A plate translate Turkish
3,398 parallel translation
I saved you a plate.
Sana bir tabak ayırmıştım.
Sweetie, put some of these on a plate with some bread, and we'll get some hors d'oeuvres going.
Tatlım, bunlardan biraz al ve ekmekle beraber tabağa koy. Biraz meze hazırlayabiliriz.
Now, when lifting a plate, never scrape the bottom.
Şimdi, bir tabak kaldıyorken, asla altını sürtme.
Did you get a plate?
Plakasını aldın mı?
Who needs a plate?
Kimin tabağa ihtiyacı var?
Look, I left a plate for you in the oven.
Bak, sana fırında bir tabak bıraktım.
Do you want me to make you a plate of food?
Sana tabak hazırlayayım mı?
8-Adam-16, I need to run a plate. 1-Mary-2-5-8-Lincoln-9.
Adam 16 konuşuyor, bir plaka araştırmanızı istiyorum.
I couldn't get a plate or anything.
Ben plakayı alamadım.
Give me and my friend here a plate of your finest cabrito.
Bana ve dostuma en iyi Cabrito'ndan ver.
Hey, I brought you a plate.
sana yemek getirmiştim.
I'll make you a plate.
Sana bir tabak yapacağım.
I thought you were bringing me a plate, little dude?
Bana bir tabak getirirsin diye düşünmüştüm, küçük dostum?
Baby, do you want me to fix you a plate?
Tatlım, sana bir tabak hazırlayayım mı?
I noticed a plate and a glass.
Gözüme bir tabakla bir bardak çarptı.
They're okay on a plate.
Tabakta gayet hoşlar.
This summer at the seaside : did she ever pick up a plate to put it in the sink?
Bu yaz deniz kenarındayken,... lavaboya koymak için bir tane tabak aldı mı?
A worm crawls out of a plate of spaghetti and says,
- Nefis. Kurtçuk spagetti tabağının içinden çıkmış.
You can have a plate of ribs.
Bir tabak kaburga yiyebilirsin.
Don't worry. I'll go and fix us a plate.
Kafaya takma, ben gidip yiyecek bir şeyler alayım.
Shelly has a wire in her mouth and a metal plate on her back.
Sakın unutma, Shelly'nin ağzında bir tel ve sırtında metal bir levha vardır.
We had him on a fucking plate.
Şerefsiz avucumuzun içindeydi.
You've had a lot on your plate.
Zaten yeterinci sıkıntın vardı.
You've got a scar where they put the metal plate in.
Metal plaka koydukları yerde bir yara izin var.
I mean, He's got a lot of shit on His plate.
Yani, zaten çok yoğun biri.
Bread and a plate.
Ekmek ve bir tabak.
You live in your office... With a cod and a hot plate.
Bir morina balığı ve bir ısıtıcı ile birlikte bir ofiste yaşıyorsun.
At the motel, alls I had was a hot plate.
Otelde sadece elektrikli ocaklar vardı.
He got in my car and started the engine can in less than two seconds. - A blue El Camino Th'67, Q74436 me his plate?
Buralı değildi.. o piç kurusu 2 saniyeden kısa sürede çalıştırdı 60 saniyede oldu yani herşey
Yeah. I'll get a cheeseburger plate. Cup of coffee.
- Evet, çizburger tabağı ve kahve alayım.
He's got a lot on his plate, you know, but he'll always sort it.
Tabağı çok dolu, anlarsın ya, ama o her zaman bitirir.
His name plate reads "what a shame," and he shot john lennon.
Onun adı "Ne utanç" diye yazardı ve o John Lennon'u vurdu.
This is like a... plate of home-cooked Americana.
Geleneksel Amerikan ev yemeği gibi olmuş.
You sure it's a local plate?
Bunun yerel bir plaka olduğuna emin misin?
It's like a porcelain plate.
- Porselen tabak gibi.
... now saying that they believe the sniper is likely to be working with an accomplice who's acting to look out for a 1990 Chevy Caprice with a New Jersey license plate.
Şimdi söylenenlere göre : New Jersey plakalı bir 1990 Chevy Caprice'ı gözetleme yapmak için kullanan, keskin nişancı bir suç ortağı ile çalıştıklarının muhtemel olduğuna inanıyorlar.
You handed to him the name on a plate.
Poirot, sen ne beceriksiz bir aptalsın. Sen ona adını bir tabakta sundun.
Did you see my license plate- - "A-N-U-S-T-A-R-T"?
Plakamda yazanı gördün mü? Anüs turtası?
It's a picture of a blue van and it has a license plate number and a year.
Mavi bir kamyonetin fotoğrafı var. Ve bir plaka numarası ve yılı var.
♪ Take a bowl on the plate with potato-rice and fried rice-bread ♪
Tabak çanaklardan alın.. Patates - pirinç, ekmek pilav..
Well, you had a lot on your plate.
- Çok işin vardı.
I would have thought you had enough on your plate bringing some semblance of order to this hellhole of a division.
Zaten yeterince işin olduğunu sanıyordum bu cehennem deliği bölgesine düzene benzer bir şeyler getirmeye çalışmak gibi.
Uh, Stephanie tells me there was a hair on your plate.
Stephanie bana tabağınızda saç olduğunu söyledi.
- Just wanted thank you for agreeing to pitch in, I know you have a full plate.
- Başın kalabalık olduğu halde bizimle çalışmayı kabul ettiğin için teşekkür etmek istedim.
- How long do you think it's gonna take me to find a traffic cam image of your license plate?
- Plakanın yakalandığı trafik kamerası görüntülerini bulmam ne kadar sürer sence?
I know you've got a ton on your plate, but I could use a favour.
İşinin başından aşkın olduğunu biliyorum ama bir iyilik isteyeceğim.
Listen, I kind of have a full plate today.
Bak. Bugün benim aslında çok işim var.
A plate of Foie Gras and two Chateaubriand.
Bir tabak kaz ciğeri ve iki şatobiryan *.
You sure you don't want a plate?
Bir tabak istemediğinden emin misin?
Oh, what a gross-looking plate.
Tabağın iğrenç görünüyor.
We got a call from a couple of hikers about an abandoned blue echo on the side of the road with Gus's license plate.
Bir kaç yürüyüşçü Gus'a ait mavi arabanın yolun bu tarafında terk edildiğini ihbar etti.