A plague translate Turkish
871 parallel translation
Like a plague, the vampire's lust infects the victim, who is torn between a thirst for blood and a desperate repulsion toward this craving.
Vampirin kana susamışlığı, veba misali kurbana bulaştığında kurban ; bu kana susamışlık ve bunu çaresizce engelleme isteği arasında kalır.
- Ah, is this a plague!
- Ah, felaket denen şey bu mu?
He treats his own house as a plague spot.
Sanki evinde veba varmış gibi kaçıyor.
- I'd sooner have a plague of locusts.
Yakında çekirge gibi üşüşürler.
This man invades Europe like a plague yet no one has heard of him.
Bu adam bir veba gibi Avrupa'yı sarıyor ama kimsenin ondan haberi yok.
The plague isn't such a plague after all.
Nihayetinde bu veba bir salgın değil.
It's a plague case, pneumonic. Plague?
Veba olayı pnömonik.
If there's a plague here, you're the most important guy in town, and not only to me.
Eğer veba varsa, şehirdeki en önemli adam sensin. Sadece benim için değil.
She descends upon me like a plague of locusts every time the Baptist appears.
Vaftizcinin her gelişinde çekirge sürüsü gibi üstüme çullanıyor.
They came down on my field like a plague.
Arazime doğru inip rahatsızlık vermeye başladılar.
You welcomed us as you would a plague!
Bizi sanki vebalıymışız gibi karşıladınız.
A plague upon you all.
Tanrı hepinizin belasını versin!
But there's a plague of hydrophobia in these parts.
Ancak bu bölgede bir kuduz salgını var.
They're a pest, a plague.
Onlar beladır, musibettir.
And the land withered as before a plague.
Ve toprak bir salgın öncesi gibi solmuş.
Yes, Mr Winthrop. A plague of evil.
Evet, Bay Winthrop, kötülük salgını.
Talk about ringing in the New Year with a plague.
ama yeni yılda Tora ( kaplan ) yılında doğmuş, musibet
The Persians are moving like a plague of locusts.
Persliler bir veba gibi yayılıyorlar.
You mentioned a plague - what if one of them went in that water?
Vebadan bahsediyordun. Ya ikisinden biri suya gittiyse?
As deadly as a plague or as infectious as a common head cold.
Bir grip salgını kadar bulaşıcı, ama veba kadar öldürücüymüş.
You must notify the Health Department immediately, if you have a plague victim in your home,
Eğer evinizde virüsün bulaştığı kişiler varsa ; bir an önce Sağlık Bakanlığı çalışanlarına bildirmelisiniz.
But a plague was devastating it.
Ama bir salgın orayı mahvetti.
A plague, Captain.
Bir salgın, Kaptan.
Wiped out by a plague, some natural catastrophe, a storm of meteors.
Bir yaygın, bir çeşit doğal salgın ya da bir afet olabilir.
A plague on both your houses!
Tanrı iki ailenin de belasını versin!
Then he died in a cholera plague.
Ardından kolera salgınında öldü.
I was struck by a grace, something also akin to a plague.
Bir lütufla çarpıldım, vebayı andıran bir şeyle.
The Enterprise, a plague ship.
Enterprise, bir veba gemisi.
The witch madness, like a spiritual plague, ravages wherever these judges go.
Cadıların cinneti ruhsal bir vebaya benzer, yargıçların gittiği her yeri harap eder.
To find a cure for the Plague, Faust spent day and night in prayer with God.
Vebaya şifa bulmak için Faust günler ve geceler boyu tanrıya dua etti.
You plague, bother, and save, and all of a sudden you're dead.
Durmadan çalış didin, para biriktir, derken birden bire ölüver.
Doctors assigned the plague a medical name, but a persistent rumor circulated among the people that a vampire was the cause of the scourge.
Doktorlar, bunun veba hastalığı olduğunu saptadılar ama insanlar arasında dolaşan güçlü bir dedikoduda bu felâketin arkasında bir vampirin olduğu söyleniyordu.
And the Washington artillery fire a cannon to fight the plague.
Washington ağır topçu sınıfı vebayla mücadele için top ateşi açıyor.
Poverty is not the lack of anything, but a positive plague, virulent in itself, contagious as cholera, with filth, criminality, vice and despair as only a few of its symptoms.
Belirtilerinden bazısı... suç, ahlaksızlık ve ümitsiszlik olan... bir kolera salgını ya da öldürücü bir vebanın varlığı gibidir.
A man exposed to pneumonic plague doesn't lie.
Pnömonik vebaya yakalanan bir adam yalan söylemez.
People think the plague... is a punishment from God.
İnsanlar vebanın Tanrı'dan bir ceza olduğunu düşünüyorlar.
Queen Enid had died, but the rumor that she had given birth to a son continued to plague King Aella.
Kraliçe Enid ölmüştü ama onun bir çocuk sahibi olduğu söylentisi Kral Aella'yı hala rahatsız ediyordu.
If it weren't for him, you'd have a plague of ground squirrels and rabbits inside of a year.
O olmasaydı, bir yıl içinde tarla sincabı ve tavşanların gazabına uğrardın.
A plague?
Salgın mı?
I might as well have had the plague, like a character from a novel by Manzoni.
Aynı zamanda Mazoni'nin romanındaki... bir karakter gibi, veba taşıyorum.
And persuade me there's a hope of your teaching a child who flees from you like the plague to anyone in this house.
Ama beni o kızı eğitmek için küçük de olsa bir umut olduğuna ikna etmelisiniz. Ve bu çare, bu evdekilerin denediğinden farklı bir şey olmalı.
After 20 years a terrible plague broke out, everyone died and only he survived.
20 yılın sununda korkunç bir veba salgını patlak vermiş. Onun dışında herkes yaşamını yitirmiş.
I'm not gonna start a bubonic plague here.
Etrafa hastalık saçacak değilim.
A lot of animals escaped from zoos during the plague.
Birçok hayvan veba devam ederken hayvanat bahçelerinden kaçtı.
After the plague, they formed a pack.
Vebadan sonra, süre halinde dolaşmaya başladılar.
I hope you end up in a graveyard with the cholera and the rabies and the plague!
Umarım kolera, kuduz ya da verem olursun da tahtalıköyü boylarsın!
And thus it was written. Some shall die by pestilence, some by the plague, and one poor schnook will get it from a hole in the ceiling.
Ve şöyle yazılmıştı, bazıları tehlikeden ölür, bazıları vebadan ve bir zavallı tavandaki delikten.
♪ If you don't mind dealing with Fagin It's a fine life! ♪ It's a fine life! ♪ Though diseased rats threaten to bring the plague in
Fagin'i göz ardı ederseniz hayat güzeldir... fareler hastalık bulaştırabilir ama hayat güzeldir... komşunun kazı hep daha besili olsa da... bizim de başımız kel değil ya payımızı alırız, hem de gani gani... eğer bunu dert etmezseniz hayat güzeldir... çay ve bisküvimiz olmasa da hayat güzeldir... hayat çok güzeldir...
But it's a poison that has the results of the plague, it's an avenging scourge, a redeeming epidemic.
Ama bu zehirden geriye kalanlar felâket, intikam arzusunun cezası ve bu salgından kurtulmaktı.
A botanical plague is devastating a planet in the quadrant of the galaxy where the Enterprise is operating at present.
Enterprise'ın şu an çalıştığı oktantta, botanik bir salgın gezegeni tahrip ediyor.
A feast in time of the plague?
Felaket zamanı bir ziyafet mi?