A promise translate Turkish
6,715 parallel translation
- No, this is, um, it's a promise ring. - Oh.
Hayır, bu bir söz yüzüğü.
We made a promise together.
- Birbirimize söz vermiştik.
We have to make a promise,
Söz vermeliyiz.
That's a promise.
Sözüm olsun.
You made us a promise when you turned us.
Bizi dönüştürdüğünde bir söz vermiştin.
And that's a promise.
Söz veriyorum.
My toast to you tonight is a promise.
Bu gece şerefinize içmem bir sözdür.
You see, I decided to become your teacher to protect a promise I made to someone.
Anlayacağın üzere sizin öğretmeniniz olarak birine verdiğim sözü tutmak istedim.
And you've made a promise.
Ve söz verdin.
It's a promise, sir.
Söz veriyorum, efendim.
I'm gonna make you a promise right now, okay?
Sana şimdi bir söz vereceğim, tamam mı?
I need you to make me a promise.
Bana bir söz vermeni istiyorum.
I'm going to make you a promise here.
Burada sana bir söz vereceğim.
- I made a promise.
- Söz verdim.
- Yeah, you made a promise. But it was... What do you call it?
Tamam söz verdin ama ne diyorlar ona...
That's a promise.
Sana söz veriyorum.
I'll make you a promise.
Sana söz veriyorum.
I made you a promise.
Sana bir söz verdim.
All adolescents are vulnerable to a promise like that.
Bütün ergenler böyle sözlere karşı hassastırlar.
Marie, you must make me a promise.
Marie, bana bir söz vermen gerek.
I'm talkin about a promise!
Ben bir sözden bahsediyorum!
So, from now on, Waitress... I promise to be nice and true. - I have a name.
Yani Garson Kız bu andan itibaren sana karşı kibar ve dürüst olacağıma söz veriyorum.
Whatever I promise you is a lie but you'll live longer with me.
Benim vadettiğim de yalan... ama benimle daha uzun süre yaşarsın.
I just hope I do a good job, and I promise I'm gonna try my best.
Umarım iyi bir iş çıkartırım. Elimden geleni yapacağıma dair söz veriyorum.
Hang on. Gayle made me promise to get a quick picture just for old times'sake.
Gayle anı olsun resim çektirmemiz için bana zorla yemin ettirdi.
But if you let me out, I promise I'll be a good Ali.
Ama beni çıkarırsan söz, uslu Ali olacağım.
I get it. But when I make a vaguely-worded, insinuated promise...
Anlıyorum ama ben belli belirsiz imalarda bulunursam bu söz verdiğim anlamına gelir.
G-George, I have some difficult news for you, and I need you to promise me that you are going to take a deep breath and try to have an appropriate response, just like we always used to practice.
George, sana söylemesi zor bazı haberlerim var ve senden bana derin bir nefes alacağına dair söz vermeni ve doğru düzgün bir karşılık vermeye çabalamanı istiyorum. Tıpkı daha önce pratiğini yaptığımız gibi.
Yeah, Bulma made me promise I wouldn't say a word about Frieza's comeback to Trunks or Goten.
Evet, Bulma, Frieza'nın dönüşüyle ilgili Trunks veya Goten'e birşey söylemeyeceğime söz verdirdi.
I'll be here for a rematch when you're ready, I promise.
Hazır olduğunda burada rövanş için hazır olacağım, söz veriyorum.
I can't promise anything, but some guys just did open a strip club next to his bar, so they're gonna want us to offer some "protection."
Hiç bir şeye söz veremem, ama bazı adamlar onun barının yanında bir striptiz kulübü açtı, yani bize "koruma" sunmak isteyebilirler.
Just take my credit card and charge the whole amount, and I promise, you'll get a really good tip.
- Sen de çok iyi bahşiş alacaksın, söz veriyorum.
You were such a beautiful child with so much promise.
Çok şey vaadeden çok güzel bir çocuktun.
Sir, I promise I will return to India.. ... as soon as I find Munni's parents.
Efendim, Munni'nin ailesini bulmadan... Hindistan'a dönmeyeceğime dair söz verdim.
I promise you, I will return to India.. ... as soon as I take Munni to her parents.
Size söz veriyorum, Munni'yi ailesine kavuşturunca... Hindistan'a geri döneceğim.
Whereas the promise of reward makes a man willing to gamble.
Oysa ödül vaadi onu kumar oynamaya istekli hale getirir.
I can't promise this is the answer to all our problems, but it's a start.
Bunun tüm sorunlarımıza çare olduğuna dair söz veremem. Ama bu bir başlangıç.
I wouldn't mind you taking a look if you promise to be honest.
Şayet bana dürüst olacağına dair söz verirsen bakmanın bir mahsuru yok.
Well, I am not a great example, I promise you.
- Ben hiç iyi bir örnek değilim, bana güven.
And I'm sure the future president didn't visit without the promise of a commitment from your father.
Ve eminim ki, geleceğin başkanı ziyaretinden evvel babandan bağlılık yemini de almıştır.
- Promise him a prison.
- Ona cezaevi sözü verin.
It was Reggie's. And I made a faithful promise I wouldn't let it go.
Ayrıca indirmeyeceğime dair içten bir söz verdim.
First, promise him you're gonna burn all your clothing and then tell him you're gonna start dressing like a normal person.
Önce tüm kıyafetlerini yakacaksın ve normal bir insan gibi giyinmeye başlayacağını söyleyeceksin.
"without any of the increased brain activity " that's associated with hesitation or doubt. " A true promise, made in earnest,
Tereddüt ve şüphe ile bağlantıIı beyin aktivitelerinin olmayacağına.
You find me a way to talk to him, and I promise I will find out.
Onunla konuşmam için bir yol bul, ve ben de bunu bulacağıma söz vereyim.
Let's give it a chance. It'll be good, I promise.
Dene bi, kesin seveceksin, söz veriyorum.
I promise you... I will make the world a better place for her.
Sana söz veriyorum dünyanı onun için daha iyi bir hale getireceğim.
Trust is a campaign promise.
Güven, kampanya sözüdür. Gerçek hayatta...
But Nick- - Nick's a smart guy with a lot of promise, so I am taking nothing for granted.
Ama Nick gelecek vadeden zeki bir adam.
I promise I won't lay a finger on you.
Söz veriyorum sana elimi sürmeyeceğim.
Promise you won't breathe a word of this.
Beni burada gördüğünü kimseye söyleme.