de falar, Deyell.
Dilim ön dişlerimi ileri itiyormuş, o yüzden dişlerimin şekli bozulmuş. Dişçim çene yapımın bozulduğunu düşünüyor.
A minha língua investe contra os dentes da frente e mordo mal.
Charlotte'a göre, siyah ve mavi bir çene anlaşma bozucuydu.
Para a Charlotte, um queixo roxo era um "quebra-acordo".
Çene yapısı antenler. Vücudun bölümleri.
Desvios das mandíbulas, as antenas, a segmentação do corpo.
Çene kemiklerim oynadı.
Era enorme mas eu desloquei o maxilar.
böyle bir çene ile hayvan 250 kiloyu kaldırabilir.
Com mandibulas destas o animal deve pesar uns 250 kilos.
Bana Kuzu Çene derdin ve sana Ciğer dediğimde utanırdın.
Você me chama de Lamb Chop e fica vermelho... ... eu sempre te chamo de Liver Snap.
Görünen ; burası Frank'in bütün tutkularını karşılıyor : saç kesmek ve çene çalmak.
O que pareceu satisfazer as suas ambições. Cortar o cabelo e falar pelos cotovelos.
Bu nedenle çene çalmayın.
Então, economizem no palavreado.
Belki de çene çalmaya daha az zaman ayırıp da dinlemeye zaman ayırmalısın.
Talvez se passar menos tempo a dar ŕ língua e mais tempo ouvindo...
Çene çalma?
A dar ŕ língua?
Burun kırık, çene yamulmuş, surat dağılmış.
Nariz quebrado, queixo esmagado, cara arrebentada.
Beyler, sizinle çene çalmayı çok isterdim ama, bilirsiniz, öbür odada bir hemşire bekliyor ve...
Meus amigos, adoraria ficar na conversa convosco, mas, sabem, tenho uma enfermeira ali naquele quarto e...
Çene çalacak vaktimiz yok.
Não temos tempo para conversas.
Kusura bakma ama Cindy'nin sözde "plesiosaurus" unun çene kemiği Paleontolojistler Kongresinin tanımına göre erkek megalosaur'a ait.
Desculpe, mas a mandíbula do plesiossauro da Cindy... é na realidade de um macho magalossauro como foi defenido na último Congresso Mundial de Paleontologia.
Çıkık kaşlar ve çene hattı.
Repare na testa e no maxilar.
Sadece Hohne ve diğer çene kafalı Perseidlerle beraber üzerinde çalıştığım bir proje için. Ödül avcısı Jeger'i hatırladın mı? Duvarlardan nasıl geçtiğini anlamaya çalışıyoruz.
Nada de especial... é um projecto em que estou a trabalhar com Hohne o Perseid lembras-te do caça recompensas Yeger gostava de saber como atravessou as paredes
Bavullarım hala odama taşınmadığı halde neden boş boş çene çalıyorsunuz?
Porque é que estão aqui parados enquanto que a bagagem ainda não está no meu quarto?
Seninle çene çalmak için çok uygun bir fırsat.
É uma boa hora para conversarmos.
Bir düşüneyim, mükemmel saçlar, ayrık çene, seni benden çalmaya mı çalışıyordu?
Cabelo perfeito, queixo forte, tentou roubar-te de mim?
Erkek arkadaşınla çene çalıyordun.
- Estava aí de conversa com seu noivo.
Çok komik. O çene hareketini Ray de yapıyor.
O Ray também faz isso com o queixo.
"Marie, yumurta! Çene çalmayı kes!"
"Ovos, Marie, e cala a boca."
Sana kendini iyi hissettirmem için çene çaImamı bekIeyemezsin.
Não esperes que converse contigo só para te sentires melhor.
Annemle ilgili çene çalmak istiyorlarsa kendi bilecekleri iş.
Se quiserem conversar sobre a mãe, isso é com elas.
Çene çalmak için daha fazla vaktimizin olmasını isterdim, ama tekillikteki hizalanma bir günde sadece 11 dakika.
Gostaria de ter mais tempo para conversar, mas a singularidade só fica alinhada 11 minutos por dia.
Okul çocukları ile çene çalacak zamanım yok.
Tenho lá tempo para perder com colegiais!
Çene.
O queixo.
Çene yapısı aynen.
A estrutura da mandibula continua igual.
Göğüs dışarı, çene ileri.
Peito erguido.