A meeting translate Turkish
14,341 parallel translation
We're in the middle of a meeting!
Toplantının ortasındayız!
Only the Holy Spirit hasn't scheduled a meeting with me yet.
Ne var ki Kutsal Ruh henüz bir toplantı tarihi vermedi.
Call a meeting, schedule a retreat.
Bir toplantı yap, bir dinlenme planla.
Asa wants a meeting.
- Asa toplantı istiyor.
A meeting at fuzzy Shay's old place. Let the others know.
Bulanık Shay'in eski yerinde buluşma var.
And, uh, I know they were all in a meeting in your office yesterday.
Dün sizin ofisinizde toplandıklarını da biliyorum.
We'll set up a meeting, somewhere protected.
Korunan bir yerde bir görüşme ayarlayacağız.
According to Gideon, in two hours time, our favorite immortal psychopath is scheduled to attend a meeting of the Conglomerate's share holders.
Gideon'a göre, iki saat içinde en sevdiğimiz ölümsüz psikopat Şirket'in hisse sahiplerinin bir toplantısına katılacak.
- Set up a meeting.
- Bir buluşma ayarlayın.
Okay, I requested a meeting at the Clave to inform them that the Seelies are siding with Valentine.
- Anneniz ve ben... Pekâlâ Merkez'den Seelie'lerin Valentine'a karşı tutumlarıyla alâkalı bir görüşme talebinde bulundum.
I'll set up a meeting.
Bir toplantı ayarlarım.
I don't think a meeting is enough.
Bir toplantının yeterli olacağını sanmıyorum.
You don't interrupt a meeting with the Secretary of State.
Dış İşleri Bakanı'yla olan bir toplantıyı bölemezsin.
Did Heather Dunbar inform you of a meeting between herself and Lucas Goodwin?
Heather Dunbar sizi Lucas Goodwin'le olan buluşması hakkında bilgilendirdi mi?
I'm in New York for a meeting.
Bir toplantı için New York'tayım.
I have a meeting tomorrow with the board at the Yakatomi Building.
Yarın Yakatomi Binası'nda heyetle toplantım var.
That new client I mentioned, um, I forgot I scheduled a meeting.
Bahsettiğim yeni müşteri, toplantıyı unutmuşum.
I'm just asking if it would be okay, in the near future, for me to set up a meeting.
Sadece sormak istiyorum ki, yakın bir gelecekte bir toplantı ayarlamam uygun olur mu?
Suddenly the rest of us can't discuss an act in a meeting without the secretary dissolving in tears?
Sekreter göz yaşlarına boğulmadan bir sanatçı hakkında konuşamaz hale geldik.
Well, that could have been the murderer setting up a meeting.
Bu, bir buluşma ayarlayan katil olabilir pekala.
I've got a meeting.
Bir buluşmam var.
My dad has a meeting or something when we get back, so now we leave a day early.
Döndüğümüzde babamın görüşmesi mi ne varmış şimdi birgün önce gitmek zorundayız.
Sitting Bull knows his people need to form a united front, so he calls a meeting of Lakota leaders.
Oturan Boğa halkının birleşik bir cephe oluşturması gerektiğini biliyordu. Lakota liderleriyle bir toplantı ayarladı.
Crazy Horse thinks he's going to a meeting with some U.S. officials.
Çılgın At, Birleşik Devletler yetkilileriyle görüşeceğini sanıyordu.
She's inviting people in, meeting with local entrepreneurs about investment opportunities, opening herself up in a way that will allow us to monitor her calls, her texts, her movements, so that we can catch Christopher in the act...
Yerli girişimcilerle buluşup yatırım olanaklarını görüşüyor. Böylece görüşmelerini, mesajlarını ve hareketlerini izlememize olanak tanıyor. Bu sayede Christopher'ı suçüstü yakalayabileceğiz.
You know what, I-I-I got a breakfast meeting early tomorrow anyway, but...
Zaten yarın sabah bir buluşmam vardı.
We had a family meeting last night.
- Dün gece bir aile toplantısı yaptık.
Have a great meeting!
İyi toplantılar.
A warm, productive and stimulating meeting.
Sıcak, verimli ve ilham veren bir toplantıydı.
I have a business meeting.
Bir iş görüşmesi yapacağım.
But Jung Chae-san is the most important now, and you said you're not sure if Jung Chae-san is following. For that, based on my informant, Kim Woo-jin, Yun Gye-soon are operating as a group, moving and meeting at Andong.
Aldığım istihbarata göre Kim Woo Jin ile Yun Gye Soon iki ayrı ekibe eşlik edip Andong'da tekrar buluşacaklar.
I've given them each a different time and meeting point.
Hepsine farklı bir saat ve buluşma noktası verdim.
That was, uh, quite a speech you made at that meeting.
Toplantıda sağlam konuşmuştun.
Hey, uh, we got a staff meeting'.
Personel toplantımız var.
We're not meeting in a church.
- Kilisede buluşmayacağız.
We have intel that a VIP is coming into the bloc for some big meeting, someone way bigger than Snyder.
Önemli birinin bir toplantı için geleceğini duyduk. Snyder'dan daha büyük biri.
- I'll set up a meeting.
- Bir buluşma ayarlayacağım.
We have intel that a VIP is coming into the block from some big meeting... someone way bigger than Snyder.
Bir VIP'in önemli bir görüşme için bloğa geldiği bilgisini aldık. Snyder'den çok daha önemli biri.
I'll send Magnus a fire message to arrange the meeting.
- Görüşmeyi ayarlamak için Magnus'a ateş mesajı göndereyim.
And that was kind of a crazy meeting because he actually got into the club dressed as the Fist, and my manager was like, "Shut it down." I was like, " What?
Ve çılgın bir buluşma oldu çünkü kulübe Yumruk kılığında gelmişti. Menajerim "Engelle şunu" dedi. " Ne?
Meeting in secret for over a year suits you?
Bir yılı aşkındır gizli gizli buluşuyoruz, bu seni rahatsız etmiyor mu?
Susan's in New York right now meeting with a donor.
Susan şu anda New York'ta bir bağışçıyla toplantıda.
There's multiple reports that she and Petrov had a long meeting.
Petrov'la uzun süre görüştüklerine dair çok sayıda haber var.
Winn, Ms. Grant scheduled a content meeting in her office, but after that, we need to meet.
Winn, Bayan Grant ofisinde bir içerik toplantısı istedi. - Toplantı bittiği gibi görüşmemiz gerek.
Another year we got these Nerf-style guard batons. And so, anytime anyone said something stupid at a staff meeting, we would just whale on them.
Bir keresinde de yumuşak gardiyan coplarından alıp personel toplantılarında biri salakça bir şey söylediğinde üstlerine saldırıyorduk.
To find a solution, a secret meeting is convened between the teams of both presidential candidates.
Çözüm bulmak için gizli bir toplantı düzenlendi. Toplantıya iki başkan adayının ekibi katılıyordu.
All right, she's probably got some guy that she's meeting at visitation, and he kisses her all long and passionate, but then instead of slipping her the tongue, he's slipping her a packet, see?
Muhtemelen ziyaretine bir herif geliyor ve uzun, tutkulu bir öpücük konduruyor. Ancak dilini uzatmak yerine paketi uzatıyor, anladın mı?
Because they are both in a board meeting.
Çünkü ikisi de yönetim kurulu toplantısında.
Or, if you have a problem with that, I could go to some other meeting.
Ya da bununla bir sıkıntınız varsa ben başka bir toplantıya da gidebilirim.
Here's the thing, I'm about to walk into a very important meeting right now and there are some essential documents in it that I need right now.
Konu şöyle, şu an çok önemli bir toplantıya girmek üzereyim ve o çantanın içinde hemen ihtiyacım olan çok önemli belgeler var.
I, uh, wanted to speak with the agent who gave Miguel Sandoval a tip of a Felipe Lobos meeting in Manhattan a little while back.
Bir süre önce Manhattan'daki Felipe Lobos toplantının tüyosunu Miguel Sandoval'a veren ajanla konuşmak istemiştim de.